Quantcast
Channel: Özgün – denizlihaber.com
Viewing all 548 articles
Browse latest View live

GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ…

$
0
0

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-30-12-2015-h

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-30-12-2015-h

Siyaset, bürokrat ve iş dünyasından anılarda kalan fotoğraflarla geçmiş zamanda yolculuğumuza bu hafta da devam ediyoruz.

foto-rotary
ESKİLERDEN BİR KARE
Hayli eskilerden bir fotoğraf… Rotary Kulübü’nün bir etkinliğinde çekilen fotoğrafta yer alanlar (soldan sağa) Mehmet Cillov, Şakir Bermant, Sedat Acar, Nilgün Dağdeviren, İbrahim Demireren, Sedat Erikoğlu, Mehmet Başöz, Yavuz Aksoy ve İsmet Diriker. Bu fotoğraf karesiyle aramızdan ayrılan gazeteci dostumuz Sedat Acar’ı da rahmetle anıyoruz.

foto-2

MERDİVEN POZU
Bir dönem Denizli’ye hizmetleriyle katkı verenleri bir arada görünce, merdiven pozunu çekip arşivimize koymuştuk. Fotoğraftakiler (soldan sağa) 27 Ekim 2003 – 10 Ekim 2006 tarihleri arasında Denizli Valisi olarak görev yapan Gazi Şimşek, 1998’den 2007’ye kadar Pamukkale Üniversitesi Rektörlüğü görevinde bulunan Prof. Dr. Hasan Kazdağlı, Denizli Sanayi Odası Meclisi eski Başkanı Süleyman İlgeri, ANAP eski Milletvekili İsmail Şengün.

gecmis-zaman-olur-ki-yeni-haber-arasi

foto-3

AYDIN ÇİFTİ, EMEKLİLİĞİN KEYFİNİ ÇIKARIYOR
Ortaklarından olduğu Meydan gazetesi ile Denizli’de yerel medyaya yıllarca katkı veren Muharrem Aydın, meslekten fiilen çekildi. Artık emekliliğin keyfini sürüyor. Halk Bankası’ndan emekli olan işe Havva Hanım da öyle. Bize de objektifimize gülümseyerek bakan Aydın çiftine “yüzünüzden tebessüm hiç eksilmesin” demek düşüyor.

foto-4

HUKUKÇULAR VE İŞADAMLARI KARMASI
Bir davette, hukukçular ile işadamlarının bir arada olduğu bu masayı görünce deklanşöre dokunmadan edemedik. Kimler mi var? Hemen sıralıyoruz (soldan sağa): Nazmi Aydın, Sait Küçüker, Mustafa Ali Çetin, Hasan Himmetli, Mehmet Ünal, Hamlet Eke, Haşmet Eke.

foto-5

VALİ – İŞADAMI DOSTLUĞU
1985 – 1990 yılları arasında Denizli Valiliği yapan Necati Bilican, sanayici ve işadamlarıyla sık sık bir araya gelir, onlarla sohbet ederdi. Verilen bir davete katılan Bilican, işadamı Sadık Çaputçu ve Ali Baysal ile birlikte görülüyor.


Denizli’nin Büyükşehirle İmtihanı

$
0
0

denizli-seval-uysal-denizli-nin-buyuksehir-ile-imtihani-h

29 Aralık 2015 tarihli Sabah Gazetesi’nin verdiği habere göre; Hükümet üç yıl önce çıkarılan büyükşehir yasasından revizyona gidiyor, Başbakan Ahmet Davutoğlu önümüzdeki günlerde belediye başkanları ile toplanacak ve yasaya şekil verecek!

Bildiğiniz gibi, Denizli 21 Ekim 2013’te büyükşehir oldu. Denizli büyükşehir Belediyesi tüm il sınırlarını kapsayacak şekilde büyütüldü. 18 ilçedeki 68 belde belediyesi ilçe belediyelerine bağlanarak, beldeler ve köyler mahalleye dönüştürüldü. Merkez ilçe Merkezefendi ve Pamukkale olmak üzere ikiye bölündü. Denizli’nin 28 yıllık büyükşehir rüyası da böylece gerçekleşmiş oldu. Yeni yasal düzenleme ne getirecek, ne götürecek şimdilik bilmiyoruz ama bildiğimiz bir şey var ki; Denizli’nin 28 yıllık hayali içinde yaşanmayan serüven kalmadı.

BÜYÜKŞEHİR TURGUT ÖZAL’IN İCADIDIR!
Hatırlarsanız; Büyükşehir tanımı ilk kez Turgut Özal zamanında ortaya çıktı. O güne kadar şehircilik literatüründe büyükşehir tanımı kullanılmıyordu. Büyükşehir belediyesi ilk kez 1984 yılında Anavatan Partisi iktidarı zamanında, 1980 Anayasasının 127. maddesindeki "Büyük yerleşim yerlerinde özel yönetim biçimleri oluşturulabilir" hükmüne dayanılarak kuruldu. Büyükşehir belediyeciliği ile büyükşehir hizmet alanı içinde birden çok ilçe veya birinci kademe belediyesi oluşturuldu. Belediye hizmeti aynı zamanda hem büyükşehir, hem de ilçe belediyesi eliyle yürütülmeye başlandı. Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin yürüttükleri hizmet türleri de birbirinden ayrıldı.

İlk büyükşehir belediyeleri 1984 yılı Ocak ayında çıkarılan 2972 sayılı yasa ve Mart ayında çıkarılan 195 sayılı kanun hükmünde kararname uyarınca İstanbul, İzmir ve Ankara olmak üzere üç büyük kentte kuruldu. Bu tarih itibarıyla, bu üç kentten, İstanbul’un 15 Ankara’nın 5 ve İzmir’in de 3 metropoliten ilçesi vardı. Aynı yılın Temmuz ayında çıkarılan 3030 sayılı yasa ile büyükşehir ve ilçe belediye statüleri netleşti.

4 yıl içinde büyükşehir sayısı 8’e çıktı. 1986-1988 gibi kısa bir zaman diliminde İzmir, İstanbul ve Ankara’nın ardından beş büyükşehir belediyesi daha kuruldu. Adana, Bursa, Gaziantep, Konya, Kayseri büyükşehir statüsüne geçirildi. Adana, Bursa, Konya ve Kayseri’nin üç, Gaziantep’in iki metropoliten ilçesi vardı.

Özal’ın başlattığı büyükşehir furyası birçok ilde olduğu gibi Denizli’ de iştahları kabarttı. Çünkü Kanun Hükmünde Kararname ile bir gecede büyükşehir olma şansı çok yüksekti. Denizli’nin hayali 1986 yılında Adana, 1987’de Bursa, Gaziantep, Konya, 1988’de Kayseri’nin büyükşehir olmasıyla daha da alevlendi. ANAP milletvekilleri Ankara’da kendi çaplarında lobi faaliyetleri yaptı, tabanda zorladı. Çünkü iktidarda Anavatan Partisi vardı, Denizli Belediye Başkanı Ziya Tıkıroğlu’da ANAP’lıydı. Ancak beklentiler boşa çıktı Denizli 1986-88 yıllarında önünden hızla geçen büyükşehir trenini kaçırdı.


denizli-seval-uysal-denizli-nin-buyuksehir-ile-imtihani-turgut-ozal

DEMİREL “TEKLİFİ ÇEKİN” DEDİ.
1991-1993 yılları arasında Süleyman Demirel’in başbakanlığında DYP-SHP hükümeti zamanında DYP’nin kalesi konumundaki Denizli’de yine büyükşehir hayali depreşti. Ama hayaller kısa sürede suya düştü. 1993 yılında Antalya, Diyarbakır, Eskişehir, Erzurum, Mersin, İzmit, Sakarya ve Samsun olmak üzere 8 il daha büyükşehir yapıldı. Denizli’ye yine hüsran düştü. Denizli Milletvekili Haluk Müftüler yıllar sonra Denizli Belediye Başkanı Osman Zolan’a şu itirafta bulundu: “Antalya, Samsun büyükşehir yapılırken, Denizli’de olsun diye teklif verdik. Genel Başkanımız bizi aradı “çekin onu” dedi, biz de çektik.”

Selem-Reklam

1993-1995 yılları arasında Tansu Çiller’in başbakanlığında DYP-SHP koalisyonu sırasında Denizli Milletvekili Adnan Keskin iktidarda Denizli’nin büyükşehir yapılması için teklif verdi. Teklif komisyonlarda görüşüldü, genel kurula kadar geldi ancak, hükümet seçime gitme kararı aldı. Teklif de öylece rafa kalktı.

28 Şubat sonrasında 1997-1999 yılları arasında kurulan ANASOL-D hükümetinde konu yeniden alevlendi. Bu kez ANAP Denizli Milletvekili Beyhan Aslan büyükşehir teklifini verdi. Ancak bu teklif ne hikmetse yine bir seçim arifesine denk geldi ve ülke genel seçime gitti. Büyükşehir konusu bir kez daha rafa kalktı.

1999-2002 yıllarında DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit’in başbakanlığında kurulan Anavatan Partisi ve MHP’nin de içinde yer aldığı koalisyon hükümetinde konu yeniden alevlendi. Denizli’de büyükşehir kampanyaları başladı Başta Mimarlar Odası olmak üzere birçok STK “büyükşehir” konulu panel düzenledi ve konuşmacı olarak büyükşehir belediye başkanları davet edildi. Ecevit’in Denizli ziyareti sırasında konu bizzat kendisine iletilir ve destek istendi.

Ancak Ecevit bu konuda söz vermedi.

denizli-seval-uysal-denizli-nin-buyuksehir-ile-imtihani-turgut-demirel-muftuler

ELLER GİDER MERSİN’E REFERANDUM HALİL GİTTİ TERSİNE..
Milletvekilleri Denizli’nin büyükşehir olması için parlamentoda çaba harcarken, DYP’nin İl genel meclisi üyesi Halil Özgün ters istikamette çalışarak, Denizli Belediyesi’ni parçaladı. Belediye bağlı mücavir alanlarda referandum sandıklarını vatandaşlarının önüne koyup irili ufaklı belediyelerin ortaya çıkmasına neden oldu. Denizli Belediyesi’nin CHP’li başkanı Ali Marım’a karşı tek başına muhalefet eden bu girişimlerinden dolayı adı “Referandum Halil”e çıkan Özgün’ü siyasiler sadece izlemekle yetindi. 1993-1999 yılları arasında Kayhan, Kınıklı, Servergazi, Hallaçlar, Üçler, Korucuk, Bağbaşı, Cankurtaran, Göveçlik, Gümüşler, Başkarcı, Gökpınar referandumlarla belediliklerini ilan etti, Denizli’nin 10’un üzerinde belediyecilikleri oldu. Bu öyle bir paradokstu ki Denizli Belediyesi’nin başına 1999 yılında geçen DYP’li Ali Aygören, DYP’li Meclis üyesi Özgü’le mücadele etmek zorunda kaldı.

denizli-seval-uysal-denizli-nin-buyuksehir-ile-imtihani-halil-ozgun

BÜYÜKŞEHİR OLAMIYORSAK BÜTÜNŞEHİR OLALIM!
Denizli Belediyesi’nin DYP’li Belediye Başkanı Ali Aygören, Denizli’nin bizzat partidaşı Halil Özgün tarafından parçalanmasına isyan ediyordu etmesine ama ne siyaseten ne de hukuki olarak buna engel olabildi. Bir yandan büyükşehir konusunda tabandan gelen baskıları da dinlemek zorunda kalan Aygören sonunda “Büyükşehir olamıyorsak, bütünşehir” olalım gibi, kimsenin bilmediği bir tanım yaptı.

Aygören’in o gün söylediği büyünşehirden kastı parçalanmış, dağılmış yapıyı bir araya toplamaktı. Onun bu hayali gerçekleştirilemedi ama, 2002 yılında Ak Parti tek başına iktidara geldiğinde yeniden canlandırıldı. AK Parti Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan ve Osman Nuri Filiz 2003 yılında Denizli’nin büyünşehir olması için Meclis’e bir önerge verdi. Ancak büyünşehir teklifi Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından Belediyeler kanunun “seçimlere bir yıl kala değişiklik yapılamaz” maddesi gerekçe gösterilerek veto edildi.

Bir yıl sonra da 5216 sayılı yasayla büyükşehir belediye sınırları için yeni düzenlemeler ve kıstaslar getirildi. Büyükşehir olmak için de 750 bin nüfus koşulu getirildi. Aynı yasa nüfus yoğunluğu çok yüksek olan İstanbul ve Kocaeli (İzmit) illerinin tamamını büyükşehir sınırları içerisine aldı. Bugün 13 beldenin büyükşehir belediyesinin il sınırları olarak belirlenmesinin ilk örnekleri bu iki il oldu.

denizli-seval-uysal-denizli-nin-buyuksehir-ile-imtihani-ali-aygoren

DENİZLİ’YE ÖZEL YASA ÇIKTI
2004 yılında yapılan yerel seçimlerde DYP’li Ali Aygören, koltuğu Ak Partili Nihat Zeybekci’ye devretti. 2003 yılında bütünşehir kanun teklifinde büyük rol oynadığı bilenen Zeybekci, belediye başkanlığı boyunca konunun peşini bırakmadan gündemde tuttu. 2006 yılında Başbakan Tayyip Erdoğan, içişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in imzasıyla Denizli’ye özel bir yasa çıkartıldı. “Sınır tesbit kararı” olarak yayınlanan bir kararla, Denizli çevresindeki 13 belde ile 10 köyün tüzel kişilikleri fesih edilerek, 23 yerleşim birimi Denizli belediyesine bağlandı. 2009 seçimlerinden sonra da Akkale, Bereketli, Gümüşler, Kayhan, Kınıklı, Servergazi, Hallaçlar; Üçler, Korucuk,Bağbaşı, Başkarcı, Gökpınar, Göveçlik belediyeleriyle Bozburun, Eskihisar, Goncalı, Hisar, Kadılar, Karakurt, Saruhan, Şirinköy, Güzelköy ve Karakova köyleri mahalle ve semtlere dönüştü.
Denizli Belediye Başkanı Nihat Zeybekci, 2011 genel seçimlerinde başkanlık makamını başkan yardımcısı Osman Zolan’a teslim ettikten sonra Denizli milletvekili olarak Meclis’e gitti. Zeybekci’nin büyükşehir mücadelesi de orada devam etti. Aralarında Denizli’nin de olduğu 13 ilin büyükşehir olması için kanun tasarı hazırlıkları başladı.

Kamuoyunda iki ayrı tasarının olduğu konuşulurken, ayrıntılar 2012 yılının eylül ayında netleşmeye başladı. Tasarı aynı İstanbul ve Kocaeli örneğinde olduğu gibi Denizli’nin tüm il sınırlarını büyükşehir kapsamına alıyordu.

denizli-seval-uysal-denizli-nin-buyuksehir-ile-imtihani-nihat-zeybekci

CHP REFERANDUMA GİTTİ, MHP FEDERALİZM UYARISI YAPTI.
Muhalefet ayağa kalktı. Çünkü tasarı yasalaşırsa, Denizli'de 68 belde belediyesinin kapısına kilit vurulacaktı. CHP 14-21 Ekim tarihleri arasında Denizli’de 57 beldede referandum yaptı. Referandumda 36 bin 498 kişi oy kullandı.

Katılım oranı yüzde 41 oldu. Sandıktan yüzde 97.50 “Hayır” oyu çıktı. CHP genel Başkan Yardımcısı Denizli Milletvekili Adnan Keskin “Bu düzenleme, yasalara büründürülmüş tuzak ve kumpastır. Çağdaş ülkelerde demokrasi aşağıdan yukarıya doğru şekillenir. Oysa bizde yukarıdan aşağı şekillendirilmeye çalışılıyor. İleri demokrasi adı altında gerçek demokrasi buharlaştırılmaya çalışılmaktadır” açıklaması yaptı.

MHP’nin kaygıları ise CHP’den farklıydı. MHP bu tasarıyla birlikte ülkenin federalizme doğru gittiğini düşünüyordu. MHP Genel Başkan Yardımcısı Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan “ Biz Denizli’nin büyükşehir olmasını istiyoruz ve destekliyoruz. Ancak mevcut düzenlemeyle istemiyoruz. Çünkü mevcut düzenleme Türkiye’yi bölmenin alt yapısını oluşturuyor. Yani Ak Parti Hükümeti bu yasayı çıkararak federasyon sistemin alt yapısını hazırlıyor. Bu şekilde düzenlemenin hayata geçmesi demek ülkenin bölünmesi demektir” dedi.


denizli-seval-uysal-denizli-nin-buyuksehir-ile-imtihani-adnan-keski-ali-aygoren

MERKEZEFENDİ İLE PAMUKKALE GELDİ
Tasarı 10 Ekim’de İçişleri komisyonuna geldi, 14 Ekim’de devam edilen görüşmeler 21 Ekim Pazar gününe kadar 7 gün aralıksız sürdü. Vekiller toplamda 16.5 saat mesai yaptı. Bu süre içinde vekillerin sinirleri gerildi, zaman zaman sert tartışmalar hatta kavgalar yaşanarak büyükşehir tasarısı 16 günlük mesai ile yasalaştırılmış oldu. Ak Parti MKYK üyesi ve Denizli Milletvekili Nihat Zeybekci tasarının yasalaşmasının hemen ardından şu açıklamayı yaptı: “Denizli'nin Büyükşehir olması uzun ve sabırlı bir yoldur. Bizzat 2003 başından beri verdiğimiz mücadelenin ve inancımızın sonucudur. Sanırım bu diğer 13 tane ilin de büyükşehir olması bizim gayretimizle oldu. Yerel yönetimlerde bu kadar büyük bir reform şimdiye kadar yapılmamıştı.”

Denizli büyükşehir yasası ile birlikte Merkezefendi ve Pamukkale olmak üzere ikiye bölündü. Denizli büyükşehir belediyesi tüm il sınırlarını kapsayacak şekilde büyütüldü. 18 ilçedeki tüm belde belediyeleri ilçe belediyelerine bağlanarak, beldeler ve köyler mahalleye dönüştürüldü. Bucak teşkilatları kaldırıldı ve özel idarenin tüzel kişiliği sonlandırıldı. Denizli ile birlikte 13 il 2014 Mart’ında yapılan yerel seçimlerde ilk büyükşehir belediye başkanını seçti. Bu özel yasa sayesinde Denizli’nin 28 yıllık büyükşehir rüyası da gerçekleşmiş oldu.

GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ

$
0
0

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-05072015-h

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-05072015-h

Ebediyete göç etmiş dostların fotoğraflarının da yer aldığı kareler ile zaman içerisinde yolculuğumuzu sürdürüyoruz. İşte onlardan bir demet…

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-05072015-45
YORGUNLUK ATIYOR
Arşivimizden çıkardığımız bu fotoğrafın bakmayın renkli olduğuna, çekim tarihi hayli eski. Günün koşuşturmacası içinde yorgun düşen Esat Bey (Sivri), kendini koltuğa zor atmış durumda. Kayınvalidesi Şükriye Karaca ve kardeşi Sacit Sivri ise Esat Bey’e nazire yaparcasına ayaktalar. Mesajları ise “yordulmadık, ayaktayız” şeklinde…

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-05072015-6
İÇECEKLER GARSON NURİ’DEN
Denizli Büyükşehir Belediyesi’nin çatı katı bir zamanlar Denizli Sanayiciler Bankacılar ve İşadamları Lokali olarak hizmet verdi. Sanayici ve işadamları, iş çıkışı buraya uğramadan geçmez, etkinlikler de burada düzenlenirdi. İşte böyle alardan birisinde lokalin emaktarlarından Garson Nuri içecekleri hazırlarken, işadamları Muammer Görümlü ve Doğan Demircioğlu, hangi içececeği tercih edeceklerinin kararsızlığı içinde.

gecmis-zaman-olur-ki-yeni-haber-arasi

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-05072015-7

BİR YANDA EŞ, DİĞER YANDA KAYINVALİDE
İşadamı Gökcen Akça, bir davette eşi Hatice Hanım ve kayınvalidesi Fatma Baysal (işadamı Ali Baysal’ın eşi) ile birlikte görülüyor.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-05072015-8

ÖNCE KONTROL SONRA İKRAM
Denizli Sanayiciler Bankacılar ve İşadamları Lokali’nin işletmecisi Müştak Tavas, menüler ve servis hizmetindeki titizliğiyle bilinir. Bir kokteyl öncesi mutfağa dalan Müştak Bey’i davetlilere sunulacak menüyü kontrol ederken bulduk.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-05072015-9
AYAKÜSTÜ SOHBET
Çalışma temposundan fırsat buldukça bir araya gelip sohbet etmenin keyfini yaşayan işadamları Musa Kazım Manasır (solda), Sacit Sivri (ortada), Mehmet Başöz (sağda), o günün panoramasını çıkarıyor.

ŞEHİRLERİN EFENDİSİ TOKİ

$
0
0

denizli-seval-uysal-sehirlerin-efendisi-toki-h

2012 yılında kabul edilen 6306 sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun”la hayatımıza giriş yapan kentsel dönüşümün ne anlama geldiği tam anlaşılmış değil! Belki yasa “isteyen istediği gibi anlasın” tarzı yapılmış. Yasanın çıkış amacında 20 bin kişinin öldüğü, on binlerce insanın yaralandığı 1999 depremi milat olarak alınsa da, uygulamadaki ciddi sıkıntılar nedeniyle afet yasasının, bir afete yol açabileceği endişesi var!

Bu kaygıların başında yatırımcıların kar amacı nedeniyle “riski yüksek bölgeler yerine, rantı yüksek bölgelerin kentsel dönüşümü” geliyor. Oysa Batıdaki uygulama bu değil!

Peki kentsel dönüşümün tarifi ne?

“Kentlerde fiziki yapıları bozulmuş, çöküntüye uğramış veya terk edilmiş alanların, ekonomik, toplumsal, fiziksel ve çevresel koşullarının kapsamlı ve bütünleşik yaklaşımlarla ve çoğunlukla işlev değişikliği ile iyileştirilmesi, kente yeniden kazandırılması kapsamında uygulanan strateji ve eylemler bütünü” Sosyolog, ekonomist, mühendis, mimarlar, plancı ve peyzaj mimarlarının birlikte çalışması gereken bir süreç. Bir de karar verici olarak yerel halkın görüşlerinin alınması şart.

Zaten işin aslı kentsel dönüşüm değil!

Batı; kentsel rehabilitasyon, sağlıklaştırma, canlandırma diyor. Geçmişi 19. yüzyıla dayanıyor. Endüstri devrimi sonrasında ortaya çıkan sağlıksız kentlere karşı başlıyor. Günümüze gelene dek birçok evreden geçiyor. Bizi asıl ilgilendiren kısmı 90’lardan sonraya denk geliyor. Batıda kentsel dönüşümün en yaygın müdahale biçimi, kentsel iyileştirme ve yeniden canlandırma olarak görülüyor. Süreç, çok aktörlü, çok sektörlü işliyor. Gönüllü kuruluşlar, sivil toplum örgütleri ve farklı toplumsal kesimlerin projeye katılmaları için teşvik ediliyor en çok da kentsel koruma kavramı ön plana çıkıyor.

Bugün bizde uygulanan kentsel dönüşüm bu tarife uyuyor mu?

Bu sorunun yanıtı pek olumlu değil!

İstanbul’daki Tarlabaşı ve Sulukule, Denizli’de Karahayıt kentsel dönüşüm projeleri karar süreçlerine yerel halkı katmayan iki olumsuz örnek.

denizli-seval-uysal-sehirlerin-efendisi-toki-karahayıt-tarla-basi

Mimarlar Odası’nın itirazı da burada başlıyor: Oda Başkanı Cüneyt Zeytinci nedenini şöyle açıklıyor: ”Kentsel dönüşüm öngörülen bölgeler için Türkiye’nin her kentinde standart konut projeleri hazırlanmaktadır. Bu projelerle iklime, sosyal yapıya, yerel ihtiyaçlara ve kentsel dokuya, kentsel mimariye duyarlı olmayan mekânlar ve yapılar inşa edilmektedir. Denizli de TOKİ tarafından yönetilen kentsel dönüşüme yönelik plan ve projeler de, kentin yerel şartlarından bağımsız konutlar öngörmektedir. Sosyal faydaları, mimari katkısı, kentsel niteliği göz ardı edilen, sadece ekonomik fizibilite hesaplamalarına dayalı geliştirilen ve katlı bloklar öngören bir konut üretimine Denizli’nin ihtiyacı yoktur. Odamız kentsel dönüşüme ilke olarak karşı değildir. Ancak kente ve kentliye yabancı TOKİ konutları yerine, akılcı yöntemlerle belirlenen duyarlı projelerle gerçekleştirilecek bir kentsel dönüşüm yaklaşımını gerekli görmektedir.”

Selem-Reklam

TOKİ’LESEK DE Mİ DÖNÜŞSEK, TOKİ’LEMEDEN Mİ DÖNÜŞSEK?
Kentsel dönüşümün en önemli aktörü kuşkusuz ki TOKİ (Toplu Konut İdaresi Başkanlığı) Kuruluşu 1984 olsa da şehirleri ele geçiriş tarihi 2002 sonrasıdır. 2004 yılında proje alanında planlama yetkisini, 2005’te arsa oluşturma tekelini, 2008’de depremle ilgili kentsel dönüşüm projelerinin insiyatifini aldı. 2012’de ise 6306 sayılı Afet Yasası ile “risk alanı” ilan edilen yerleşim bölgelerinde her türlü uygulama yetkisine “yürütmeyi durdurma kararı” olmaksızın sahip oldu.

TOKİ şimdi Ak Parti hükümetinin parlayan yıldızı, inşaat sektörünün en önemli oyuncusu. Dar gelirliye toplu konutta yapıyor, zenginlere lüks villa da. Hastane, stadyum hatta hızını alamayarak tatil köyleri bile inşa ediyor! Denizli’ye girişi 2006 yılı sonrası, öncesinde toplu konutlar belediye eliyle yerel müteahhitler tarafından yaptırılıp TOKİ’den ise uzun vadeli krediler alınıyordu. 2006 yılında dönemin Belediye Başkanı Nihat Zeybekci konut işini TOKİ’ye devretti ve sonrası da geldi. Şehrin birçok yerinde TOKİ’ler yükseliyor.

denizli-seval-uysal-sehirlerin-efendisi-toki-nihat-zeybekci-toki

DEPREMSELLİĞİ UNUTMASAK BARİ!
Bilindiğiniz gibi; PAÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü 2000-2010 yılları arasında 55 mahallede 5000’in üzerinde parselde envanter çalışması yaptı. Sonuç: Olası bir depremde 1998'den önce inşa edilen 6 kat ve üzeri eski binaların yüksek risk taşıdığı saptandı. Kent merkezinde riskli yapı stoku yüzde 20-30 olarak öngörülüyor.
Peki durum böyle iken, kentsel dönüşüm nasıl uygulanıyor?

Bu sorunun cevabını çalışmanın başındaki isimlerden İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı ve PAÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şevket Murat Şenel veriyor:
“Yazık ki ilimizde kentsel dönüşüm uygulamaları eskisini yık, yenisini yap şeklinde yürüyen parsel bazındaki uygulamalar ile sınırlı kalmaktadır. Bu türden yaklaşımların orta ve uzun vadede kent dokusuna zarar verme riski bulunmaktadır. Riskli alanların belirlenmesi, geniş ölçekli çalışmalar ile ada veya mahalle bazında kentsel dönüşüm çalışmalarının başlaması gerekmektedir. Bu ise yerel yönetimlere ve idarecilerine önemli görev ve sorumluluklar yüklemektedir. Bunun için bütüncül bir planlama yapılmalıdır”

denizli-seval-uysal-sehirlerin-efendisi-sevket-senel-toki

GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ…

$
0
0

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-12012016-h

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-12012016-h

Bu hafta sizleri siyaset, bürokrat, belediye başkanı ve farklı mesleklerden isimlerle Denizli’nin bir dönemine götürüyoruz.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-12012016-10

SERVİS VALİ BEY’DEN
Denizli Sanayici Bankacı ve İşadamları Derneği lokali’nde bir kokteyl. Denizli protokolünün ilk üçü bir arada ve servis hizmeti dönemin Denizli Valisi Necati Bilican(dan (sağda). Fotoğrafta yer alan diğer isimler Denizli Belediyesi eski Başkanı Ziya Tıkıroğlu (solda), 11. Tugay Komutanı Tuğgeneral Aydın Ecer (ortada).

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-12012016-1

SANKİ MAÇ ANLATIYOR
Bir etkinlik ve konuklar için ayrılan tribünde Ertan Gürgün (ayakta), telefon elindeheyecanla anlatım yapıyor. Öyle kaptırmış ki kendisini sanki şampiyonluk maçı anlatıyor. Yanında bulunanlar ise Müterrim Tuzcuoğlu ve kızı ile Caner Pancaroğlu.

gecmis-zaman-olur-ki-yeni-haber-arasi

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-12012016-2

ÇAMLIK’TA ÇAY KEYFİ
Çamlık’ta bir etkinlik ve protokolün bir bölümü çamların altında bir yandan serin havanın keyfini çıkarırken, ikram edilen çayları da geri çevirmediler. Fotoğraftakiler (soldan sağa) Orman Bölge eski Müdürü Atilla Ertay, Avukat Hasan Himmetli, dönemin Adalet Komisyonu Başkanı Tahsin Durmuşoğlu, Denizli eski Cumhuriyet Başsavcısı İsa Fırat Küpeli, gazeteci Abdülgaffar Nemutlu, 11. Tugay eski Komutanı Tuğgeneral Hamit Tekkanat ve Denizli Barosu eski Başkanı Adil Demir.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-12012016-4

SİYASETÇİ-BÜROKRAT-YÖNETİCİ BULUŞMASI
Bu fotoğraf 1983 yılından… Karede yer alanlar (soldan sağa) DYP eski Genel Başkanı Yıldırım Avcı, Mimar Metin Saydal, Denizli eski Valisi Sami Sönmez, fotoğraf sanatçısı Cengiz Akhisar (ayakta), Denizli Belediyesi eski Başkanı Ahmet Acar, Denizli Barosu eski Başkanı Behçet Çomakoğlu.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-12012016-7

KIDEMLİ DOKTORLAR
Uzun yıllar Denizlililere hekim olarak şifa dağıtan isimlerden üçü bir arada. (Soldan sağa) Dr. İlhan Oral, Denizli Tabip Odası eski Başkanı Dr. Mustafa Zeytindalı ve Galip Yıldız, bir davette aynı masayı paylaşıp, dostluklarını tazelediler.

“ÖRENYERİ AYDA 4 GÜN ÜCRETSİZ OLSUN”

$
0
0

ic_kapak

ic_kapak

Yaşar Tok: Sayın Başkan, 2013 yılı son aylarıydı diye başlayalım mı?

Hüseyin Gürlesin: Ben söyleyeyim, o yılın son günüydü. 31.12.2013

Y.T: Evet ama ondan önceki ayda, Kasım ayının sonlarına doğru bir anlaşma protokolü imzalandı, benim bildiğim Denizli Valisi ve Kültür Müdürünün imzasıyla. Siz de o dönem İl Genel Meclisi Başkanıydınız. Oysa 3-4 ay sonra İl özel İdaresi adına Pamukkale örenyeri işletmesi Büyükşehir’e devredilmeliydi. Buna tarihin cilvesi mi diyelim, sizi şimdi de, o dönem vermek zorunda kaldığınız Pamukkale’yi geri almak için mücadele etmek zorunda bırakıyor. Kısaca o günlerde Pamukkale’yi nasıl devrettiniz?

3

“PAMUKKALE DEVRİNDE İMZAM YOK”
H.G: Ben hemen şunu söyleyeyim, o devir işleminin altında benim imzam yok, bu bir. İkincisi, niye bu noktaya gelindi? Büyükşehir statüsüne geçecek olan yerlerde İl Özel İdareleri kapatılacak olmasından dolayı ikili bir yapı olma ihtimaline karşı kanun böyle düzenlenmişti. Bakanlık bu konuda(Pamukkale’nin işletilmesi konusunda) bir karar aldı. Öncesinde İl genel Meclisi başkanıyla görüştü, Vali ile görüştü en büyük mülki amir olarak, bizlerin haberi bile olmadı desem yeridir. Açıkçası benim Aralık ayının 15’inden sonra belki haberim oldu. Ben hemen harekete geçtim, böyle böyle bir durum var, sıkıntılı, böyle bir şey olamaz dedim. Yani olmaması noktasında çok direndim açıkçası. Müdahil olmalarını da söyledim ben Osman Başkanımıza da, Nihat Bakanımıza da.

“ÖRENYERİNİN TÜRSAB’A VERİLMESİ KONUŞULMALI”
Y.T: Müdahil olmadılar mı? Bir de müdahil olabilirler miydi, bunun imkanı var mıydı?
Ama Bakanlığın o dönem genel olarak aldığı bir karar var. Örenyerlerinin tamamını artı müzeleri Bakanlık kendi uhdesine alıyor, daha sonra da TÜRSAB’a veriyor. Böyle bir şeyi planlamış. Bana göre gerekçe çok masumane. Özel İdare kapandığı zaman orada yeni bir yapılanma olmadığı zaman, bir kaos olur, doğru mu? Ve seçimlere kaç ay kaldı, üç ay! Bu zaman aralığında bir kaos, bir boşluk olmaması için böyle bir yapılanmaya gidilmesi kararını uygun görmüşler. Tabi bu tartışılması gereken bir konu aslında! Ama ilk bakışta doğru bir karar. Nedeni o kaosun olmaması. Turizm bölgesiyiz. Yeni yapılanmaya hazır olmadığımız anda, orada bir günlük aksaklık; giriş çıkışlarda, bakım meselesinde… Travertenlerin bakımının 10 gün yapılmadığını düşün! Dünya miras listesine girmiş Pamukkale’de böyle bir sıkıntı olmasını hiç kimseye anlatamazsın. Ondan dolayı Bakanlık burayı önce kendi uhdesine alıyor, sonra da TÜRSAB’a veriyor. Bu ayrı bir boyut. Ama bunların hepsinin konuşulması gerekir. Niye bu noktaya gelindi, bunun da bilinmesi gerekiyor.

1

“DEVİR İŞLEMİNE KARŞI ÇIKTIM”
Y.T: Yani kısaca sizin bu devir işleminde imzanız yok, rızanız da yok. Bunu mu anlamalıyım?

H.G: Yok, ne imzam var ne de ben bu işe rıza gösterdim. Aksine karşı çıktım. Bunu da hem Büyükşehir’de Osman Başkan, hem de Nihat Bakanımızla paylaştım. Kötü olsun diye hiçbir şey yapılmaz ama ben bir kez daha söylüyorum, Pamukkale’nin diğer örenyerlerinden kesinlikle farklı olduğunu düşünüyorum. Burada yaşayan bir yapı var. Bu kelimeleri de laf olsun diye söylemiyorum, itinayla ve dikkatli biçimde kullanıyorum. Ben İl Genel Meclisinde başkanken biz orayla üç yıl ilgilendik. Hatta yeni projeler ürettik. O Kocaçukur bizim eserimiz. O günün parasıyla oraya beş milyon para gömüldü, şimdiki düzgün hali böyle ortaya çıktı. Hatta oranın daha devamının gelmesi gerekiyor. Benim bakanlıkla görüşmelerim var şu anda bakan yardımcıları iki kere geldiler, projelerimizi sunduk. O yaşayan yapının daha iyi noktaya getirilmesi için ve yeni ilave yatırımlar için. Kesinlikle ama Büyükşehir ama Pamukkale Belediyesine verilmeli diyorum ben.

“İŞLETME YEREL YÖNETİMLERDE OLMALI”
Y.Tok. Yerel yönetimlerin uhdesinde olmalı diyorsunuz, Büyükşehir mi, Pamukkale mi?

H.G: Kesinlikle yerel yönetimlerde olmalı. Hatta şunu da söyleyeyim, yerel yönetimler önemli olduğu için, Ben İl Genel Meclisi başkanıyken ve Ak Partili başkanı iken Pamukkale MHP’li idi, MHP’li olmasına rağmen Pamukkale Belediyesi ile protokol yaparak orda temizlik ve çöplerinin alınmasından dolayı yıllık ciddi paralar ödüyorduk. Gaye, o yerel yönetim yakın olduğu için ilk müdahaleyi o yapar temizlik olsun, şu olsun bu olsun. Niye, elimizde büyük bir nimet, hazine var. Bunun yerel yönetimde olması gerekiyor. Özellikle Pamukkale. Diğer ören yerlerinden farklı kılınması gerektiğini düşünüyorum. Büyükşehir olmazsa biz mutlaka istiyoruz. Hangimizde olduğu çok önemli değil.

Y.Tok. Erdoğan, Cumhurbaşkanı olduktan sonra geldi ve dedi ki; Denizli Lisesi Denizli Belediyesi’nin olmalı. Ve bunun için talimat verdiğini belirtti. O dönem Cumhurbaşkanı bu işle, buradaki Denizli Lisesinin konusuyla bile bu kadar yakından alakalı ve ilgiliyken, neden Pamukkale’ye ilgi göstermedi? Ya da devir sırasında Cumhurbaşkanı’nın haberi var mıydı sizce?

2

PAMUKKALE ERDOĞAN’A ANLATILIRKEN
DETAYLAR ATLANMIŞ OLABİLİR
H.G: Karar alınırken bazı detaylar atlanabiliyor. Bu ören yerleri, Türkiye’deki tüm ören yerleri Bakanlık uhdesine geçerken bilgi muhakkak paylaşılmıştır. Ama o detay belki şu bu konuda söylenmemiş olabilir. Burada yaşayan bir yapı var ama bunu da aktaralım denmemiş, atlanmış olabilir. Bu söylense ben iddia ediyorum ileriyi gören biri olarak Cumhurbaşkanımıza aktarılmış olsaydı… Çünkü seçici birisi, her şey olup bitiversin demiyor, onun en iyi en mükemmel olması için uğraşan bir kişi. Ben burada bu detayların anlatıldığını zannetmiyorum. Zerre kadar inanmıyorum. Denizli Lisesi konusu da ona anlatılmış ve talep edilmiştir.

Y.TOK: 2012 yılından beri TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy buraya geliyor, yemekler yeniliyor geziliyor. Arkasından Başaran Ulusoy Denizli Kitabı sözü veriyor. Arkasından Tripolis ve Laodikya’ya arabalar alıyor ve hemen arkasından Pamukkale TÜRSAB’a veriliyor gidiyor. Belki hiç kimsenin kişisel çıkarı olmadan ama sonuçta Denizli halkının gelir kaynağı TÜRSAB’a hediye edilmiş gibi geliyor bana. Pamukkale’nin daha güncel sorunları var. Fiyat artışı gibi, TÜRSAB geldi 25 lira oldu şimdi 35 liraya çıktı. Yüzde 40 gibi oranla yükseldi. Siz bu olay üstüne “bence de pahalı” dediniz. TÜRSAB Zaten ihale ile almadı. TÜRSAB’a verildi “İşletmeyi ben alacağım ya da Büyükşehir alacak, mutlaka birimizin alması gerekiyor” şeklinde bir ifade kullandınız. Siz buradaki fiyat politikasını yanlış buluyorsunuz. TÜRSAB’ın o fiyatı belirleme gibi bir hakkı var mı? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

PAMUKKALE GİRİŞ FİYATI YÜKSEK
H. Gürlesin: Yani önce şöyle söyleyeyim rakam yüksek kesinlikle yüksek. Bu konuda dört kişilik bir çekirdek aile olsa 160 lira. Hele şehir dışından gelen bir aile Denizli’nin neyi meşhur, nereye gidiyoruz? Pamukkale’ye götürmek istese hadi 6 kişi önceki rakamla 150 son rakamla 240 lira az bir rakam değil. Bir ailenin bir aylık gelirine 1500 -2000 desek bu giriş rakamıyla, içeride de aç gezecek hali yok. Buradan yola çıktığımızda yüksek olduğunu düşünüyorum. Veya özel bir bölgedir, özel bir mekandır ama burası en azından benim açıkladığım şekliyle belirli günlerde ücretsiz olmalı. Denizli halkı Pamukkale ile buluşturulmalı. Hatta Denizli değil, T.C vatandaşı olan, kimliğini gösterip belirli günlerde bana göre ayın mümkünse 2 günü, o da olmuyorsa bir gün.

DENİZLİ İNSANI PAMUKKALEYİ HATIRLAMALI
Y.T: Bu konuda resmi bir girişiminiz oldu mu?

H. Gürlesin: Ben onu söyledim ve Bakanlık’la da paylaştım. Yaptığım görüşmelerde onu da söyledim. Bu da bilinsin. Ben çekinmiyorum bu konuda. Hem siyasiyiz hem de vatandaşa hizmet etmek istiyorum. Dünyanın öbür ucundan kaç bin km uzaktan vatandaş geliyor, turist geliyor parasıyla. Tamam girsin ama benim vatandaşım yanı başında. Hele hele Denizli deki oraya gidemiyorsa, T.C vatandaşı az giriyorsa veya giremiyorsa ki bu rakamlardan belli, yüzde 85 turist, yüzde 15 yerli turist, ondan dolayı müze kartını anlatamıyoruz. Vatandaş Pamukkale’yi unuttu. Yeniden hatırlatmak bizim görevimiz.

Y.T: Müzekart tek başına çözüm olacak mı? Ya da neden yaygın bir kullanımı yok?

H. Gürlesin: Müzekartı kültürünün oluşması, kamu spotu hazırlayıp ulusal televizyonlarda yayınlamakla olur. Şöyle bir olay vardır. Gelir arttıkça insanın gezme arzusu olur. Cebinde parası varsa gezecek, altında arabası varsa gezecek. 2002’de 3 bin dolar olan kişi başına düşen milli gelir şimdi 10 bin dolar olarak konuşuluyorsa, bunlardan dolayı insanlarda gezme arzusu da kültürünün de bir taraftan oluşması gerekiyor. Bununla da aileler insanlar mutlu olacak, yuvalar mutlu olacak, amaç bu. Gezen insan para harcama arzusu ile çıkarmış. Müzekart uygulamasında 50 liralık kart ile isterse Pamukkale’ye 100 kere girsin. Ne yapar 2 liraya gelir. Ama önce o kültürünün oluşması gerekir. Müze kartının böyle bir kolaylığı olduğu anlatılmalı.

5

PAMUKKALE AYIN 4 GÜNÜ ÜCRETSİZ OLMALI
Y.T: Müzekart uygulaması konusunda sözünü ettiğiniz kültürün yerleşmesi turizm stratejileri ile ilgili. Dolayısıyla da uzun vadede sonuç verecek bir yöntem. Ama acil sorunlar var, o nedenle güncel olarak ne yapmalı?

H.Gürlesin: Pamukkale girişinde rakam turiste yönelik olarak yüksek alınacaksa da bunun absorbe edilmesi anlamında, kolaylaştırılması anlamında ayda dört kere her Pazar ücretsiz olmalı. Veya iki kere olmalı 1. Hafta ile 3. Hafta Pazar günü T.C vatandaşları ücretsiz girmeli. Diğerlerinden yine alınmalı. Dövizden geri kalınmamalı. Orada kültür var, tarih var. Ben vatandaşlarımı neden onlardan mahrum bırakayım? İşte o zaman insanlar da daha fazla gezmeye başlayacak. Tarihi bilgimizin görgümüzün artması bakımından buradan ben başlatayım ki yarın Efes’e, Laodikeia’ya, Tripolis’e gitsin. Ülkemdeki diğer yerleri de gezsin. Benim insanım ona layık değil mi? Layık. Burasını bize kalırsa ayda en az iki gün ücretsiz yapmalı. Bu olay şunu da getirecek, Yalnızca Denizli’deki gitmeyecek, Uşak’tan, Afyon’dan, İzmir’den, Aydın’dan, Muğla’dan; her yerden çevremizdeki illerden insanlar buraya günü birlik gelmeye başlayacak. Geldiğinde sadece Pamukkale’ye girmeyecek, Karahayıt’a gidecek. Karahayıt’ta termal sıcak suyun olduğu o ortamın geçmişiyle kıyasladığında daha farklı bir ortama geldiğini görecek, şehir merkezine gelecek tekstilden alışveriş yapacak. Gidecek teleferiğe çıkacak oraları gezecek, yani ülkenin daha iyiye doğru gittiğini hissedecek, belki iki günlüğüne gelecek çoluğunu çocuğunu alacak iki gün Denizli’de kalacak. Yani olay yalnızca Pamukkale ile kalmayacak.

GÜNCEL ÇÖZÜM İÇ TURİZM
Y.Tok: Denizli turizmine bir dinamizm kazandıracak mı bu iç turizm gelişmeleri?

H.G: Kesinlikle bunu iddia ediyorum. Yakın iller dışında uzak illerden de insanlar buraya gelecek. O hareketlilik ücretsiz olacak. İç turizm canlanacak. Artık önümüzde 3,5 yıl seçim yok, bu dengeler de oluşturulduğundan biz bunu yapmak zorundayız. Pamukkale Belediye Başkanı olarak benim bu dengeyi oluşturmam gerekir diye düşündüğüm için ben bu ihaleye her halükarda gireceğim. Çünkü önceki üç yıl İl Genel Meclisi başkanlığımdaki dönemimden biliyorum bizim o denetimlerimizde güzel şeyler yaptığımızı. Yatırım yaptık biz o zaman. Şu anda yatırım da yapılmıyor, onu da bilsin herkes.

DİNİ VE RESMİ BAYRAMLARDA ÜCRETSİZ OLSUN
Y.Tok: Başkan TÜRSAB ile görüşüyoruz diye bir ifade kullanıyorsunuz Meclis konuşmanızda?

H.G: O yanlış anlaşılmış ben Bakanlıkla görüşüyorum. Bakanlıkla görüşüyorum, karar merci orası. Ben onlarla ne görüşeceğim? Onlar ket vurur. Şu anda bu sıkıntıyı onlara da söyledim. Ücretsiz olmasını onlara da söyledim, ayrıca bir anekdot olarak şunu da söylemek istiyorum, benim İl Genel Meclisi Başkanlığımda, Başbakanımızın ayda bir İl başkanları ile toplanır, orada herkes söz alırdı. İl Genel Meclisi, kadın kolları ve belediye başkanları katılırdı o toplantılara. Ben orada söz alıp bu konuyu gündeme getirdim. “Dini ve milli bayramlarda nasıl ücretsiz yapıyorsanız, köprüleri, tramvayı, otobanları, ören yerlerini; Pamukkale’de de bunu uygulayalım. Bütün ören yerlerin de girişlerin ücretsiz olmasını teklif ettim. İçeri girdiğinde yiyip içtiğinde yine belli bir para oraya bırakacak. Şimdi onu da bırakmıyor, o satışta olmuyor. Bunu izah ettim değerlendirelim dendi. Ama tabi bunların takip edilmesi gerekiyor, devam ettirmeniz ısrarcı olmanız gerekiyor. Ben bunun doğru olduğuna o kadar inanıyorum ki, bizim ismimiz Pamukkale, o nedenle Pamukkale Belediyesinin olsun istiyorum. Ve ben tekrar söylüyorum o ihaleye katılacağım.

(Devamı Pazartesi günü)

BİRAZ APART’TIK GALİBA?

$
0
0

denizli-seval-uysal-biraz-aparttik-galiba-hx

1980’li yılların ilk yarısından itibaren sanayileşmeye başlayan Denizli, ekonomisini tekstil- havlu-bornoz ihracatına borçlu. Resmi kayıtlara göre 50 bin, kayıt dışı rakamlarla 70 bin tekstil işçisi çalışıyor. Yıllık ihracat rakamlarının milyon dolarları aştığı kentin sosyolojik yapısını ağırlık olarak sermaye sahipleri, işçiler, küçük esnaf, beyaz yakalılar ve öğrenciler oluşturuyor. 1980'de 600 bin olan nüfus bugün 1 milyon. Nüfus artışında sanayileşmenin yanı sıra üniversitenin de payı büyük.

1992 yılında kurulan Pamukkale Üniversitesi’nde bugün 13 fakülte, 4 enstitüsü, 6 yüksekokul, 11 meslek yüksekokulu var. Öğrenci sayısı 45 bin. Devlet yurtlarında 5 bin öğrenci kalıyor. Devlet yurtlarında kalacak yer bulamayan 40 bin öğrenci de başının çaresine bakıyor. 1992-2013 yılları baz alınırsa, öğrencilerin kent yaşamında önemli bir aktör olduğu görülür. Şehirdeki ticari yaşamdan tutun, kültürel hayatın şekillenmesine, yeni sosyal dinamiklerin ortaya çıkmasına, hatta kentin farklı bir mimari tarzı olan apartlarla tanışmasına kadar öğrencilerin payı var.

denizli-seval-uysal-biraz-aparttik-galiba-pau-ogrenci

1+ 1 YAŞAM
Denizli’de ilk apartlar 2004 yılında 46 daire ile başladı. O güne kadar apart görmemiş insanlar Selahattin Körükmez’in yaptığı 40-60 metre karelik ilginç yapılara bakıp “kümes mi yapıyorsun?” diye dalgalarını geçseler de, bu daireler dayanıp döşendikten sonra yüksek fiyattan satılıp, kiralandığı görülünce iştahlar kabardı. Bugün insanlar apartlara koşuyor. Çünkü bir apart, normal daire fiyatından ucuz, ama apartman dairesine göre yüksek fiyatla kiralanabiliyor. Üstelik her daim müşterisi hazır. Kınıklı, Bağbaşı, Asmalıevler, Çamlaraltı’ndaki apartların sayısını tam olarak bilen yok.Kimine göre 2 bin 500, kimine göre daha da fazla.Çok lüks 1+1’ler olduğu gibi ortalama apartlar da bulunuyor. Kira fiyatlarına gelince eşyalı 750-1000-1500 arası değişiyor. Türkiye’nin çeşitli illerinden ve yurtdışından değişim programı için gelen binlerce öğrenci bu apartlar da kalıyor.

Selem-Reklam

Bu çok farklı, çok renkli ve dinamik yapının Denizli’deki sosyolojik yapıyı zorladığı kesin. 40-50 bin kişilik dinamik genç bir nüfustan söz ediyoruz. Yaşları 18 ile30 arasında olan bu nüfusun bırakın Denizli’yi, dünyaya değiştirebilecek kapasitede olduğu bilinir. Denizli’de 2000-2015 arasında en çok apart yapıldığı kanısı yaygın. Ancak elimizde buna ilişkin veriler yok. Konut sektöründekilerse bu görüşe katılmıyor. Onlara göre şehir merkezinde apart ve rezidanslardan çok siteler yapılıyor.

denizli-seval-uysal-biraz-aparttik-galiba-manolya-apat

MÜTEAHHİT SAYIMIZ AB’DEN FAZLA
Hatırlarsanız; 1970-80 yılları arasında konut üretimi çoğunlukla kooperatifler aracılığıyla yapılır, konutların tamamlanması ise çok uzun yıllar alırdı. Bazen bu kooperatiflerin yarım kalıp kendi haline terk edildiği görülürdü. 90’lı yıllardan sonra toplu konut işine belediyeler el atsalar da, parasal kaynaklar nedeniyle pek sürdüremediler. 2000 sonrasında bu işi devlet kaynaklarıyla TOKİ’ler yapmaya başladı. TOKİ’lerle birlikte İnşaat piyasasını hareketlendirecek sıcak para girişleri, banka kredileri, kentsel dönüşüm teşvikleriyle birlikte piyasaya çok sayıda müteahhit piyasaya giriş yaptı. Denizli’de konut sektöründe faal ve bekleme halinde 4 bin müteahhit bulunuyor. Ülke genelinde 200 bine yakın özel sektörde çalışan, 100 bine yakın da kamuda çalışan müteahhit bulunuyor. Bu rakam 27 Avrupa Birliği(AB) ülkesindeki müteahhit sayısından daha fazla. Nasıl ki 80’li yılarda Özal’ın ihracat teşvikleri herkesin ağzını sulandırmış, anlayan anlamayan tekstile koşmuş, eczacı, avukat, doktor tekstilci olmuşsa bugün de inşaat sektörü aynı konumda ve herkes müteahhit olmuş! Konut sayısı artıkça, konut fiyatları düşme yerine tırmanıyor. Öyle ki, Denizli’nin belli başlı semtlerinde konut fiyatları adeta uçuşa geçmiş durumda.

denizli-seval-uysal-biraz-aparttik-galiba-muteahhit

KONUT DEĞİL, YAŞAM TARZI SATIYORLAR
Emlakçılar Odası verilere göre, Denizli’nin sanayi ve üniversite şehri olması konuttaki arz -talep dengesini etkiliyor. Odaya göre kentte kaliteli konut ihtiyacı var. Kaliteli konuttan kasıt, dışarıya kapalı, güvenlik hizmeti veren, havuzlu, spor tesisli, yaz kış oturacak mekanlar anlamına geliyor. Öyle ya; İnsanlar yazlığa gitmek yerine, yazlık evlerinde olsun istiyor. Boy boy filizlenen emlak şirketlerine gelince; konut değil, yaşam tarzı satıyor!

İÇKİ YASAĞI MI, DİSİPLİN Mİ?

$
0
0

ic_kapak

ic_kapak

Geçen hafta yaptığımız bir şey gözünüzden kaçmamış olmalı. Hüseyin Gürlesin ile yaptığımız söyleşinin ilk bölümüne tek bir sözcük katmadan yayınladık. İlk sorudan itibaren biz sorduk, Başkan yanıtladı ve ilk bölüm nasıl başladıysa öyle bitti.

Neden böyle bir şey yapma gereği duyduk?

Denizli Turizmini yazarken, odaklandığımız ve halen devam eden Pamukkale yazılarımızın çok önemli bir bölümü tamamlanmak üzere. Gündelik hayatın sarmalına pek dolanmayan kayıtlarımızın bir kısmı, sorunu eksiklerin tamamlanması üzerine bina eden anlayışla çözme mantalitesine sahipti. Oysa daha önemli sorunları vardı Pamukkale’nin. Üstelik bunlar hakim sorunlardı. Çözümü birkaç dokunuşla falan olacak işler değildi. İdari olarak ilgili olmak gerekiyordu. Salt idari bir yönetmelik, tüzük vs. sorunu da değildi. Kamuya ait bir alanın, sadece gelir gideri ve işletmesinin, hiçbir sebep yokken, hiçbir katkı sağlamıyorken kamu işletmecisi durumundaki İl Özel İdaresi’nden alınıp özel bir şirkete ‘şaibeli’ biçimde verilmiş olmasıydı.

Şaibe göreceli bir vurgu falan değil. Yargı kararıyla sabit bir durum var ortada. Neredeyse her hafta yazıp temcit pilavına döndürdüğümüz bu noktaya yeniden değinmekte beis görmüyorum. Çünkü bazıları hala anlamamakta direniyor. Bu bölgenin, önce bu bölge insanına ait olduğunu unutuyor. Bir takım merkezi kararların, örenyeri tasarrufu ile ilgili geçmişte yol açtığı olumsuzlukların sorumlularını karıştırıyor. Sorumluluğu bölge halkına toptan ihale ediverme kolaycılığını bazı güdümlü yorumculardan anlamak kolay.

Ama kazın ayağı hiç de öyle değil. O travertenlerin kararması, otellere verilen izin, sonrasında ortaya çıkan altyapı eksikliğinin yol açtığı kirlilik, Buna eklenen yerel idarecilerin duyarsızlığı… Tümü de Ankara merkezi yönetiminin tasarruf hakkını yanlış yöntemler üzerinden uygulamış olmasıyla doğrudan ilintili görünüyor.

O nedenle “DENİZLİ ve HALKI bu ören yerlerine geçmişte gerekli değeri vermemiştir. Şimdi bir hak iddia etmeye hakkı olduğunu düşünmüyorum. O ören yerinin orta yerindeki otellerde eğlenenler kimdi? Para kazananlar kimdi?” türünden ‘Bakış Açısı’nın bitaraf ‘yorumlarına’ katılmak mümkün değil. Yorumlarınız bu dizi yazıya bilgi düzeyinde katkı sağlamış olsaydı keşke!

Bir kez daha not etmiş olalım. Pamukkale, Denizli Halkının olduğu halde kullanım hakkını elinden alan Bakanlık’tır. Zamanında orayı parselleyen Bakanlık’tır, bir eğlence merkezine dönüştüre onlar, Para kazanan onların seçtikleri, eğlenen yine onlardır. Denizli Halkına o yıllarda çimenlikte oturup piknik yapmaktan başka olanak tanındı mı? Ya da çıplak ayak travertenlerde gezme lüksü dışında bir şey? Halktan saydığınız kaç Denizlili Otellerde sefa sürdü? Denizli Halkı Pamukkale’den para mı kazandı? Yoksa o paraları kazanan, pek muteber sayılan TÜRSAB’a kol kanat geren aynı Bakanlık Kurumunca seçilmiyor muydu? Travertenlere gelen suyolunu yapıyoruz diye bozan kimdi? Suyun sıcaklık ve kireç değerlerine etki edecek projeleri Denizli halkı piknik sahasında mı planladı? Soru çok esasında…

Yukarıda sıraladık. Burası bir kamusal alan. Gelirini yükseltecek, oranın inşasına katkı sağlayacak, işletmeyi daha verimli hale getirecek hiçbir etki sağalmayan bir özelleştirmenin ekonomi literatüründeki adı neyse, Pamukkale’deki ‘oldu-bitti’nin adı da odur.

Pamukkale Belediye Başkanı Hüseyin Gürlesin ile yaptığım söyleşiyi önemsedim. İlk kez kurulmuş bir Belediye olması nedeniyle, henüz Pamukkale örenyeri ile ilgili çaplı projeler geliştirmesini, bunun için mücadele etmesini beklemiyordum. Nihayetinde iktidar partisinden seçilmiş Belediye Başkanı olması hesabıyla, bizzat iktidar partisine mensup bir Kültür Bakanı’ın iradesi nedeniyle aman aman bir sahiplenmeyi de zor buluyordum.

Bunların dışında, daha 7-8 ay önce, 2015 Nisan’ında Pamukkale Denizli’ye kazandırılsın diyenlerin önerisi Büyükşehir Belediye Meclisinde AKP’li üyelerin çoğunluk oylarıyla reddedilmişti. İhtimal o oylamada red oyu kullananlardan biri de Başkan Hüseyin Gürlesin’di.

Buna rağmen son bir kaç aydan beri yaptığımız çağrılar ve yazdığımız yazılardaki görüş bir ortak akla işaret etmiş olmalı ki, Gürlesin Haziran ayından beri müteaddit beyanlarında Pamukkale’yi Denizli için istediğini yineledi. Son olarak yeni yılın ilk haftasında yapılan Belediye Meclisinde bir kez daha gündeme getirmesiyle görüşüp söyleşmek için zamanın geldiğine hükmettik.

***

Gürlesin sorduğumuz hiçbir soruya yanıt vermem demedi. Aklımızda, notlarımız arasında biriken soruların bir kısmını yanıtladı. Daha çok bir belediye Başkanı sıfatıyla neler yapabileceği ve yapmak istediğini anlatmayı seçti. Bize düşen bunları kayda geçirmek, gelecek yıllarda tarihsel belgeye dönüşmesini sağlamaktı. Bir de sorularımıza olabildiğince yanıt almak.

Bu işi yapanlar bilir, Türkiye siyasal kültüründe ‘Demirel tarzı’ diyebileceğimiz bir röportaj tarzı vardır. Şimdikiler o kadar usta olmasa da, seçtikleri üslup farklı sayılmaz. Nedir o? İstediğin soruya istediğin yanıtı vermek. Soruya teğet geçmiş, delip geçmiş önemli değil. Yani Başkanın görüşlerine katılmadığım yanları var bu söyleşinin. Sorduğum sorularda yanıt alamadığım noktalar da var, geçiştirilmiş yanıtlar var. Ya da gereksiz biçimde belediye icraatlarına ayrılmış açıklamalar. Mesela TÜRSAB ile ilgili yargı kararı, Müze meselesi, İçkili yer kontrolü dediği konu, Müze arsasının akıbet ve daha başka soru ve sorunlar. Ya hemfikir değiliz, ya da Belediye Başkanı ilgisinin kapsama alanına dahil değil.Olsun. Mesele hakkında ne düşündüğümüzü yazdık, yazmaya devam edeceğiz. Aslolan bizim dışımızdakilerin ne dediği ve bu dediklerinin harfiyen kayda alınıp kamuoyu ile paylaşılması.

Söyleşiye kaldığımız yerden devam edelim.

iç-sayfa-resim-kalıbı

BAKANLIĞA BAŞVURU YAPTIM

Y.Tok: Büyükşehir yasasına ya da başka yasal düzenlemelere uygun olarak böyle bir hakkınız var mı? Yasa size engel teşkil edebilir mi veya mevzuat?

H.G: Hayır ben zannetmiyorum. Büyükşehir talip değilse girebilir ihaleye niye olmasın? Ben buna girmek istiyorum. Bu konuda gerçekten ısrarcıyım. Resmi olarak 2015’in Haziran’ında bir başvuru yaptık. Ve yukarıdaki büyüklerimizle görüşerek başvurdum.

Y.Tok: Pamukkale eskiden idarecilerin sigortasıydı bir tür. Çok vali başı yedi, çok da belediye başkanı kurtardı. Ben orayı kişisel olarak, gazeteci olarak, burada yaşayan biri olarak ki 20 yıla yakın bir zamandır buradayım, Pamukkale’nin Büyükşehir Belediyesi tarafından işletilmesini şiddetle arzu ediyorum. Bu konuda da çok yazdım. Niye Büyükşehir bu konunun peşine düşmüyor diye de çok soru sordum. Şimdi Büyükşehir meselesinde eski hukuk var orada. İl Özel İdaresinin lağvedilme döneminden kalma bir hukuk var. İl Özel İdaresinin tüm varlığı uçtu gitti. Tüm bunları geri almak gerekiyor ama bunlar sizin işinizi zorlaştıran şeyler değil mi?

H.G: Niye zorlaştırsın? Büyükşehir olduğu için mi?

Y:Tok: Büyükşehir talep ederse belki alabilir diyorum.

H.G: Benim siyaset anlayışım şu, benim olsun ne olursa olsun anlamında değil. Biz şu anki noktadan daha iyi noktaya nasıl gelebiliriz derdindeyim.

3

BÜYÜKŞEHİR DE TALİP OLABİLİR

YTok. Burada Büyükşehir de olabilir diyorsunuz?

H.G: Tabi. Büyükşehir benim düşmanım değil ki. Amaç, Pamukkale’yi halkla buluşturmak değil mi? Orada yatırımlar yapılmasının önü açılacaksa Büyükşehir de olabilir. Ama ben gireceğim onu söyleyeyim. Pamukkale Belediye Başkanı olarak üç yıllık tecrübem var. Burada işleyişi bildiğim için, buranın da daha iyi noktaya getirilmesi için biz Pamukkale’nin talibiyiz. Yalnızca içeriye girebilmek için değil. Mesela charter seferlerini başlatmak istiyoruz önümüzdeki süreçlerde. Bunun için Almanya’ya gittim ben. Pamukkale’nin Karahayıt’a, Karahayıt’ın Pamukkale’ye enerji vermesi lazım. Biz göreve gelir gelmez öncelikle turizm ile bağlantılı olan 7 mahallemize mobese kurduk. Basit gibi ama neden önce turizm bölgesinden başladım? Allah göstermesin orada bir yanlış oldu, sıkıntı oldu adam yaralama olur adam öldürme olur. Bunu dış dünyaya nasıl anlatacağız biz? Ben yeni belediye iken ilk yaptığım işlerden biri bu. Basit ama sacayakları böyle böyle oluşacak. 32 tane mobese ile şimdi izleniyor. Bu nedir, caydırıcılık unsurudur. Tanıtım; geçen ay Turizm fuarına katıldık, bu hafta yine katılıyoruz. Bunların ilk harcını koyan Pamukkale Belediye Başkanı olarak Hüseyin Gürlesin’dir.

MÜZE ŞEHİRDE OLMALI

Y.Tok: Şimdi başka bir noktadan konuşalım isterseniz. Orda 1990 veya 80 sonrası yapılmış bir planlamada ayrılmış müze yeri var benim bildiğim. Muhtemelen siz iyi bilirsiniz. Bu müze yeri Pamukkale’de, Hierapolis içinde hamam kompleksindeki müzenin yetersiz kalacağı varsayımı ile ayrılmış ama projenin üstünde sonradan durulmamış. Birkaç yıldan beri Denizli Müzesi üstünde tartışmalar yaşanıyor. Peki bu müze ve yeri konusunda bir öneriniz olacak mı? Belki siz tek başınıza müze yapmazsınız ama buna bir girişim olarak öncelik verip destek olursunuz.

H.G: Şimdi öncelikle müzenin Denizli’de yapılmasıyla ilgili gelişmeler vardı. Valiliğin arkasında müze yeri verildi. İl Genel Meclisinden gelen tecrübem var, biz verdik. Orası hem otopark, hem de turistlerin Pamukkale’yi gezdikten sonra şehre gelip şehir içinde gezdirilmesiyle ilgili müze olarak düşünülüyor.

Y.Tok: İdare Mahkemesinin eski Endüstri Meslek Lisesi binaları için verdiği korunmasına yönelik kararından sonra bu konu şimdilik önceliğini yitirmiş gibi görünüyor.

2

PAMUKAKLE’DEKİ MÜZE ARSASI

H.G.: O dediğiniz, Pamukkale’nin girişindeki yer ile ilgili proje bile hazırlattık biz. Burasının müzelikten çıkarılmasıyla ilgili karar alındığı için, burası tarih kokan bir yer olduğu için. Bunu hiç kimse ile paylaşmadım, ilk kez size gösteriyorum, Pamukkale’nin girişinde tarihi ama o dönemi anımsatan böyle bir yer tasarlıyoruz.

Y.Tok: Bu taslaklar Güney kapısına Pamukkale köyünden ayrılan kavşaktaki arsa için mi?

H.G: Aynen. Pamukkale’nin girişine bu güney kapısına giden yer üzerinde düşünülüyor. Orası şu anda kıraç, çok kötü durumda. Bakan yardımcımızı buraya getirdim, artı Celal Şimşek Hoca ile görüştüm.  Böyle kamelya tasarımından tut güney kapısına varmadan tam köşeye kadar... Yani biz sıradan bir çalışma yapmadık. Oranın hem otopark yapılması, orda ciddi bir sıkıntı var Kocaçukur’da. Yolu bile çok farklı olacak. Burası bir yaşam alanı olacak, bankı bile farklı, antik bir görünümü var.  Biz bunların hepsinin hazırlığını yaptık.  İçerdeki büfe tasarımı tuvaleti bile özel tasarım. Çöp kovası bile… Traverten ağırlıklı malzeme. Pamukkale için söylüyorsak öyle laf olsun diye değil…

6

İSTEYEN RAKISINI İÇMELİ!

Y.Tok. Bu projeyi düşündüğünüz yer, Pamukkale köy yerleşkesi değil mi?

H.G: Evet, Pamukkale. Biz bunların içine bunları yerleştirmeyi düşünüyoruz. Bunu anlatırken müze dediniz ya, müze mümkünse buraya olmalı (Denizli içine.) Şehir hayatını da turistlere tanıtmak anlamında, bir de burada yiyip içmesi, döviz bırakması yani günü birlik turizmde acil birkaç güne, sonra da termal turizm ile bir haftaya çıkarmamız gerekiyor. İşte o zaman dediğimiz gibi Süleymanlı Yayla Gölünden, Güney Şelalesine, Işıklı Gölüne gidilmeli oranın balığını da yemeli, hem de gezmeli. Benim bu zemini oluşturmam gerekiyor. Keloğlan mağarasına gitmeli, Kaklık mağarasını gezdirmeliyiz. Bunlar var ama ben turizm şehriyim, turizm ülkesiyim, bunlar hem döviz girişini artıracak hem de akşam burada konaklama. Yalnız şunu demek istiyorum, Pamukkale bize geçsin! İlk şart budur.

HAFTALIK TURİZM SAĞLANMALI

Y.Tok: Zaten bunlar belirlenmeyince, şimdi olduğu gibi günlük turizmle geçiştirirsiniz. Pamukkale’yi almakla tüm sorunu çözecek misiniz?

H.G: Yani Pamukkale’yi almak yetmez. Bunu kültürel, sanatsal etkinliklerle çoğaltmalı. Mesela Türkiye’de, Dünya’da önde gelen sanatçılar getirip Hierapolis’te festivaller olsun finallerini orada yapmalı. Bu bir gün değil, iki saatlik değil, bana göre bir haftalık etkinlikler olmalı, Pamukkale festivali olmalı. Büyükşehir Başkanlığı’nın da bizim de işin içinde olduğumuz, her gün farklı sanatçının olduğu dolu dolu etkinliklerle bunları yapmamız gerekiyor… Buradaki günübirlik turizm diğer türlü kurtulmaz ki! Günü birlik yetmiyor. Bunu nasıl arttırabiliriz, örneğin Güney Şelalesine gitsin balığına yiyip rakısını içecekse içsin orda. Ya da Işıklı Gölünde. O onun kültürü ise, amaç onun hem gezerek zevk alması hem de benim ülkemi tanıyıp ülkeme para döviz bırakmasını sağlamak böyle olacaktır. Diğer taraftan, Pamukkale bunun mihenk taşı. Bu süreci hızlandırarak bunun yanına Karahayıt’ı katarız, bunun yanına Laodikeia’yı katarız, yanına Gölemezli’yi katarız.  Dalga boyutu ile Denizli’nin her tarafına gider, bu imkan hangi ilde var. Daracık alanda 19 tarihi mekan, benim Tripolis’e götürmem gerekiyor bu insanları, gezdirmem gerekiyor. O gün yine oteline gelip rotalar belirlendiğinde o kişi bundan zevk almalı. O kişi Türkiye’yi Denizli’yi Pamukkale’yi anlatmalı. Buraya tekrar gelmeliyim demeli.  Benim hedefim bu.

5

CHARTER SEFERLERİ KONULMALI

Y.Tok: Zaten müzeyi soruş sebebim oydu. Pamukkale tek başına yetmez. Onun çevresi müzedir, sizin dediğiniz gezi alanlarıdır, destinasyon haline öyle geliyor zaten turizm konusunda. Ama işte müze konusunda ben yazılarım süresince araştırdım Antalya’da, Aydın’da yakında çok güzel müze yaptıklarını ama şehir içine gelmiyorlar. İstatistiki olarak hiç verimli olmuyor. Biz kent içinde sadece arkeoloji müzesini baştan planlamadık burada. Bildiğim kadarıyla.  Kent müzesiydi. Kent müzeleri Denizli gibi turizm destinasyonları birazcık merkeze uzak bölgelerde acaba verimli olur mu?

H.G: Denizli’de tarihi antik kent çok fazla. Pamukkale’yi gezdirdin tarihi kalıntı olarak, Laodikeia’yı gezdirdin.  Bu kadar tarihi alanda bu iyi anlatılırsa, iyi izah edildiğinde iyi pazarlandığı anda, şehirde de birçok eserin olduğunu hissettirdiğin anda ben iddia ediyorum Denizli içinde turizm gelişir. Yani şu andaki turizm seyahat acenteleri ile ama o da ayrı bir sıkıntı. Antalya’ya bağlıyız.  Charter seferleri konulmasını bu yüzden istiyorum. Onlar da bu faydayı gördüklerinde kesinlikle mutlu olurlar. Yapmıyorlar,  buraya getirilir diye düşünün,  şehir merkezinin de nezih olduğunu düşünün gerçekten tarihi hava hissettirilebilir. Otoparkı ile sıkıntı doğurmayacak,  alt yapı yok. Oluşturulduğu takdirde ben geleceğine inanıyorum. Hatta uzun vadede şunu unutmayın, hızlı tren için belli bir programa girdik. 2023’e kadar bir şekilde hani yabancı turistlerin direk kendisi gelip bir yere bağlı kalmadan İzmir-Aydın-Denizli-Antalya hattında bile hızlı tren geldiğinde buralara insanlar gelecektir. Hatta yerli turizmin bile hareketleneceğini düşünüyorum ben.  Geldiğinde de müzeye girer. Önce bu kültürün oluşturulması gerekiyor. O kültür yok ise sen ne yaparsan yap üç lira yap-beş lira yap ama önce bu kültürün oluşması gerekiyor. Yaşanması gerekir izah edilmesi gerekir. Burada birçok aktivasyonla, yani yalnızca bir şeye odaklanmadan ilave etkinliklerle bunu yapmamız gerekir.

4

İÇKİ YASAĞI DEĞİL, DİSİPLİN!

Y.Tok: Pamukkale’de geçtiğimiz yılın ortalarından itibaren alkol ruhsatı sorunu olduğu söyleniyor. Yani meclisin aldığı bir kararla alkol ruhsatları artık verilmiyor diye şikayet var bölge esnafında. böyle bir şey var mı?

H.G:  Üzücü olan konu böyle olmayan şeylerin konuşulması. Böyle toplumda yanlış anlaşılmalara sebep olacak olan şeyler söylenmesi. Önce kaynağına bir sormalı. O kültür varsa ve içecekse otelde içsin, son dönemde görüyorsunuz kaçak içkilerden dolayı yaşananları. Allah aşkına biz burada bir yerel yönetici olarak kendim kullanmam önce onu söyleyeyim ama içene de niye içiyorsun demem. Bu onun kendi tercihidir. Ama bunun oyunun kurallarına göre olması önemli. Niye? Kontrol edilebilen, sürdürülebilen olması, nezih ortamlarda olması. Her şeyin bir kuralı olmalı. 2016 dünyasına girmişim ben. Turizm belgesi alan her yer ruhsatını alıyor. Biz hayır vermesin diyor muyuz, hayır böyle bir şey yok. Ben demokrasiye inanan bir insanım. Ama bunu derken meclis kararımız var mı? Var. O da niye, işte kontrol altına almak istiyoruz. Yani disipline edilmesi amacıyla bu yapıldı. Geçen aylarda aldık. Ama ay demem yanlış olur. 2015’te aldık. İçkili bölgeler ilan edildi.

MECLİS İÇKİ KARARI!

Y.Tok: İçki bölgeleriyle ilgili kontrol diyorsunuz da, zaten açık alanda içmek yasak. Neyin kontrolü?

H.G: Tamam, içkili bölgeler ilan edilerek belli bölgelerde içilecek bundan sonra ama bunun dışında turizm belgeli olan yerler, turizm bölgesi olan yerler hala alabiliyor mu? Alabiliyor. Otellerde veriliyor mu? Veriliyor. Artı geçen yıllarda hak etmiş yerleri kısıtlıyormuyuz kısıtlamıyoruz. Üçüncüsü büfeden gidip birasını alabiliyor mu? Alabiliyor. Bunun için çığırtkanlık yapıp ta, işte o gün CHP, “yok siz alkole karşısınız da, yok ondan dolayı siz bunu…” ne ilgisi var? Ben bunu disipline ederek bunu alan-satan kişinin doğru yerden ürününü alsın, bunların kontrol edilmesi anlamında söylüyoruz. Ne olacak, o düzenini öyle oluşturduysa yapma etme demekle bugüne kadar oldu mu? Olmadı. İnsan buna üzülüyor olmayan bir şeyi hele insanları tedirgin edici şeyler… İnsanların bir düzeni var ne düzenine ne yemesine içmesine karışıyoruz, var mı böyle bir şey? Ben turizm ilçesinin belediye başkanıyım, biz bulunduğumuz konumun ne demek olduğunu çok iyi biliyoruz. İster içer ister içmez, bir karışamayız.

Y.Tok: Başka sorularım var mı var. Ancak bir saat oldu ve görüşme için bekleyen vatandaşın zamanını almak istemem. Mesela halıcıların, hediyelik eşya mağazalarının, turistik tekstil-konfeksiyon işletmelerinin şehir turizmine etkisini konuşmak isterdim. Ancak, iş o noktada sizden çıkıp daha kapsamlı bir soruna dönüşüyor, umarım bir gün bunları da konuşma fırsatımız olur. Şimdilik sorularımıza verdiğiniz yanıtlar için teşekkür ederim.

H.G: Ben de siz teşekkür ederim. Biz görüşme için her zaman fırsat buluruz, Pamukkale’yi ve Turizmi şehir için bir adım ileriye taşıyacak her girişime destek olmaya devam ederiz.

 


GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ

$
0
0

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-20-01-2015-h

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-20-01-2015-h

Hani bir deyim vardır “kimler geldi, kimler geçti” diye. Biz bu deyimi dostlukları, güzellikleri anımsatmak amacıyla kullanıp, “haydi geçmiş zamanda yolculuğa” diyoruz.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-20-01-2015-3
VALİ BEY’İN VEDASINDAN
Denizli’de en uzun süreli görev yapan valilerden birisidir Yusuf Ziya Göksu. 17 Nisan 1996’dan 17 Şubat 2003’e kadar görev yaptı. İzmir Valiliğine atanmasıyla yaklaşık 7 yıllık görevinin ardından Denizli’den ayrılan Göksu, Polisevi’nde gazetecilere veda ederken…

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-20-01-2015-38
ŞARKIYA ÇİÇEKLE KARŞILIK
“Metin Vural kimdir?” diye sorsanız birçok Denizlili “sinir ve ruh hastalıkları uzmanı” yanıtını verir. Ama Metin Bey’in mesleği dışında ilgilendiği o kadar çok alan var ki… Örneğin şairlik, bestekarlık, fotoğrafçılık hemen aklımıza gelenler. “Kuş Bulutu”, “Yalnızlık Günbatımı”, “Kuru Gülün Kokusu” ve “Sen Seni Sevdin” isimli şiir kitapları olan Vural’ın iki eseri de Türk Sanat Müziği şarkısı olarak bestelendi. Sanatçı Kutlu Payaslı, “Acılarım Senden Vefalı Çıktı” ve “Eller Ne Der Diye Başlama Söze” isimli şiirleri besteleyip yıllarca sahnelerde söyleyenlerden. Bunlardan birisini de 1978 yılında Pamukkale'deki Koru Motel'deki konserinde seslendirince Metin Bey, dostuna çiçekle teşekkür etti.

gecmis-zaman-olur-ki-yeni-haber-arasi

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-20-01-2015-85
DANSA DA ZAMAN VAR
Ziya Tıkıroğlu’nun Denizli Beledie Başkanlığı döneminde Fen İşleri Müdürü olarak görev yapan Gökhan Türköz, yoğun iş temposundan vakit buldukça davetlere de katılır, dostlarıyla birlikte olurdu. Bunlardan birisinde eşi Ümran Hanım ile dans ederken…

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-20-01-2015-137
HEP GÜLER YÜZLÜDÜR CEMİL BEY
Diş Hekimi Cemil Özdöl bilmiyoruz bu fotoğrafı anımsıyor mu? Hayli eski… Hani gençlik yıllarından desek alınganlık göstermez herhalde. Ne zaman karşılaşsak hep gülen yüzüyle selamlayan Cemil Özdöl ve eşi Rana Hanımı bir davette yakalayınca deklanşöre dokunup o anı ölümsezliştirdik.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-20-01-2015-143
BİR ZAMANLAR GENÇTİK
Denizli’ye yıllarca sanayici olarak hezmet veren merhum Bekir Karakurt’un oğlu Raşit Karakurt ve kızı Yeşim’i dans ederken görünce, fotoğraflayıp arşivimize koymuştuk. Karıştırırken “bir zamanlar gençtik” diyecekleri bu kare elimize geçti.

“TURİZM BAHARDA TEST EDİLECEK”

$
0
0

ic_kapak

ic_kapak

“BUGÜN NELER YAPILABİLİR? BİR KERE BELEDİYE BAŞKANI PAMUKKALE VE KARAHAYIT HALKI İLE BULUŞUP, NELER YAPILABİLECEĞİNİ TARTIŞMASI LAZIM. HALK NE İSTİYOR? BEN DAHA BÖYLE BİR TOPLANTI GÖRMEDİM. BİRKAÇ KERE TOPLANTI OLDU MARKA ÜZERİNE. AMA ONDAN SONRA BİR ŞEY OLMADI. ÜNİVERSİTE AÇIKLAMA YAPIYOR AMA ARKASI GELMİYOR.”

“Turizm bu bahar test edilecek.”

Rusya ile uçak krizinin başladığı günlerde aradığımız Pamukkale Turizm Derneği Başkanı Oysal Aslan içinden geçtikleri dönemin sorunlarına tam olarak teşhis koyamadıklarını böyle ifade ediyordu.

Sonrasında her şey adeta çorap söküğü gibi geldi. Önce Uzakdoğu’dan iptaller başladı. Zaten yaz aylarında başlamıştı bu iptal duyuruları, Eylül gibi hızlanıp Ankara’da terör saldırısı ile ortaya çıkan büyük katliam sonrası adeta zirve yaptı.

Sonrasında Rus keşif uçağının Türkiye tarafından düşürülmüş olması her şeye tuz biber ekti. Bir yanda bölgesel terör, diğer yanda Türkiye içinde durulmayan sular, öte yandan Rusya’nın şiddetli tepkisi ilk olarak epeydir sallantılı giden turizme son darbeyi indirdi.

Çin’den gelen resmi açıklamanın sıraladığı yasaklı ülkeler listesinde Türkiye’de sayılıyordu. Japon turistler ve Koreliler hem IŞİD katliamları, hem de sokak saldırılarına uğramaları sonrası hızlı biçimde çekilmişlerdi. Bir açıklama da Rusya’dan geldi. Türkiye’ye sayısız yaptırım uygulanmaktaydı ve bu yaptırımların en önemli iki ekonomik sonucundan birinci sırasındaki turizmdi.

Sonrasında çok yazdık. Bu arada Pamukkale üzerine bunca yazmışken, Pamukkale Turizm Derneğine söz hakkı vermeden geçmeyelim istedik.

Aşağıdaki röportaj, yaklaşık bir ay önce, uçak vakıası henüz sıcaklığını koruyorken yapılmıştı. Ancak gündem pek değişmiş değil. Hala aynı minvalde devam eden bir turizm ve ekonomik sıkışmışlık çerçevesi aşılamadı. Dolayısıyla yaptığımız röportajın bir an olsun güncelliğinde yitirdiğini söylemek mümkün değil. Okuyun göreceksiniz.

3

 GÜNÜBİRLİK TURİZMİ NASIL AŞMALI?

Y.Tok: Basit bir soruyla başlayalım, turist Pamukkale’ye nasıl geliyor?

O.Aslan: Günü birlik geliyor. Bir gece kalıp ertesi gün gidiyorlar. Akşam üzeri saat 18.00 -20.00 gibi otele giriş yaparlar, sabah saat 10.00 gibi Pamukkale’de kimseyi bulamazsınız.  O nedenle bu durumdan sadece acente ve oteller yararlanıyor. Pamukkale’deki esnaf yararlanamıyor.

Aslında oteller de memnun değil acenteler de. Bizim üzerinde çalışmamız gereken ‘burada bir haftalık müşteriyi nasıl tutarız’ formülü. En büyük çaba yerel yönetimlere kalıyor. Biz esnaf olarak, acente olarak otel işletmecileri olarak bir yere kadar oluruz ama fazla şey yapamayız.

Bir kere Pamukkale giriş ücretlerinden gelen yüzde 5 veya 10 farkın belediyelere verilmesi gerek. Direk Bakanlığa verilmemesi lazım, direk Bakanlığa gidiyor, Bakanlıkla TURSAB arasında kalıyor.

Y.Tok: Bu bölge gelirine Rus turistlerin etkisi ne oluyor sizce?

O.Aslan: Ruslardan yazın bahsediyoruz. Ruslar zaten burada konaklamıyor artık. Örnek vereyim. Gelen Rusların yüzde 80’i günü birlik geliyor. Yüzde 20’si konaklama yapıyor. Yüzde 80’i Antalya’dan arabayla çıkıyor 2.5-3 saat içinde giriyorlar, sonra bir-iki saat yukarıyı (örenyerini) gezdiriyorlar, havuza giriyorlar sonra sırayla şarap, tekstil, halı gezdikten sonra aynı gün gece saat 23.00-24.00 gibi oteline bırakıyorlar. Yani müşteri Pamukkale’yi sadece bir birbuçuk saat görebiliyor.

HEDİYELİK EŞYAYA TURİST İLGİSİ

Y.Tok: Tekstil burada turizme yönelik çok sağlıklı şekilde örgütlenebilmiş durumda mı? Ya da şimdikinden daha otantik olabilir miydi, yerel dokumayı pazarlayabilir miydi, daha çaplı olabilir miydi? Denizli’nin tekstil sanayi kapasitesi ile oranlayacak olursak?

O.Aslan: Daha iyi olabilirdi. Mesela Uzakdoğu konusunda; Denizli tekstil üzerine şey yapıyor. Nevresim olsun, battaniye olsun, havlu olsun, bornoz olsun… Ruslar şaraba ilgi gösteriyor. Daha çok Denizli ağırlıklı Selçuk şarapları bunlar. Kışın da halı ağırlıklı oluyor. Avrupa’dan gelen turistler halı üzerinden organizasyonla geliyor. 

UZAKDOĞU TÜRKİYE’DEN KAÇTI

Y.Tok: Uzakdoğu’dan gelen turist hareketi devam ediyor mu?

O.Aslan: Son zamanlarda Japon piyasası çok düştü. Geçen seneye kadar ciddi anlamda güzel Japon potansiyelimiz vardı.  Ama en son iki tane gazeteci İŞID tarafından öldürüldükten sonra maalesef Japonlar da gelmemeye başladı. Ciddi anlamda bir sıkıntı var Japon turistlerde. Yine Uzakdoğu da ikinci bir sıkıntımız Çin piyasası.  60 bin Çinli rezervasyon iptal ettirmiş. Bu rakamın yüzde 60-70’i Pamukkale’ye geliyordu. Şuanda hepsi iptal oldu.

Y.Tok: Çinliler niye böyle bir iptale başvuruyor?

O.Aslan: Çinlilerin sebebi hem bölgesel terör hem de Ankara’daki patlamaya kadar gelişen olaylar. Orta Doğu’daki bölgesel terörden bahsediliyor. Türkiye’nin Güneydoğusundaki bir nebze ama özellikle Suriye ve Irak’ta gelişen IŞID olayları yüzünden… Çin Halk Cumhuriyeti Pekin Turizm Müdürü tarafından tur operatörlerine iletilen yazıda, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ülkeler ve bölgelere dönük münferit grup seyahatlerinin yasaklandığı duyuruldu.  Açıklama 21 Aralık toplantısında yapıldı. Bizde Turizm Güncel’de yayınlandı. (İlgili habere http://www.turizmdebusabah.com/haberler/cinden-turkiyeye-turist-ambargosu-77066.html bağlantısından ulaşılabilir.)

4

NİSAN MAYIS: TEST AYLARI

Y.Tok: Peki, kış turizmi? Şimdilerde Avrupalı turistler geliyor galiba, onlarda da azalma veya iptaller var mı?

O.Aslan:  İptaller var. Ciddi anlamda var. Daha çok bölgesel çatışmalardan ve Ortadoğu politikasından kaynaklanan iptaller ama şu bir gerçek her yerde terör var artık. Tam aksi olabilirdi aslında. Bizim en çok etkilendiğimiz ülke Rusya pazarı. Biliyorsunuz Mısır’da uçak düşmüştü. Uçak düştükten sonra 2 gün içinde bütün uçakları Türkiye’ye yönlendirdiler. Zaten Mısır’a giden acentelerin yüzde70’i Türk kökenli. Yani Türkiye’ye getiren acenteler aynı şekilde kışın Mısır’a da götürüyor. Bu sene uçak krizi öncesi zaten Rusya’nın ekonomik krizi yüzünden, Rublenin yükselmesinden kaynaklanan yüzde 30-40 düşüş oldu. Türkiye-Rusya arasındaki uçak ihlal gerginliği nedeniyle bu oran sıfıra düşebilir.

Y.Tok: Daha önce telefonda konuştuğumuzda şöyle bir şey demiştiniz: “Bunun ölçüsü yok Nisan Mayıs aylarında ilk geldiklerinde bunu test edeceğiz.”

O.Aslan: Doğru, telefon görüşmemizde öyle dedim ama şu anda görüştüğümüz acentelerdeki arkadaşlarımızla olsun, yurt dışında görüştüğümüz arkadaşlar olsun konuşuyoruz, Rusya Charter dediğimiz ulaşım sistemini iptal etti, seferleri yasakladı Türkiye’ye.  Sadece Türk Hava Yolları normal seferleri gidiş-dönüş karşılıklı oluyor. Turist taşıyan uçaklara izin olmadığı için Bu ancak Mayıs’ta belli olur. İptaller ve yasaklar devam ederse dediğim gibi çok büyük bir kaybımız olacak. Eğer yumuşama olursa biraz olsun toparlar. Çükü dünya üzerinde baktığınızda Rusların en rahat hareket edebildiği, rahat tatil yapabildiği yer Türkiye’dir.

PAMUKKALE TURİZMİ AYAKTA DEĞİL

Y.Tok: Neden?

O.Aslan: Bir hizmet, iki fiyat politikası, üç müşteri memnuniyetinden! Mısır’da bu hizmeti alamıyorlar.

Y.Tok: Şu anda Pamukkale turizmini ayakta tutan ne?

O.Aslan: Şu anda Pamukkale turizmi ayakta değil. Ayakta tutan hiçbir şey yok. Bütün oteller, bütün esnaf zor durumda. Hiçbir otel, hiçbir esnaf para kazanmıyor. Böyle giderse kolay kolay kimse ayakta duramaz. Yalnızca öz sermayesi olanlar ayakta kalabilir.

Y.Tok: günlük turlar geliyor mu yine? Durum normalken günde kaç tur geliyordu?

O.Aslan: Şu anda günde 20-30 tur başka yok. Yüzde 80 bir kayıp var.  Normalde yüzde 60-70 doluluk oranı olurdu. Ortalama 60-70 tur gelirdi. Yaz aylarında 80 ile 100 arası, bu aylarda ise 50-60 gelir. Bizim en büyük sıkıntımız günübirlik olması.  Bir de fiyat politikası. Çok yükseldi. 35 TL’ye çıkardılar, havuz 42 lira galiba. Yerel müşteri 3-4 kişilik bir aile geldiği zaman 400-500 liradan aşağı çıkamıyor. Aynı paraya Antalya’da herşey dahil sistemiyle konaklama yapabiliyor.

TERMAL MERKEZ ACİLEN YAPILMALI

Y.Tok: Ne yapmamız lazım peki? Burada bir termal sağlık merkezi konusunda üniversite üzerinden çözmek için çeşitli girişimler oldu. Pamukkale üniversitesi rektörü 2013 olabilir, “Biz bu bahar veya sezon kazmayı vuracağız orada PAÜ’ye bağlı sağlık merkezi kuracağız” demişti. Ama bazı başka taahhütleri gibi bu da doğru çıkmadı. “Projeyle bölge turizm kalkınacak kurtulacak”  falan diye aynı şekilde doğruluğu kuşkulu demeçleri yayınlanıyor. Nedir bu işin gerçeği?

O.Aslan: Ben 20 senedir Pamukkale’deyim. Bu sizin dediğiniz projeyi zamanında Fransızlar yaptı, dönemin Valisi de ilk 5 milyon dolar benden diye açıklamıştı. İl Özel İdare katkısıyla olacaktı, maalesef olmadı. Yıllardan beri hep böyle haberler çıkıyor. Bir Afyon kadar olamadık. Oysa termal sağlıkta önde olması gereken yer burasıyken onlar bizden çok önde. Bu konuda ilk resmi termal hastane burada yapıldı, o örnektir, 120 kişilik. Tam olarak tedavi yapıyor. Şimdi oraya Azerbaycan ve Almanya’dan hastalar geliyor. 21 gün kalıyorlar. Ayrıca buradaki yerli hastalar da sigortadan yararlanabiliyor.

Y.Tok: Yerel yönetimler bu konuda yapılması gerekeni yaptılar mı? Neler yapmalılar?

 O.Aslan: Yerel yönetimler bunu yapmadı, neden yapamadı? Bir kere bu konuda bilgi eksiklikleri var. Uzman dediğimiz kişiler yok. Üniversitede hoca var ama maalesef yetersiz. Bugün Macaristan örneği var. 1000-1200 metreden çıkıyor sıcak suyu. Sıcaklık değeri bizimki kadar olmamasına rağmen dünyaca ünlü bir yer. Bizim Pamukkale önce termal kanunu çıkacak. Yoksa hiçbir işadamı gelip burada yatırım yapamaz. Üniversitenin yeterli kadrosu olduğunu düşünmüyorum. Bu ayrı bir eğitim ve uzmanlık alanı.

YEREL YÖNETİMLER ÇOK ŞEY YAPABİLİR

Y.Tok: Yerel yönetimlerin ellerindeki yetkiler yeterli mi? Bir de olaya bu açıdan bakmak lazım. Denizli Büyükşehir olduktan sonra Karahayıt Belediyesi, Pamukkale Belediyesi, Akköy Belediyesi iptal oldu. Bu bölge artık toptan Pamukkale ilçesi hinterlandına dönüştü.  Dolayısıyla da yerel düzeyde yapılabilecek şeyler aslında merkez ilçenin de yetkisinde değil. Parklardı, bahçelerdi, mezarlıktı… pek çok alan Büyükşehir’in yetkisine girdi. Pamukkale Belediyesi bir şey yapabilir mi?

O.Aslan: Belediyeler istedikten sonra neler yapılabilir. Belediye seçimi iki sene önce oldu.  Pamukkale’de sadece yollar yapıldı bir de kameralar takıldı başka bir şey yapılmadı. Bugün neler yapılabilir? Bir kere Belediye Başkanı Pamukkale ve Karahayıt halkı ile buluşup, neler yapılabileceğini tartışması lazım. Halk ne istiyor? Ben daha böyle bir toplantı görmedim. Birkaç kere toplantı oldu marka üzerine. Ama ondan sonra bir şey olmadı. Üniversite açıklama yapıyor ama arkası gelmiyor.

Y.Tok: Üniversite ile Dernek olarak görüşmeleriniz oldu mu?

O.Aslan: Yok. Hiç olmadı. Üniversiteye gidiyorsunuz görüşemiyorsunuz. Şimdiye kadar yerel yönetimler olsun, kaymakamlıklar olsun belediye başkanı ile görüştüm. Ama Üniversite ile değil.

TÜRSAB PARA KAZANIYOR MU?

Y.Tok: Peki, TÜRSAB’ın işletiyor olması, ayrıca fiyatların bu kadar yüksek tutulması, bütün bunların etkisi ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

O.Aslan: Şimdi sadece Pamukkale’den bakmıyoruz olaya. Döner Sermaye, yani DÖSİMM’le görüşmemde Pamukkale neden TÜRSAB’a verildi açıklama istedim. Bir açıklama yaptılar çok mantıklı bir açıklama idi.

TÜRSAB Türkiye’deki örenyerleri ve müzelerin işletmesini aldı. Bugün Türkiye’de Topkapı, Efes ve Pamukkale en çok gelir getiren giriş. Ama Hatay’daki, Çorum’daki, Trabzon’daki müzeler olsun, şehir içindeki müzeler olsun aynı güvenlik hizmeti veriyorlar.  Bunu kim karşılıyor TÜRSAB karşılıyor.  Onun için Pamukkale’den, Efes’ten ve Topkapı’dan kazanılan paraları oraya da aktarıyorlar. Genele baktığınızda çok mantıklı bir sistem.

Y.Tok: Bu giderler TÜRSAB’ın kazancından mı ayrılıyor, yoksa DÖSİMM’e hesap çıkarırken tüm gider kalemlerini düşüp öyle mi hesap veriyor? Doğal olanı, tüm mali giderlerin çıkması ve geri kalanın kazanç hanesine dönüşmesidir. Bu durumda söz konusu güvenlik, bakım vs. için kamunun parası harcanmış olmuyor mu? Bir de başka türlü soralım, TÜRSAB dediğiniz gibi o yerlerden varsayalım zarar etti. Bir gün dahi kalır mı sanıyorsunuz?

 O.Aslan: Ticari bir işletmeyse kalmaz! Kazandıkça kalır.

PAMUKKALE ÖNCE HALKIN HAKKI

Y.Tok: Türkiye’de 49 tane örenyeri kiraladılar, bunlardan Pamukkale örenyeri ihale sözleşmesini gören olmadı. Siz gördünüz mü?

O.Aslan: Hayır görmedim.

Y.Tok:  Bu ihale sözleşmesinin 48’i iptal edildi biliyorsunuz. Mahkeme yasalara aykırı bulduğu için iptal etti. Sözünü ettiğiniz ören yerlerinin hiçbiri, bir kaçı belki, TÜRSAB’a aman aman yük getirecek yerler değil.  Bir eleman bir güvenlik isteyen yerler. Buraların getirdiği yük varsa da yapılan sözleşme ile telafi edildiğini düşünüyorum.

O.Aslan: Doğru söylüyorsunuz ama daha önce burada sistemde çok büyük boşluk vardı. Denetim yapılmıyordu. Sitemli, neyin ne olduğu, girişleri takip eden, yeşillendirmeye, temizliğe önem veren çalışma yoktu.

Y.Tok: Doğru, siz turizmci olarak özel ekonomik çıkar açısından bakıyorsunuz. Ama başka bir boyutları var. Tarihi, kültürel ve sosyal boyutlar. Burası Denizli kentinin insanlarına ait! Hayatını binlerce yıldır devam ettiren bir halk Denizli Halkı. Madem kültürden, dokumadan, ekonomiden söz ederken iki-üç bin yıl öncesinden söz ediyor ve gurur duyuyorsunuz, halk söz konusu olduğunda da bunu söylemek zorundasınız. Kültürleri yaşatan insandır, insan topluluklarıdır, dolayısıyla tarih boyunca bu toprakları işlemiş, bu mimariyi sürdürmüş olan halktır. Ama o halk kendi yarattığı kültürü yaşamaktan mahrum şimdi. Kaç Denizlili gelip Pamukkale’yi geziyor şimdilerde?

“AMA LAODİKEİA’YI DA ALACAKLAR!”

O.Aslan: Denizli insanı elini ayağını çekti artık.

Y.Tok: 1.5-2 yıldır başka sorunlar var. Burada özel idarenin eskiden oteli varmış.  Orası için muammen bedel belirliyor meclis daha 1996 yılında ama o parayı ödemiyorlar. Bir alacak olarak kalıyor. Yani Denizli özel idaresinin Bakanlık dışında Denizli Belediyesine devretmesi gereken mülkü var. Taşınmazları var. Malzemesi var. Aynı partiden oldukları için alınmıyor. Böyle bir durum var. Evet, eskiden özel idare döneminde belki kontrol dışıydı, belki eline geçiren istediği gibi kullanabiliyordu ama şu anda Büyükşehir ve Pamukkale Belediyeleri bu işi organize etmekten aciz mi?

O.Aslan: Değil, organize ederler. Biliyorsunuz Laodikeia örneği var önümüzde. Ama Laodikeia’yı da alacaklar.

MEVLANA NEDEN BEDAVA?

Y.Tok: Nisan’daki Mahkeme kararından sonra mı alacaklar?  2016’da ben yeniden TÜRSAB’a verilip verilmeyeceğinden bile kuşkuluyum. Çünkü 2015 İdare mahkemesi kararı emsal teşkil edebilir.

O.Aslan: Emsal teşkil edebilir Denizli Belediyesi çalıştıramaz mı tabi ki çalıştırır. Bugün Beltaş, Çamlık parkını yeniden yarattı diyebiliriz. Otoparklardan yüksek paralar alıyorlar bu sıkıntı gerçi. Ben şundan da rahatsızım, Pamukkale’yi 35 TL yapıp, Konya Mevlana’yı bedava yapmak ne anlama geliyor? Bu sorunun cevabını ben merak ediyorum.

Y.Tok: Ben size sorayım, dernek başkanı olarak bu eşitsiz muamele sizi rahatsız etmiyor mu?

O.Aslan: Ben söyledim, basın açıklamamda bunu yönetim kuruluna da imzalattım. Bakanlığımızın sayfasında görüldüğü üzere Mevlana’ya ücretsiz giriliyor. Buna göre Pamukkale ve örenyeri giriş fiyatlarında da indirim yapılabileceği inancındayız. Ahmet Davutoğlu Başbakan seçiliyor, aradan bir-iki hafta geçmeden Mevlana Konya girişleri yerli ve yabancıya bedava oluyor. Bizim Pamukkale’ye gelince yüzde 40 zam yapılıyor. Ben bundan rahatsızım bir turizmci olarak. Bu sadece bizim değil, bütün STK’ların sorunu. Denizli’deki siyasetçilerin, milletvekillerinin, Bakanının açıklama yapmasını ben bekliyorum.

2

ZAMDAN EN SON HABERİMİZ OLDU

Y.Tok: O açıklamayı sizden önce Antalya Kent Konseyi yaptı.  İlk ne zaman söz konusu oldu bu?

O.Aslan: 10-15 gün önce işte. Kimseye de söylemediler. İnternete koymuşlar, oradan fark ettik. Yani en son bizim haberimiz oldu.

Y.Tok: Bu işe benim muhalif olma sebebim şu. TÜRSAB burayı işletemez. Çünkü yasa gereği, işletme hükmü ortadan kalkmış durumda. Ayrıca örenyeri işletmesi gelirlerinin yüzde 10’u örenyerinin yeniden inşası için, restorasyon, kazı, reklam, tanıtım, koruma gibi giderlerine harcanmak üzere ayrılmak zorunda. Ama bunu sözleşmeye bile koymuyorlar. İşte bu yüzden bunun gibi sebeplerden dolayı muhalif bakıyorum.

O.Aslan: Peki, bizim buradaki, Denizli’deki resmi makamlar ya da siyasetçiler Denizli’nin hakkını savunacak mı? Buna inanıyor musun?

Y.Tok: Hak varsa, bu savunulmuyor diyoruz biz de. Onun için yazıp çiziyoruz ya. Hakkını savunsa bizde yanında oluruz.

BAKANLA GÖRÜŞMEK İSTİYORUM

O.Aslan: Bugün konu ile ilgili bize STK olarak bir toplantı daveti gelseydi eminim yüzde yüz katılım olurdu. Çünkü herkes görüşünü açıklardı. Ama böyle bir girişim görmedik. Şu zam konusunda ben kaç kişiyle görüşüp söyledim, bize daha önce haber verseydiniz? Biz Ankara’nın alacağı kararı daha önce nasıl bilebiliriz STK’lar olarak? Siyasetçiler bilecek, doğru mu? Bizleri onların uyarması lazımdı sesimizi çıkarabilmemiz için. Ben üst düzey bir yönetici ile gittim görüştüm iki gün önce, “Bundan sonra ne yapabiliriz” diye. Sema Hanıma kadar ulaşmaya çalıştım. Randevu talep ettim. Milletvekillerini aradım arattırdım. Zammın yapıldığı 10 -15 günden beri bu iş için her gün görüşme yapıyorum neler yapabiliriz diye?

MÜZE ŞEHİR İÇİNDE OLMAMALI

Y.Tok: Bir de müze konusu var. Eski Endüstri Meslek Lisesi’nin taş binalarının olduğu yeri yıkıp müze yapalım fikri var.

O.Aslan: Şimdi şöyle, ben bir turizmci olarak Denizli’nin içinde müze yapılmasına rıza göstermem. Bir kere siz Denizli’de müze yaparsanız orayı kimler gezer biliyor musunuz? Denizli halkı gezer. Neden? Siz bir kere haftalık müşteri getirmeden, onun alt yapısını Pamukkale’de kurmadan sadece müze yapmakla kalırsınız. Bu fikri kim attı ise yanlış bir fikir.

Y.Tok: Fikir atılmış değil. Denizli’de müze yok, kente müze gerekiyor.

O.Aslan: Kent müzesi olabilir ama siz Pamukkale bağlantılı olarak turistleri oraya çekecek bir müze yapamazsınız. Bugün öyle bir şey olamaz.

HİMAYE-İ EFTAL’DEN BELEDİYE SANAT MERKEZİ’NE

$
0
0

denizli-isin-asli-seval-uysal-belediye-sanat-merkezi-h

16 Ocak 2012’de sabahın erken saatlerinde hepimizin gözleri önünde cayır cayır yanan Belediye Sanat Merkezi için herkes çok üzülmüş, bir daha geri gelmemek üzere gittiği sanmıştı. Korkulan olmadı, ne yerine bir AVM yapıldı ne de kendi haline terkedildi. Belediye Başkanı Osman Zolan’ın söz verdiği gibi küllerinden doğdu ve şehrin göbeğinde pırıl pırıl bir sinema salonu oldu. BSM 23 Ocak Cumartesi günü de Bakan Sema Ramazanoğlu ve milletvekillerinin katıldığı törenle açıldı. Hayırlı olsun efendim..

denizli-isin-asli-seval-uysal-belediye-sanat-merkezi-osman-zolan
Şimdi biraz Belediye Sanat Merkezi’ni anlatalım:
Kubik bir tarzı var. Dış cephede cam kullanılmış. BSM’nin projesi Mimar Kayhan Çakanel’e ait. Mimarların çoğu bu tarzı beğenmiş, çevreyle uyumsuzluk gören yok. İçine girersek; 6 cep sineması ve bir büyük sinema salonu var. Cep sinemaları 35-40 kişilik zemin ve giriş katında bulunuyor. Büyük salon ise 350 kişilik en üst katta yer alıyor. Her katta engelli tuvaletleri bulunuyor. Yerler mermer ve lavabolar ilginç, haftada 5 farklı film gösterime girecek-miş- Başkan Zolan maliyetini açıkladı. 12 milyon lira, yıllık 500.000 seyirci hedefleniyor. Uluslararası bir sinema şirketine kiralanmış ve biletlerin yüzde 23’ü belediyeye kalacak-mış-bunun için olmalı ki hedef yüksek tutulmuş.Sinema salonlarının yerleştirme biçiminden ve büyüklüklerinden öyle anlaşılıyor ki, burası sadece sinema binası olarak tasarlanmış, çünkü en büyüğü 350 -400 kişilik olan bir salon, tiyatro ve konser için yeterli olmayacaktır. Girişte ve zeminde sergi için bir alan açılmadığına göre, sinema dışında pek faaliyet görülmeyecek anlamına geliyor. Sanırız o işleri halen inşası süren Nihat Zeybekci Kültür Merkezi yapacak. Yapmalı, çünkü kentleşmeyi kültür yaratır!

denizli-isin-asli-seval-uysal-belediye-sanat-merkezi-yanan-sinema

KÜL OLDU YANA YANA

Anlatılan odur ki;
Denizli ilk sinema ile 1900’lerin başında tanıştı. İlginç bir tesadüf olmalı ki ilk sinema bugünkü sinema ile üç aşağı beş yukarı aynı yerdeydi. 1920’de yandı. 1926’da aynı yerde yeniden yapıldı. O zamanki adıyla Himaye-i Eftal Sineması’ydı. Yani Çocuk esirgeme Kurumu’na aitti. 1950’lerin başında yıkıldı, yerine 4 katlı İşhanı yapıldı. İçinde sineması olan bu işhanının parka bakan bölümü otel oldu. adına Park Otel dediler. Sinemaya da o zamanlar için çok lüks ve yeni olduğu için Yeni Sinema adı verildi. Yeni Sinema 1976’da yandı. 1980’lerde de aslına uygun yeniden projelendirildi.


denizli-isin-asli-seval-uysal-belediye-sanat-merkezi-park-otel
Bundan sonrası için sözü dönemin Belediye Başkanı Ziya Tıkıroğlu’na bırakalım:
“Belediye Sanat Merkezi’nin de içinde bulunduğu bina, SSK’ya ait bir binaydı. Ali Acar tapu işleri dava açarak SSK’dan aldı ve sinemanın bulunduğu yeri belediyeye aldı. Eskiden orada Yeni Sinema vardı, bitişiğinde Orkun Parkı ve Orkun Pastanesi bulunurdu. Sanırım sinemayı da onlar işletiyordu. Ben göreve geldiğimde Ahmet Acar sinema için de tadilat başlatmıştı. Kaba inşaatı vardı, oldukça sorunlu olan bir süreçti. Nereyi ellesem sıkıntı çıkıyordu, hatta beni çok üzen bir süreç diyebilirim. Benim dönemimde tadilat bitmedi. Ali Marım döneminde açılışı yapıldı.”

denizli-isin-asli-seval-uysal-belediye-sanat-merkezi-ziya-tikiroglu

KILIÇDAROĞLU AÇTI
SSK İşhanı ve Park Otel’de kullanılmaz hale gelmişti. Başkan Ali Marım sinemanın tadilatı bitirmek için ilginç bir yol denedi. SSK Genel Müdürlüğüne giderek belediyenin SSK prim borçlarına karşılık SSK işhanının tadilatını üstleneceğini ve bu binanın SSK’nın kullanımına açılacağını söyledi. O sıralar SSK genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu’ydu. Kılıçdaroğlu teklifi dikkatle dinledi ve müdürlerini çağırarak protokol hazırlanmasını istedi. Bir hafta içinde protokol yapıldı. Sinema BSM adıyla açıldığında takvimler 1994 yılını gösteriyordu. Açılış SSK Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu ve Vali Necati Bilican tarafından yapıldı.

Selem-Reklam

Marım anlatsın:

“Ziya bey başlatmış biz geldik devam ettik. Tek sinema salonuydu, asma katta localar vardı aşağıya inen merdivenlerde de seyirci oturabiliyordu. 700 kişi alıyordu. Ziya Bey zamanında yapılan projeye pek dokunmadık, proje ön kabul heyetinde Süleyman Boz vardı, ufak tefek değişikliklerle tamamladı” Belediye Sanat Merkezi şehirdeki tek sinema ve etkinlik salonu olarak 18 yıl boyunca şehrin kahrını çekti. 16 Ocak 2012’de kaçınılmaz kaderi bir kez daha tekrarladı aynı 1920-1976 olduğu gibi alevlere teslim oldu, kül olup yandı.

denizli-isin-asli-seval-uysal-belediye-sanat-merkezi-ali-marim

YETMEZ AMA EVET!
Son alarak yazmak gerekiyor; Bugün Şehir nüfusu 500 bin AVM sinemalarını saymazsak insanların film izleyeceği Belediye Sanat Merkezi’nden başka yer yok! Denizli’de sanayileşme özel sektör eliyle geliştirilirken, sosyal ve kültürel hayat için hep devlet desteği bekleniyor. 1980 yılında Denizli’de sanayileşme başlarken, kent nüfusu 206 bin 561 idi. 10 yıl sonra 1990’da nüfus 271 bin 346’ya çıktı. Kent merkezinde bu nüfusa hizmet verecek tek bir sinema salonu vardı. 10 yıl sonra 2000’de kent nüfus ikiye katlanmış 400.719 olmuştu ama kent merkezinde hala bir sinema salonu vardı. 2001’de yeni bir sinema salonu açılmadı ama sanayicinin EGS Park projesi kapsamında, ulaşım problemli bir kongre merkezi yapıldı. Kültürel ihtiyaçlar Belediye Sanat Merkezi ile Vali Yusuf Ziya Göksu’nun adının verildiği bu yerde yapıldı.

Amma velakin…

Denizli ile aynı yıllarda ve benzer şartlarda sanayileşmesini gerçekleştiren diğer iller de durum böyle olmadı. Bursa, Antep, Eskişehir, Kayseri ve Samsun’da sanayileşmenin yanında kentin sosyal ve kültürel hayatı da özel girişimciler eliyle şekillendirildi. Kent ve sanayi müzeleri, kültür ve sanatsal etkinliklerin gerçekleştirildiği mekanlar, tiyatro sinema salonları özel girişimciler tarafından yapıldı ve ve işletildi.

GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ…

$
0
0

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-h

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-h

Bu hafta da kent belleğinde önemli bir yeri olan yapı ve farklı meslek gruplarının temsilcileri ile geçmiş zamanda yolculuğu sürdürüyoruz.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-1

MASA DA UZUN SOHBETTE
Yer bir dönem Denizli’de birçok etkinliğe ev sahipliği yapan Pamukkale traverten bölgesindeki Tusan Motel… Dostlar bir araya gelince, onların oturduğu masa da uzadıkça uzamış. Tabii sohbette… Masadakiler ise eşleriyle birlikte (soldan sağa) Atilla Sezener, Erdal Çam, Şeref Hazer, Nevzat Gedikoğlu, Nurhan Tarakçı, İsmet Kayhan, İsmail Gazezoğlu, Yusuf Bahri Karaosmanoğlu ve İbrahim Demireren.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-42

KEŞKE BU TEMEL HİÇ ATILMASAYDI
Buraya baktıkça birçok Denizlilinin içi sızlar. Nereden mi söz ediyoruz? Koca bir beton yığını halindeki Özel İdare İşhanı’ndan. Henüz 1970’li yılların başı. Özel İdareler’in işhanı yapması moda. Buna Denizli’de ayak uydurdu ve o alan feda edildi. Temele ilk harcı koyanlar da karar aşamasında olmayan Mimar Yüksel Kaşıkçı, gazeteci ağabeyimiz Kemal Tartılacı ve Yusuf Şahin…

gecmis-zaman-olur-ki-yeni-haber-arasi

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-13
KİM BU DELİKANLI?
Dikkatlice bakın bakalım bir akaryakıt istasyonunda pompacı olarak çalışan ve yeri otomobil Anadol’un deposuna yakıt dolduran delikanlı kim? Kaç kişi tanıdı bilmiyoruz ama sizleri daha fazla merakta bırakmadan söyleyelim. Para kazanmak için farklı iş kollarında çalıştı, hem de çok. Karşılığını da eğitimini tamamlayıp başarılı bir makine mühendisi olarak aldı.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-25

OKUL HAMİSİ PROTOKOL İMZALIYOR
İşadamı Mustafa Kaynak’ı eğeitime desteklerinden tanıyoruz. Babası Kazım Kaynak adına lise, annesi Sevil Kaynak adına ortaokul, kendisinin ismini taşıyan Anadolu lisesi, eşi Nalan Kaynak adına Anadolu lisesi, kız kardeşi Gülay Sarıkaya adına endistri ve teknik meslek lisesi, eniştesi ve iş ortağı Salih Sarıkaya’nın babası adına Tavas-Karahisar’da Kemal Sarıkaya İlköğretim Okulu’nu yatırdı. Bu okulların birisinin imza atma töreninde dönemin Milli Eğitim Müdürü Ekrem Ekici ve Vali Yusuf Ziya Göksu ile birlikte görülüyor Mustafa Kaynak.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-85

DOSTLAR BİR ARADA
Dostları bir arada görünce anılarda kalacak bu fotoğrafı çekmek için Süleyman Çopur, Dr. Mehmet Karakaya ve Musa Kazım Manasır’dan objektifimize bakmalarını rica ettik. Onlar da bizi kırmayıp bu pou verdi.

PAMUKKALE’DE YILLIK KAYBIMIZ 30 MİLYON

$
0
0

denizli-yasar-tok-pamukkale-bekir-capar-h

denizli-yasar-tok-pamukkale-bekir-capar-h

PAMUKKALE BELEDİYE BAŞKANI HÜSEYİN GÜRLESİN’İN ÖRENYERİ İŞLETMESİNE TALİP OLMASI ÜZERİNE YAPTIĞIMIZ SÖYLEŞİNİN YANKISI DEVAM EDİYOR. SON OLARAK DENİZLİ BÜYÜKŞEHİR MECLİSİ CHP GRUP BAŞKAN VEKİLİ AVUKAT BEKİR ÇAPAR, KONU İLE İLGİLİ YAŞAR TOK’A KONUŞTU. ZAMANINDA VERDİĞİMİZ ÖNERGEYE ‘HAYIR’ DİYEN GÜRLESİN’E ŞİMDİ DE ‘GÜNAYDIN GÜRLESİN DEMEK İSTİYORUM’ DEDİ.

Avukat Bekir Çapar, bildiğimiz üzere Denizli Belediyesi ve Büyükşehir Belediyesi Meclislerinin gediklisi. Çoğunlukla karşımıza grup başkanı, başkan vekili ya da sözcüsü olarak çıkar. Meclisin dönem dönem en renkli simalarından biridir. Son aylarda kendisinin sağlık sorunları nedeniyle mecliste yeterince mesai harcamamış olmasına bakmayın. O hala oturduğu makam koltuğundan kendi yöntemleriyle mücadele ve müdahalesini sürdürmeye devam ediyor.

Geçtiğimiz haftalarda yayınlanan Pamukkale Belediye Başkanı Hüseyin Gürlesin röportajında sözünü etmiştik. CHP’li Meclis üyelerinin imzasıyla 13 Mart 2015 tarihinde verilen önerge ile, Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan’a, Pamukkale örenyeri işletmesinin devri konusunu takip etmek üzere yetki verilmesi isteniyordu. Bu önerge bizzat AKP’li üyelerce reddedildi. Sebebini o günün Meclis Başkan Vekili Ali Değirmenci, “konunun Kültür Bakanlığını ilgilendirdiği” şeklinde açıklamıştı. Grup Başkanı Pekdemir’in de bu görüşe katılmasıyla önerge reddedilmiş, bizzat Hüseyin Gürlesin’in de içinde olduğu AKP grubu önerge aleyhine hayır oyu kullanmıştı.

Bekir Çapar’la yaptığımız görüşmede öncelikli iki konumuz oldu. O daha çok, Pamukkale’nin, Denizli İl Özel İdaresi ile yapılan protokolü hiçe sayılıp TÜRSAB’a verildiği gün, yani 31.12.2013 gecesi, İl Genel Meclisi Başkanı sıfatıyla Gürlesin’in ‘devirde imzam yok’ açıklamasına takılmıştı. Çünkü bu tarihten tam üç ay sonra, 1 Nisan 2014 günü Denizli Büyükşehir statüsüne geçecek ve doğal olarak o dönem İl özel İdaresi uhdesindeki Pamukkale işletmesi de Büyükşehir’in olacaktı. Beraberinde, bir yıl sonra Zolan için yetki isteyen önergeye Başkan Gürlesin’in hayır oyu vermesine anlam veremiyordu. Şimdi Pamukkale örenyeri işletmesini bu kadar isteyen Başkan, o zaman niye hayır demişti?

Bekir Çapar’la yaptığımız söyleşiyi iki bölüm halinde veriyoruz. Amacımız bir tartışma ya da polemik üzerinden Pamukkale yazılarının seyrini tutturmak değil. Aksine geleceğe bir tarih bilgisi, bir Pamukkale birikimi sunmak amacındayız. Bu gün, bu tartışmalar başka gelişmeler bağlamında son bulur ve unutulur. Ama gelecekte, Pamukkale’nin yeniden yazılacak yakın tarihinde bu tartışma ve söyleşi notlarının yararlı olacağı umudundayız.

KANUNUN ETRAFINDAN DOLAŞILDI

Yaşar Tok: Pamukkale’nin önceki işletme statüsünü özetler misiniz?

Bekir Çapar: Denizli İlimize bağlı Pamukkale ilçe alan sınırları içerisinde Nisan 2014 tarihinden sonra yer alan Pamukkale örenyeri ve antik havuz daha önce Denizli İl Özel İdaresi tarafından işletilmekteydi. Örenyerinin temizlik, bakım, aydınlatma ve diğer hizmetlerini sunmak karşılığında elde edilen gelirler, Turizm Bakanlığı ile Denizli İl Özel İdaresi arasında paylaşımı öngören bir protokole dayanıyordu. Denizli’ye katkı koyan, finansal kaynak yaratan ve İl Özel İdaremize ve o dönem ki belde belediye sınırları alt yapı hizmetlerine doğrudan kaynak teşkil eden gelirin getirilmesi önemlidir ve getirenlere teşekkür ediyorum.

5216 sayılı Büyükşehir Belediye Yasası’nda değişiklik yapan 6 Aralık 2012 tarihli 6330 sayılı yasa ile ilimiz Büyükşehir Belediyesi olmuştur. Kurulmasıyla birlikte Denizli İl Özel İdaresi diğer illerde olduğu gibi lağv edilmiştir. Pamukkale örenyeri, Antik Havuz bölgesindeki temizlik işlemleri ve diğer hizmetleri üstlenmesi karşılığında elde edilen gelirin Özel İdaremiz ile Turizm Bakanlığı arasında bölüşülmesine ilişkin protokol 31.12.2016'ya kadar devam etmektedir. Yasa gereği bu protokolde Özel İdareden sonra, yerine otomatik olarak Denizli Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'nın taraf olması gerekirdi. O dönemin siyasetçisi, Valisi, İl Genel Meclisi Başkanı ve İl Kültür Müdürü konunun takipçisi olmalıydı. Oysa devir işlemi kanunun etrafından dolaşarak adeta İl Genel Meclisi’nden kaçırıldı. Bir gece vakti İl Genel Meclisi üyelerinin; AKP’li üyelerin, MHP’li meclis üyelerinin ve CHP’li üyelerin bilgisi ve oluru dışında devredildi.

YILLIK KAYIP 30 MİLYON TL

Y:Tok: Bu devir işleminden Denizli’nin kaybı ne oldu?

B.Çapar: Hukukça hükmü haiz olmayan şekilde, İl Genel Meclisi’nden bu yetki ve olur alınmaksızın Denizli ilimiz 2013 yılı sonu itibarıyla 30 trilyon üzerinde geliri olan işletmeyi Turizm Bakanlığı’na devretmiş oldu.  Bakanın talimatıdır belki de bilemiyorum, çünkü cevap hakkı doğmasın, kendileri bilir ancak bu durumdan dönemin görevlileri sorumludur. Bu sorumluların başında başta Hüseyin Gürlesin gelir.  Sayın Bakan Nihat Zeybekci gelir, Sayın Vali Demir gelir ve Sayın Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan Aralık 2012 tarihi itibariyle bu ünvana sahip olduğuna göre o gelir. Elindeki imkanları kullanma konusunda, İl Özel İdaresi’nin kamyonlarını alırken gösterdiği özeni, personeli devrolurken, iş makinelerini devralırken gösterdiği özeni, Pamukkale örenyeri ve antik havuz işletmesinin Büyükşehir Belediyesi’ne devri ile ilgili göstermemiştir.

Biz Cumhuriyet Halk Partililer tarafından kamuoyuna yeterince bilgisi verilmeyen bu konuda bizlerin de eksiği bulunmaktadır. Halkı bu konuda aydınlatamadık. Basına bu konuda gerekli bilgileri sunamadık. Basın da bu konuda gerekli hassasiyet ve özeni kendi gerekçeleri nedeniyle söyleyemedi.

denizli-yasar-tok-pamukkale-bekir-capar-ic

“GÜNAYDIN SAYIN GÜRLESİN!”

2013’te 30-35 trilyon geliri bulunan bir işletme 2015-2016 yıllarında düşünüldüğünde asgari 40 milyon gelir demektir. Bu gelirin varlığını son dönemlerde fark etmiştir Pamukkale Belediye Başkanı.  Ama günaydın Sayın Gürlesin diyorum.

Y:Tok: CHP söz konusu önergeyi neden verdi?

Ben CHP Büyükşehir Meclis grubunda grup başkan vekili sıfatıyla 13.3.2015 tarihli önerge ile kendi partilim olmayan AKP adına bir önerge verdim. Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanan Sayın Osman Zolan’ın, Kültür ve Turizm Bakanlığı nezdinde girişimler de bulunmak, protokoller imzalamak için; Pamukkale’ye gösterdiğimiz duyarlılık nedeniyle işletmesinin Büyükşehir Belediyesi’ne alınması konusunda yetkilendirilmesi talebinde bulunduk.  Maalesef, üzülerek Pamukkale örenyeri ve antik havuz işletme gelirlerine talip olan Sayın Gürlesin’e ‘günaydın’ diyorum.  13.3.2015 tarihli önergem ve meclis tutanakları açıktır. Hayır oyu veren Sayın Halil Pekdemir eski İl Genel Meclisi Başkanı, Sayın Gürlesin eski İl Genel Meclisi Başkanı’dır. Bu gelirleri harcayan kişidir. Buranın nasıl güzel bir gelir kaynağı olduğunu bilen kişidir. Bunu bile bile, bu önerge sadece CHP’li üyelerden geldi diye, gerekli değerlendirmeyi yapmaksızın Sayın Ali Değirmenci Başkanlığı’ndaki meclis toplantısında AKP’li meclis üyesi arkadaşlarımızın ve Sayın Gürlesin’in oylarıyla bu önergemiz ret edilmiştir. Bu ret, Denizli’ye Pamukkale’nin kazandırılması konusundaki talebin reddidir. Burada şark kurnazlığına gerek yoktur. Pamukkale Denizli’nindir. Denizli halkına aittir. Öncelikle Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına aittir ve dünyaya ait bir mirastır. Bu mirasın korunması, kollanması ve gelecek nesillere emaneten bırakılması için özenli davranılması, bir kişiye terk edilmeyecek kadar hassas, halkın sosyal sorumluluğu ve duyarlılığına emanet edilmesi gereken bir alandır. Bu hassasiyeti sonradan gösterdiği için yine de Gürlesin’e teşekkür ederim. Ancak ‘günaydın’ diyorum. Hatadan dönmek elbette erdemdir. Ama stratejik hata yapmıştır. 

“PAMUKKALE BÜYÜKŞEHİR'E VERİLMELİ”

Y.Tok: Bu gelirler nasıl paylaşılacak?

B.Çapar: Tüm bunlara rağmen Gürlesin’in Pamukkale Belediyesi adına bu yeri almak istemesini kutluyorum. Daha da geliştiriyorum, bu yer Pamukkale Belediyesi’ne değil Denizli Büyükşehir Belediyesi’ne verilmelidir.  Denizli Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı olan hizmet alanlarında orantılı kullanılmak kaydıyla verilmeli. Gelirin %40’ı Büyükşehir Belediyesi’ne, geriye kalan yüzde 60’ı da ilçelerdeki nüfus sayısına göre bölüştürülmeli. İller Bankası’ndan gelen kaynak nasıl kişi başınaysa, örenyeri, antik havuz ve Laodikeia’dan elde edilen turizm gelirleri de ilçelerin kişi başına düşen nüfusuna oranlanmak suretiyle adilane şekilde paylaştırılmalıdır. Böylece sadece Pamukkale Belediyesi değil, Bekilli, Honaz Belediyeleri ve bütün belediyeler buna sahip çıkmalıdır, oradan gelir elde etmelidir, bu hizmetlere de katkıda bulunmalıdır.  Bu konuda ufkumuzu geniş tutmalıyız.

“GÜRLESİN MAHALLE MUHTARI DEĞİL!”

Y:Tok: Gürlesin bu devir işinde “İmzam yoktur” diyor. Başka bir kaynaktan öğrendiğim kadarıyla da Gürlesin 31 Aralık 2013 gecesi devir esnasında çağrılıyor ve Vali ile İl Kültür Müdürü devrederken, Gürlesin imzalamıyor.

B.Çapar: Ben sorumlu olduğunu düşünüyorum. Gürlesin Kaleiçi’nde esnaf değildi o tarihte. Sayın Gürlesin o tarihte İl Genel Meclisi’nin Başkanıdır. Yani (küçümsemek için söylemiyorum)Kiremitçi Mahalle muhtarı değildir. O zaman insanlar yetkilerini bilmelidir, görevlerini bilmelidir, bu yetkilerinden kaynaklanan görevi eda ederken basiret ve liyakat ortaya koymalıdır.

Y:Tok: İmzalamamak basiretsizlik mi yani?

B.Çapar: Mücadeleden kaçmak basiretsizliktir. Çok açık söylüyorum, önce liyakatsizlik sonra basiretsizliktir. Yani İl Genel Meclisi Başkanı attığı imzanın ve atmadığı imzanın sorumluluğunu üstlenmelidir. Yani imzam yok diyorsa neden orada bulunmuştur? İl Genel Meclisi Başkanı Çameli dağ köyünün muhtarı mıdır ki orda bulunuyor? Denizli İl Genel Meclisi’nin başkanıdır. Benim başkanımdır. O dönemin meclis üyesi olarak böyle hukukun labirentlerinde dolaşıp esnaf kurnazlığı yapamaz.

MALI KİMİN KULLANDIĞI ÖNEMLİ

Y:Tok: Peki 13 Mart 2015’de önerge verdiğiniz zaman Meclis Başkan vekili Ali Değirmenci’nin konuşması var.

B.Çapar: Her şeyden önce Ali Değirmenci yetki gaspı yapmaktadır. Meclis Başkanı’nın makam aracı yoktur. Başkan, meclis başkan vekiline yetki bıraktığı günlerde vardır.

Y:Tok: Meclisi idare ettiği gün yaptığı konuşmada , “Pamukkale örenyeri Kültür Bakanlığı’nın malıdır. Dolayısıyla Bakanlığın hakkı vardır. Bu nedenle böyle bir önergeye evet demiyoruz” mealinden bir şeyler söylüyor ve sizi politika yapmakla suçluyor. AKP’nin oyçokluğu ile önerge reddediliyor. Kültür Bakanlığı’nın malıdır kelimesine gelmek istiyorum. Benim Ali Marım ile yaptığım konuşmada, sonra Haşim Yıldız’la yaptığım konuşmada Pamukkale örenyeri antik havuzun olduğu yerdeki İl Özel İdaresi’ne ait otel kaldırılırken, diğer otellere ödenen bedel gibi bir rakam belirlendiği söylendi. Bu bilgi TBMM’nin 1996 yılı Temmuz tutanaklarında da var, biz yayınladık bu dizi içinde. Sonuçta o dönem Özel İdarenin hakkı olan para verilmiyor, taşınmazlar, mülkiyetler Özel İdareye ait kalıyor. Bu gün ise hiçbir hesap kitap yok ortada ve kamu taşınır-taşınmazları olduğu gibi TÜRSAB’a devrediliyor. Burada bir kamu zararı var mı yok mu?

BÜYÜKŞEHİR’İN HAKKI GASP EDİLMİŞTİR

B.Çapar: Eski yıllara baktığımızda ikisi de kamu kurumudur. Kültür Bakanlığı da, İl Özel İdaresi de devlet tüzel kişisidir. Malın nerede olduğu değil, kimin kullandığı önemli. Tahsis yapılmıştır yapılmamıştır onu bilemiyoruz. Ancak zamanında Denizli İl Özel İdaresine tahsis yapılmıştır.

Y:Tok: 1996 Temmuz’unda TBMM tutanaklarında bu rakamlar geçiyor, bedel belirlenmiş.

B.Çapar: İkisi de kamu olduğu için bu önemli değil. Önemli olan burasını kimin işlettiği! 2006 yılında o dönemin İl Genel Meclisi Başkanı ve Valisi Kültür Bakanlığı ile oturmuş anlaşmış ve protokol yapmış. Bu protokol 10 yıllığına ve 31.12.2016’ya kadar devam ediyor.

Büyükşehir Belediyesi 6.12.2012’de yürürlüğe girdi. İl Özel İdaresi 31. Mart 2014’te kapatıldı. Halen elinde 1 yıl 9 ay yıl kullanma hakkı vardı İl Özel İdare kapatılmasaydı. Ve sözleşmeyi devam ettirme yenileme hakkı vardı bir 10 yıl daha.

PAMUKKALE HUKUKEN HALA BİZİM

Biz kamu kuruluşuyuz. İl Özel İdaresi, en üst karar organı olarak İl Genel Meclisi oluyor bu durumda, 31.12.2013’te Denizli kamuoyundan, hatta Denizli Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndan kaçırılan örenyeri yönetiminin asıl sahibiyiz. Çünkü İl Özel İdaresinin taşınmazları, diğer hakları, araçları, eksavatörleri, kamyonları, elindeki nakit paraları, varsa diğer malları; hepsi Denizli Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na devredildi. Dolayısıyla bu sözleşmeden doğan haklar da Denizli Büyükşehir Belediyesi’ne aittir. Bu haklar devredilirken Sayın Denizli Valisi, ve Denizli İl Genel Meclisi Başkanı bu hakkı niye korumadı? Evet, buna Bakan cevap versin, buna Valilik cevap versin, buna İl Genel Meclisi Başkanı cevap versin. Buna Sayın Büyükşehir Belediye Başkanı cevap versin. ‘Kanun gereği şöyle yapmak zorundasınız’ derse amenna. Velev ki öyle oldu. TÜRSAB burada ihaleye giriyor alıyor. Özel İdare’nin de ihaleye girip alma hakkı vardı. 2006'da yıl öyle aldı. Denizli Büyükşehir Belediye Başkanlığı da alabilirdi bunu. Elde edilen gelirler fifti fifti bölünüyor. TÜRSAB bunu kendisi mi işletiyor? Doğramacı Holdinge bağlı bildiğim kadarıyla bir şirket(Bilintur) işletiyor. Bunu niye BELTAŞ işletmesin?  Neden BELTAŞ bu ihaleye girmesin? Denizli Büyükşehir Belediyesi bu hakları devam ettirmiş olsaydı, 1 Nisan 2014 sonrasında Sayın Zolan’ın isteği gereği BELTAŞ’a devredilseydi biz buna hayır der miydik, demezdik.

TAŞERON OLARAK BİLE ALABİLİRİZ

Y:Tok: Şunu mu demek istiyorsun, “madem TÜRSAB’a verdiler TÜRSAB’dan da taşeron şirket olarak Bilintur yerine biz alabilirdik!”

B.Çapar: Biz alalım tabi ki elde edilen gelirleri. Daha geçen ay Denizli Büyükşehir Belediyesi’ne 300 milyon TL borçlanma yetkisi verildi. Bu durumda sıfır kaynak, sıfır faizli net Pamukkale geliri Denizli’de olduğu sürece altın yumurtlayan tavuk demektir, niye verelim? Madem AKP iktidarında biz yaparız diyorsunuz işte size alan, yetki verilsin Denizli Büyükşehir Belediyesi’ne! Burası CHP tarafından alınmış bir belediye değil ki, Biz ne dedik, Osman Zolan’a yetki verin. Bu o kadar zor değil ki.

Y:Tok: Şimdi de Hukukçu olarak yanıtlarsan sevinirim. Pamukkale ören yerini TÜRSAB’a niye verdiler? 2013 Kasım sonunda TÜRSAB’a devreden dönemin Kültür Bakanı Ömer Çelik. Oysa önceki 48 ören yeri için sendika dava açmış, mahkemeden geri dönmüş, Danıştay’a başvurmuşlar, Danıştay dava lehine uygun görüş bildirmiş, bunun üzerine Ankara 3.İdare Mahkemesi TÜRSAB ihalesini 48 örenyerinde iptal etmiş. Kaybedecekleri belliydi. Buna rağmen niye verdiler Pamukkale’yi sizce? Burada bir çıkar ya da rant mı söz konusu?

B.Çapar: Benim çıkarım yok o net. Ben şimdi elimde belge olmadan konuşmam. Burada kimin çıkarı var, Bilintur’un çıkarı var, TURSAB’ın çıkarı var.

 (Devam edecek)

ŞEHRİN PATRONLARI

$
0
0

denizli-seval-uysal-isin-asli-saehrin-patronlari-h

Bugüne kadar kimse ilgilenmediği için mi, yoksa fark edilmediğinden midir bilinmez Denizli’deki Tavas hakimiyeti pek dile gelmez. Fark edilsin edilmesin ortada bir gerçek var ki, o da şehri hep Tavaslılar yönetiyor! Hem de tam tamına 40 yıldır!

İsterseniz sayalım: Hasan Gönüllü, Ali Marım, Ali Aygören, Nihat Zeybekci ve Osman Zolan. Hepsi Denizli’nin belediye başkanı. Hepsi Tavaslı! Gönüllü Tavas-Ulukentli, Marım Tavas-Solmazlı, Aygören Tavas-Kale Karaköylü, Zeybekci Tavas-Pınarlar'dan, Zolan Tavas-Garipköy’den çıkmış köylü çocukları. Hepsinin ayrı bir hikayesi var. Ama bizim konumuz onların kişisel hikayelerinden çok, Denizli'nin patronluğuna yükselmeleri, daha doğrusu onları Denizli'nin hizmetine kazandıran doğdukları toprakların alamet-i farikası.

5’İ BİR YERDE!

Önce tarihsel bir hatırlatma yapalım:
Hasan Gönüllü, CHP’li Belediye Başkanı: 1973-1980 yılları arasında görev yaptı. İkinci dönem yeniden aday olup seçildi ancak 12 Eylül askeri darbesinde cunta tarafından görevden alındı.
Ali Marım, CHP’li Belediye Başkanı: 1989-1999 yılları arasında iki dönem kesintisiz 10 yıl Denizli Belediye Başkanlığı yaptı. İlk belediyecilik tecrübesini Hasan Gönüllü’nün yanında belediye fen işleri müdürü olarak kazandı.
Ali Aygören, DYP’li Belediye Başkanı:1999-2004 yılları arasında bir dönem belediye başkanlığı yaptı.
Nihat Zeybekci AKP’li Belediye Başkanı:2004-2011 yılları arasında belediye başkanlığı yaptı. 2009 seçimlerinde yeniden başkan seçildi, iki yıl sonra 2011 genel seçimlerinde istifa ederek milletvekili oldu.
Osman Zolan AKP’li Belediye Başkanı:2011- Nihat Zeybekci’nin istifasının ardından, belediye başkanlığı makamına getirildi. 2014 yerel seçimlerinde yeniden başkan seçildi. Osman Zolan 2004 yılından bu yana Zeybekci’nin başkan yardımcısıydı.

denizli-seval-uysal-isin-asli-saehrin-patronlari-ic


BELKİ AYNI TÜTÜN TARLASINDA ÇALIŞTILAR
Sizce bu bir tesadüf mü?
Alt alta koysak da, isimleri sıralasak da, bölsek de, toplasak da, çıkarsak da, sonuç değişmiyor. Hepsi Tavaslı! Hepsi art arda belediye başkanı oluyor. Doğdukları topraklara baktığımızda, köylerin birbirinden uzaklığı en fazla 3 ile 10 kilometre arasında olduğunu görüyoruz. Ulukentli Hasan Gönüllü ile Solmazlı Ali Marım, Karaköylü Ali Aygören ile Pınarlarlı Nihat Zeybekci, Garipköylü Osman Zolan neredeyse bağırsalar birbirlerini duyabilecek yakınlıkta büyümüş. Belki aynı tütünü kırmış, aynı toprakları bellemiş, aynı oyunu oynamasalar da, aynı okula gitmiş bile olabilirler. Zeybekci’nin fakir bir aileden geldiği tütün tarlasında çalıştığı biliniyor. Keza Gönüllü, Marım, Aygören ve Zolan da öyle.
Belli ki bir an eli ekmek tutsun istenmiş. Onun içindir ki Zeybekci, Aygören imam hatip, Gönüllü ve Marım erkek sanat okulu mezunudur. Gittiler gitmesine ama ne imam oldular, ne de zanaatkar! Gönüllü, Marım, Aygören inşaat mühendisi, Zeybekci sanayici, Zolan da avukat oldu.

Selem-Reklam

TAVAS’IN HAVASINDAN SUYUNDAN MI?
Tavas Denizli'ye 44 kilometre uzaklıkta, geçimini ticaret ve tarımla sağlayan, son sayıma göre 62 bin nüfuslu bir ilçe. İlk bakışta Tavas'ı diğer ilçelerden çok farklı kılan bir özellik göze çarpmıyor. Ancak ilçenin tarihine göz atıldığında başka nedenler ortaya çıkıyor. Tavas tam bir siyaset ocağı! Denizli'nin neredeyse yarım asırdır belediye yönetimine talip olan Tavaslılar birçok ilçenin aksine, yetiştirdikleri ürünlerle değil, insanlarıyla anılıyor. Daha doğru bir söylemle siyasetçileriyle. En yakın örnek, belediye başkanlığından milletvekilliğine ve oradan ekonomi bakanlığına kadar yükselen Nihat Zeybekci var! Kemal Aykurt, Hasan Erçelebi, Mehmet Gözlükaya, Mehmet Kocabatmaz, Hasan Korkmazcan, Ali Keskin. Meclis sıralarında oturmuş, Denizli siyasetine damga vurmuş, genel başkan yardımcılığına kadar yükselmiş bu isimler de Tavaslı. Daha eskilere gidersek Ali ve Mehmet Çobanoğlu, Salih Dayıoğlu, İsmail Ertan var. CHP Denizli Milletvekilleri Melike Basmacı ve Kazım Arslan’ı da sayabiliriz. Peki Neden Tavas'tan bu kadar siyasetçi yetişiyor? Havasından, suyundan mı? Hiç kuşkusuz coğrafi etkenlerin, yörenin havasının, suyunun, taşının toprağının bunda payı vardır. Ama daha çok onların örgütlenme geleneklerine bakmakta yarar var. FOTO:

denizli-seval-uysal-isin-asli-saehrin-patronlari-ic-1

ZEYBEK TEK KİŞİ OYNANIR!
Bunun en somut örneği de Tavas zeybeğinde kendini gösterir. Siz hiç el ele tutuşarak, kol kola girerek oynanan bir zeybek gördünüz mü? Göremezsiniz. Çünkü; zeybek tek başına oynanır. Bireysel bir oyundur. Zeybek, Saybak sözcüğünün halk arasında incelerek değişmesinden ortaya çıkmış. Asıl anlamı “yiğit” ve “sözünde duran kişi” demektir. Kimileri onlar için eski bir halkın kalıntısı, kimileri de Selçukluların kurduğu örgüt, kimileri Osmanlı, kimileri de eşkıyaydı der. Zeybekliğin asıl kökeni 16. yüzyıl sonu ile 17. yüzyıl ortalarına tarihlenen Celali ayaklanmalarına dayanır. Gerçek anlamını da burada bulur. O çağlarda bozulmaya yüz tutan merkezi idare ve halka zulümden başka şey getirmeyen yerel valilerin köylülere yaptığı haksızlığa karşı çıkan, zenginden topladığını fakire dağıtan, gençleri evlendiren, köprüleri onaran gönlü tok eşkıya, Zeybek adını alır.

denizli-seval-uysal-isin-asli-saehrin-patronlari-ic-2


YARANLIK…
Hepimiz Tavas diye biliriz ama bir Tavaslıya sorarsanız adına Yarengüme der. Yaranlık, dostluk, yoldaşlık demektir. Bugünkü Tavas ismi de Tavas Beyliğinden gelir.
Öncesin Romalılar, ardından Bizanslılar, sonra sırasıyla İnançoğulları, Hamitoğulları Tavas Beyliği, Menteşeoğulları Beyliği son olarak da Osmanlılar hüküm sürer topraklarında. İnançoğulları Beyliği’ne bağlı bir uç beyi olan Tavas Bey Yarangüme’ye girdikten sonra bağımsızlığını ilan eder ve Tavas Beyliği’ni kurar. Daha sonra da Menteşeoğulları Beyliği’ne katılır. O gün bugündür adı Tavas’tır. Yarangüme adı da kulaktan kulağa, nesilden nesile aktarılır.

Şimdi sorabiliriz: Denizli’yi neden Tavaslılar yönetiyor?
Merkezde çok sayıda Tavaslı yaşamasından, lobiciliklerinden, çok zeki olmalarından ya da bunların hepsi birden. Ama asla tesadüf denilemez!

GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ…

$
0
0

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-03-02-2015-h

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-03-02-2015-h

Denizli’nin caddelerinden, Atatürk Stadı’ndan ve eğlence ortamlarından enstantaneler ile “geçmiş zaman olur ki” demeye devam ediyoruz.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-03-02-2015-2
ANILARDAN BİR FOTOĞRAF KARESİ
1980’lı yıllardan kalan bir fotoğraf. (Soldan sağa) Denizli Devlet Hastanesi eski Başhekimi Dr. Ethem Sebzeci, Makine Mühendisi Şeref Hazer, Aktan Mandırası sahiplerinden Suat Aktan, Denizli basınına emek veren isimlerden merhum Yaşar Akın ve Ali Rıza Yazgan’ı bir davette aynı masayı paylaşırken yakaladığımızda hiç tereddüt etmeden deklanşöre dokunduk.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-03-02-2015-6

HAMARAT GAZETECİ
Anadolu Ajansı Denizli Bürosu’nda 2006-2007 yıllarında muhabir olarak görev yapan Zeynep Özbay, bayan gazetecinin taşrada görev yapmasının tüm zorluklarını yaşayanlardan. Yer Atatürk Stadı ve bir milli bayramlardan birisini izliyor. Boynunda fotoğraf makinesi, kamera ve bir de çanta… O tüm dikkatiyle töreni izlerken, biz de kendisini fotoğrafladık. Şimdi memleketi Ankara’da mesleğine devam eden Zeynep Özbay, aynı karede yer alan Yeni Asır muhabiri Sebahattin Alp ve şimdilerde Merkezefendi Belediyesi’nde görev yapan Mustafa Zor’u da bu vesileyle anıyoruz.

gecmis-zaman-olur-ki-yeni-haber-arasi

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-03-02-2015-56
SAHNE UDİ HASAN’IN
Bir dönem Denizli gecelerinde, yaz aylarında sahil kentlerinde fırtına gibi esti udi sanatçısı Hasan Yüreğil. Hem udisini konuşturdu, hem söyledi. İşte o yıllardan bir enstantane… Sahnede coşan Hasan Yüreğil, kendisini dinleyenleri de coşturan şarkılarını birbiri ardına söylüyor.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-03-02-2015-68

ŞEF VE MUHABİR CADDELERDE
Denizli’de uzun yıllar Hürriyet gazetesi büro şefi olarak görev yapan Hüsnü Okumuş önde, hemen peşinde aynı büroda muhabir olarak çalışan ve halen mesleğini aktif olarak sürdüren Ayhan Akar var. Odtadaki isim ise, bir dönem Denizli gecelerine renk katan sanatçı Maraş Nacaroğlu…

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-03-02-2015-183
KARMA MASA

Bu masayı paylaşanlar (sağdan sola) işadamı Hayati Tavaslıoğlu, Dr. Ahmet Payzanoğlu, Muzaffer Karakış ve Dr. Mustafa Başöz ile eşleri. Bir araya geldikleri davette keyiflerince eğleniyorlar.


PAMUKKALE İHALESİZ BÜYÜKŞEHİR’E VERİLMELİ

$
0
0

denizli-denizli-de-turizm-yasar-tok-bekir-capar-h

Geçen hafta ilk bölümünü yayınladığımız Bekir Çapar söyleşisine devam ediyoruz. Söyleşinin kalan bölümünde Çapar, Pamukkale işletmesi ile ilgili verdikleri önergenin reddinden yola çıkarak Büyükşehir Belediyesi’nin mali konulardaki ihtiyaçları açısından buranın önemine işaret ediyor. Rededilen önergenin üzerinden henüz altı ay geçmeden, aynı önergede imzası olanların şimdilerde aynı noktaya gelmiş olmalarına dikkat çekiyor. Sonuç olarak meselenin bir siyasi grubun meselesi değil, Denizli halkının, bölge insanının sorunu ve hakkı olduğuna vurgu yapıyor. Borçlanma yetkisi alan Belediye’nin bu borçlanmadan kaynaklanan faiz ödemelerine değinerek, Pamukkale gelirlerinin ‘sıfır faizli kaynak’ olduğunu belirtiyor. Dahası, hazırlamakta oldukları Pamukkale ile ilgili bir dosyayı önümüzdeki dönemde İl Başkanı ile birlikte kamuoyuna açıklayacakları bilgisini veriyor.

Biz bu safhaya geçmeden önce, geçenlerde katıldığımız bir toplantıdaki gözlemlerimizi, güncelliğini yitirmeden aktararak devam edelim.

***

Bir-iki hafta önce Pamukkale Colossae Otel sahibi Abdurrahman Karamanlıoğlu adına bir kahvaltı daveti aldık. Daveti bildiren bizzat Otel’in zarif müdürü Şeref Karakan’dı.

O sabah kendi aracımızla otelin yolunu tuttuk. Kapıda Karakan karşıladı. Kısa süre sonra kahvaltı salonuna geçildi, oturma vaziyetiyle birlikte sohbet başladı.

Abdurrahman Bey kendi açılarından Colossae ve Ankara’daki otelleri Ramada arasında bazı kıyaslamalar yaparak kısa bir turizm ve konaklama özeti yaptı. Turizmde yaşanan sorunları ve devletin izlediği ücret politikalarının yol açtığı ek sıkıntıları basın mensuplarıyla paylaştı. Özellikle turizmdeki düşüşün üzerinde duran Karamanlıoğlu, “Suriye'deki gelişmeler, Suruç, Ankara ve Sultanahmet patlamaları ve Rusya ile yaşanan uçak krizinin en fazla etkilediği sektörlerden biriyiz” dedi. Sonbahar itibariyle başlayan iptallerin sürdüğünü ifade ederek, devletin turizmcinin sırtındaki yükü hafifletmesini istedi. Sektörde yaşanan krizin yanı sıra asgari ücretin 1300 liraya yükseltilmesinin yeni bir kambur olduğunu belirten Karamanlıoğlu, katma değer vergisinin yüzde 18'den yüzde 8'e düşürülmesini istedi.

denizli-denizli-de-turizm-yasar-tok-bekir-capar-ic

Karamanlıoğlu, “Turizmdeki düşüş ve gelecek yıla ilişkin umut kırıcı gelişmeler biliniyor. Çin’deki iptallerin yanı sıra Avrupalı turistin başka seçeneklere yönelmiş olması bu umutsuzluğun üzerine tuz biber ekiyor. Bu durumda sizin ya da Pamukkale bölgesi turizm işletmecilerinin bir çalıması, projesi, veya B planı var mı?” sorusuna "Özellikle Denizli'nin tanıtılması için ay sonunda Yeni Delhi'ye gideceğiz, orada bir hafta kalacağız. Oradan Filipinler Manila'ya geçeceğiz. Bir turizm fuarı var, beş gün kalacağız ve özellikle Denizli'yi tanıtacağız. Rusya ve Çin'in dışında Singapur ve Dubai fuarlarından da tanıdığımız seneler önce tanıdığımız insanların Denizli'ye bireysel gelmesini sağlamak için program uygulayacağız. Bu olaylar olmamış gibi programlarımıza devam ediyoruz. Bu da maddi ve manevi külfet getiriyor bize. Yeni Delhi'den Manila'ya Çin üzerinden aktarmalı gideceğiz ve 24 saat ayakta olacağız" yanıtını verdi.

Abdurrahman Karamanlıoğlu ayağı yere sağlam basan bir yatırımcı. Sektördeki deneyimi ise azımsanmayacak önemde. Dolayısıyla çaresizliğin bu biçimde ifade ediliyor olması, önümüzdeki yıla dair tahmini turizm istatistikleri ne olacak bunun ipuçlarını veriyor. Durum iç açıcı değil yani. Yapılması gereken ne? Bunu da önümüzdeki aylarda yine onlar gösterecek.

Bekir Çapar Söyleşimize geri dönelim.

***

denizli-denizli-de-turizm-yasar-tok-bekir-caparPAMUKKALE VAR OLDUKÇA…

Y.Tok: Diyorsun ki ‘Bakanımız’ vardı, Belediye Başkanımız vardı, Meclis Başkanımız vardı, Valimiz vardı; etkili yetkili vekillerimiz vardı ama Pamukkale’yi yine de verdiler. Neden?

Bekir Çapar: Sorunun muhatabı onlar, onlar açıklasınlar. Yiğitçe çıkıp biz göz yummadık desinler. Ellerinden yitirdiler, oysa ellerindeydi bu. Protokol 31.12.2016’ya kadar devam ediyordu. 31.12.2013’te niye kaybettin kardeşim burayı? İmza atmadı diyelim. Sen mahalle muhtarı değilsin. Sen İl Genel Meclisinin Başkanı’sın, senin arkanda ben dahil 54 kişilik bir İl Genel Meclisi topluluğu vardı, üyeler vardı, o insanların hepsi hizmetaşkı ile doluydu ve işin garibi çoğunluk senin partindendi. AKP’lisiyle CHP’lisiyle MHP’lisiyle sen arkandaki siyasi sosyal ve yerel gücü göz ardı ederek ‘ben imza atmadım’ diyorsun. Burada bir hata oldu. Biz konuya vakıf olduğumuz için şimdi partili olarak meclis üyesi olarak söylüyorum, Denizli’nin hakkını bir başka özel şirket götürmesin. Denizli’ye hizmet olarak bu para dönsün. Pamukkale var oldukça bu gelir elde edilsin. Madem siyasi irade gücünüz var, bakanınız var, niye kaptırdın?

BİZ İSTEDİK DİYE DEMOKRASİYİ REDDEDECEK MİYİZ?

Y.Tok: İlk devir kararı 2013 Kasım ayında alınıyor. O tarihte Zeybekci henüz Bakan değil.

Bekir Çapar: Hiç olmazsa Bakan olunca geri alalım demeliydik. Bir yıl bekledik. Büyükşehir Meclis üyesi olarak, CHP olarak kaybedilen mevziiyi geri alalım diye bir yıl bekledik, bir yıl sonra 300 milyonluk borçlanma talebi vardı, meclis o yetkiyi vermiştir. Madem böyle bir borçlanma hissediyoruz, bakın şurada bu kaynak var sıfır maliyetli. Denizli’ye kazandıralım, başkanımıza, şehr-i eminimize verelim dedik kabul edilmedi. Ben ne yapayım arkadaş? Bir siyasi olarak sorumluluğumuzu siyasetçi olarak basiretimizi, liyakatımızı ve Denizli sevgimizi kaleme döktük, yazıya döktük, paylaşalım istedik. Mecliste sırf muhalefet istedi diye reddetmek! O zaman muhalefet istedi diye demokrasiyi de mi reddedeceğiz arkadaşlar?

Y.Tok: TÜRSAB’a verildikten sonra Pamukkale’de ne değişti?

B.Çapar: İşçiler çıkarıldı. İşçilerin davaları devam ediyor. Kıdemlerin ödenip ödenmediği belli değil. İşçi kıyımı oldu 100-150 ye yakın işçi çıkarımı yapıldı. Bu işi çözmek için Büyükşehir Belediye Başkanı talip olacak, ‘güvenlikse bende var, aydınlatmaysa benim var’ diyecek.

denizli-denizli-de-turizm-yasar-tok-bekir-capar-pamukkale

DUYARLILIK ÖNCE TURİZM BAKANLIĞINDA OLMALI

Y.Tok: TÜRSAB’a verilmesi zaten yasa dışı duruyor orda. Yani mahkeme kararına rağmen duruyor. Bakanlık ‘ben mahkeme kararını uygulama konusunda kamu yararına bakarım’ diyor.

B.Çapar: Hukuka aykırılık var. Hukuk tanımazlık var.

Y.Tok: Aynı şey Pamukkale içi belki hukuken değil ama ahlaken geçerli şu anda, yani hukuksuzluk geçerli. Bu durumda bu hukuksuzluk nasıl düzelecek? İkincisi, 2016 sonunda TÜRSAB’ın anlaşması bitiyor. Bittikten sonra Pamukkale Belediye Başkanı veya Büyükşehir Belediye Başkanı ihaleye girip alabilir mi?

B.Çapar: Pamukkale Belediye Başkanlığı da Denizli Büyükşehir Belediye Başkanlığı da ihaleye girmeksizin eskiden olduğu gibi kamu yararı gereği talepte bulunabilir. Bakanlıkla gerekli protokolleri yaparak ihalesiz de alabilir. Yani bir yer satılmıyor, bir işletmenin ortak kullanımı ve ortak idaresi önce Denizli’ye, ülkemiz insanlarına ve dünya insanlarına aittir. Kültür ve doğa mirası olan Pamukkale’nin hizmet vermesi devam etmesi konusundaki kamusal duyarlılık, önce üst düzeyde Turizm Bakanlığı’nda,  işletim şekli Denizli Büyükşehir Belediyesinde, bir altı Pamukkale’de olmak zorundadır, bu ahlakın gereğidir, idari ve zorunluluk sonucudur.  Bu nedenle niye ihaleye giriliyor ki? Bakanlık açısından bakınca burada kamu yararı Denizli Büyükşehir Belediyesi’ne olmasındadır. Bakanın takdirindeyse, Bakanda AKP’li Büyükşehir Belediyesi de AKP’li üstelik bir de bakanımız var.

BAKANIN TAKDİR YETKİSİ SINIRLIDIR

Y.Tok: Bakanın takdiri ihaleden yanaysa ne yapılabilir?

B.Çapar: Neden ihaleden yana olsun, ticaret mi yapıyoruz? Burada Denizli Büyükşehir Belediyesi tüyü bitmedik yetime de hizmet ediyor,  Denizli’nin işadamına da hizmet ediyor, Denizli’den geçen yolcuya da hizmet ediyor. Dolayısıyla kamu yararı meselesinde idarenin takdir yetkisi sınırı vardır. Bu sınır kamusal yerlerdedir, bu sınır demokratik toplum gereğidir, bu sınır doğa haklarıdır. Doğanın korunmasıdır. Bu sınır tarihin korunmasıdır. Bu sınır kültür varlığının korunmasıdır.  Bakının öyle takdir yetkisi sınırsız değildir. Ben böyle takdir ettim, o öyle takdir edemez.  Çünkü o gelip geçici görevdedir, baki olan insanlıktır ve kamu yararıdır ve devlettir.  O bakımdan Bakanın burada takdiri vardır, Bakan takdir ederse de eder diyemeyiz. Takdirle öyle üstün kamu yararı ortadan kalkamaz, ortadan kaldırılamaz, Denizli Büyükşehir Belediyesi 2019’da belki MHP’li, belki de HDP’li olacaktır, yani mahkeme de devre-mülk değildir. Bakan tüccar değil, bakan devletin bakanıdır devleti temsil ediyor, devlet tüccarlık yapamaz, o bakımdan takdir ettim filan diyemez. Mahkeme, takdir etmiş, 48 ören yerinde kamu yararı görmüş kalsın bu demiş. Pamukkale burada ahlaken dava dışı olduğu halde emsale göre karar çıkabilir. Büyükşehir Belediye Başkanlığı kurulduğunda belki de yetkilerinin, görevlerinin, malvarlığının farkında olmamasından kaynaklandı başta. Belediye başkanı her şeyi bilecek değil, belediyenin bir örgütü var, orada kültür sanat müdürlüğü var, onlar da bilmeli. Ören yerinin işletme müdürü o dönemki sayın milletvekilinin kardeşidir. İmamdır. Yani bunları bilmeyecek kadar uzak değil. İmza atmadım demek bu nedenle yeterli açıklama değil. İmza atmıyorsun, o halde ‘şu şu nedenle imza atmıyorum, evet demeyeceğim’ diyeceksin. Ben yokum demek yetmiyor.  Sen yoksan yerine kimi göndereceksin?

KIRMIZI ÇİZGİYİ SİNDİRMEK ZOR

Y.Tok: 3 Nisan 2015’te içkili alanlar belirlemiş Pamukkale Belediye Meclisi, kırmızı çizgili yerler. Bunu nasıl karşılıyorsunuz?  Büyükşehir’de bunlar konuşulmuyor herhalde.

B.Çapar: Bu Büyükşehir Belediye Meclisi’ne gelmeyen bir konu. Ama Denizli’de yaşayan biri olarak Pamukkale ile Merkezefendi arasında Gazi Bulvarı arada 20 metrelik bir yol. Netice itibariyle Pamukkale Belediyesi’nin hizmetlerinden de yararlanır.  Hemşehri hukukuna göre birey olarak içkili yer bölgeleri belirlenmesini tabi ki meclis takdir etmiştir, oy çokluğudur oy birliğidir onu bilmiyorum. Ama alkol alan alır, almayan almaz, kullanmayan dini, sosyal, siyasi, idari gerekçelere sahip olabilir. Mesele, insanların bireysel yaşam alanlarına hitap eden konuların ‘ben yaparım, ederim tutarım’ gibi yöntemlerle dayatmayla düzenlenmesidir. Bunu sindirmek zordur.

Y.Tok: Pamukkale’nin turizm destinasyonu olması dolayısıyla böyle bir bölgede içkili alan belirlemesinin sakıncaları olabilir mi? Ya da ne tür belirlemeler bu gibi zararlara yol açar?

denizli-denizli-de-turizm-yasar-tok-bekir-capar-ic-1

HRİSTİYAN TURİST DAHA FAZLA

B.Çapar: Önce şunu belirleyelim. Bakın şarabın tanrısı vardır. Şarap Hristiyanlık inancında vazgeçilmez bir içecek. Türk-Müslüman vatandaşlardan en az üç kat fazla oraya başka inanç kültüründen olan insanlar geliyor. En çok gelen de Hristiyan inancına sahip turistler. Orada şarap evleri olmalı. Hatta bu Bekilli’ye uzanmalı, Güney’e uzanmalı, dünyanın en güzel şaraplık üzümlerinin yetiştiği, Allah’ın verdiği nimet olan topraklara uzanıp bölgemizin şarap kültürü ile tanışmalı. ‘Bunu ben inançlarım gereği yasaklıyorum’ demesi önce Pamukkale örenyeri ve etrafındaki esnafın zararınadır, işletmenin zararınadır. Ya benim inancım bu, sen içme tamam da, zaten seninle kadeh tokuşturmak ihtiyacı hissetmiyorum ben şahsen. ‘Sayın Gürlesin şerefine’ demek gibi bir ihtiyacım yok. Ama siz dünyaya ait bir miras alanını içkili alan bölgesi dışında tutmak veya buralarda içki içilmesini önlemek hakkına sahip misiniz? Bu önce senin oradaki hemşehrin olan esnafa zarar veriyor. Edebiyle, adabıyla içki biz Müslümanlıktan önce de vardı, şimdi de var, bundan sonra da olacak. Yer yer geçmiş tarihte de yasaklanmış fayda etmemiş, şimdi yapılan tarihe bir tür öykünmektir. Yani o gerekçelerle şu gerekçelerle yok kardeşim. Belediye içki içilen yerler de, sabah kahvaltısı yapılan yerler gibi vergi mükellefi. O da vergisini veriyor, hatta KDV alınırken fazlasını ödemekle mükellefler. Oradan elde ettiğin gelirlerle belediyelere hizmet ediyorsun, belediye hizmeti veriyorsun. Orda esnaf zarar görüyor farkında değiliz.

ZOLAN’A KENDİ ARKADAŞLARI YETKİ VERMEDİ

Y.Tok: Siz Pamukkale örenyeri işletmesi için Zolan’a yetki verilsin önergesini verdiğinizde reddedenler kimlerdi?

B.Çapar: O oturama katılan iktidar partili belediye meclis üyeleri ve meclis başkan vekili Osman Zolan’ın yetki almasına hayır oyu verdi. Osman Zolan’a yetki istedik ama kendi partisinden olan üyeler bu teklifi kabul etmediler.

Y.Tok: Diğer partilerin tutumu nasıldı?

B.Çapar: MHP önergeye destek verdi. CHP kendi önergesine sahip çıktı. İşin garibi kendisine ve adına yetki talebinde bulunulan grubun talebini vekili olan kişi asile yetki verilmesin diye oy kullandı.

Y.Tok: Osman Zolan ne diyor bu duruma?

B.Çapar: Osman Zolan ile bunu bire bir konuşmuş değilim. Bizim önergemiz açık, Osman Zolan kendisi gelip, ‘böyle bir önergeniz var sayın grup’ demedi. Ertesi gün Denizli’ye geldi Sayın Zolan ama görüşmedik. Bunun düşünülecek bir tarafı yok.

Y.Tok: Başkan Zolan bunu düşünmüyor mu? Yani Pamukkale örenyeri gelirlerinin Denizli’ye sağlayacağı yararın farkında değil mi?

B.Çapar: Bunu bilemiyorum. Hazır sıfır kaynak varken faiz ödeyeceğim diye çabalamayı ben anlamıyorum. Sonuçta ben Denizli’nin iyiliğini istiyorum. Yetki isteğimiz kendi adımıza değil. Düşünmeden karar verilen bir şey olabilir.

BURADA DENİZLİ HALKININ ÇIKARI SÖZ KONUSUDUR

Y.Tok: Son olarak; bundan sonra Pamukkale örenyeri ile ilgili yol haritası ne olmalıdır? Hem Büyükşehir Belediye Meclis üyesi olarak, hem de meclisteki grubunuz adına?

B.Çapar: Burada söz konusu olan benim ya da ya da üyesi bulunduğum meclis grubunun çıkarları değil, kentimizin ve halkımızın çıkarlarıdır. Konu hala ilgi alanımızda olmaya devam ediyor. Sayın Gürlesin’in bu gün talep ettiği şeyin biz bir yıl öncesinden beri peşindeyiz. Daha başka neler yapılabilir, nasıl bir yol haritası çizilebilir, Pamukkale işletmesinin Denizli Büyükşehir Belediyesi uhdesinde kalması nasıl sağlanır ve hemşehrilerimizin yeniden Pamukkale’ye gidip gelmelerinin imkanı nasıl elde edilir, tüm bunlar üzerinde çalışmalarımız devam ediyor. Burada söz konusu olan bir kez daha vurguluyorum, partim değil, Denizli halkının çıkarıdır.

Bu konuda yapmakta olduğumuz çalışmanın ana hatlarını özetledik. Çalışmamız sonuçlandıktan sonra Partimizin Sayın İl Başkanı ile birlikte Pamukkale konusundaki önerilerimizi içeren bu çalışmayı basına ve kamuoyuna sunacağımızı belirtmek istiyorum.

DENİZLİ’DE BİR DÖNEM KAPANIRKEN…

$
0
0

denizli-de-bir-donem-kapanirken-seval-uysal-isin-asli-h

Önce Göveçlik İplik (GİPSAN), çok geçmedi fabrikanın temellerine ilk küreklerden birini atan İlter Panayır aramızdan ayrıldı. Rahmetli Panayır’ın Göveçlik İplik’le ilişkisi çok önceden kesilmiş olsa da, birkaç ay ara ile aramızdan ayrılmaları belki bir tesadüf, belki aradaki bağın kuvvetiydi. Kim bilir? Bunu artık ne İlter Panayır’dan, ne de GİPSAN’dan öğrenebiliriz. Kaldı ki Denizli’nin ilk iplik fabrikası, kapısına kilit vurduğu zamanda, yerini iş merkezleri ve konut alanı için terk ettiğinde de dile gelmedi. Bereket versin ki, İlter Panayır giderayak mazisini ortaya döküverdi de sessizlik biraz olsun aralanabildi. GİPSAN hakkında bildiklerimizin çoğu Panayır’a borçluyuz. Onun açtığı kapılar sayesinde ulaştığım birçok bilgi, belge ve fotoğraf tarihin tozlu rafları arasında kaybolup gitmedi. Göveçlik İplik’ten geride kalanlar bunlar şimdi. Bir zamanların efsanesi, binlerce insanın iş kapısı olan GİPSAN, Denizli’nin müteşebbis ruhunu en iyi yansıtan örneklerden biri, yatırım ve üretimin simgesidir! O’ Şimdi 98 bin metrekarelik arazisinin, sanayiden konut alanına dönüşmesini, kat yüksekliğinin de 2’den 8’e çıkarılması için bekliyor! GİPSAN’ın üzerinde iplik makineleri yerine, iş merkezleri, rezidanslar yükseldiğinde Denizli’de bir dönem kapanmış olacak. Aslına bakılırsa hep birlikte bir dönemin kapanıp yeni bir dönemin açılmasına tanıklık ediyoruz.
*********************************************
KÖY GİPSAN’IN YOLUNU AÇTI

1.Demirel Hükümeti zamanında başlayan Kalkınmada Öncelikli Yöreler (KÖY) teşvikleri 1968’ten itibaren verilmeye başladı ama Denizli bu kapsama ancak 1973 yılında dahil edildi. 3. Kalkınma Planı Mart 1972’de Nihat Erim hükümeti zamanında kabul edildiğinde Yüksek Planlama Kurulu üyeleri arasında Sanayi Bakanı Mesut Erez, Ticaret Bakanı Naim Talu vardı. Teşvikler sayesinde GİPSAN, DEBA, DENTAŞ gibi çok sayıda sanayi tesisi arka arkaya kuruldu. 22 Aralık 1972’de GİPSAN’ın temel atma törenine katılarak ilk harcı atanlarda Talu ve Erez’di. Nihat Erim 22 Mayıs’ta istifa etti, yerine Ferit Melen hükümeti kurdu ama Naim Talu bu hükümette de ticaret bakanlığı görevini sürdürmesi Denizli’nin işine yaramış 20 Şubat 1973’teki kararnamede KÖY kapsamındaki illerin arasına girivermişti.

denizli-de-bir-donem-kapanirken-seval-uysal-isin-asli-1

**************************************
DENİZLİ’NİN İLK İPLİK FABRİKASI

Göveçlik İplik Fabrikası’na eski bir dokumacı köyü olan Göveçlik talipti ve kurulması için 450 evlik arsayı neredeyse bedava denecek kadar çok uygun fiyata vermişlerdi. “Köyümüzde fabrika kurulsun, köylüye iş kapısı açılsın, başka şey istemeyiz” diyorlardı. Göveçlik İplik Sanayi (GİPSAN) yaklaşık 200 ortaklıydı ama büyük hissedarlar arasında Cevdet Panayır, Mehmet Nuri Yılmaz, Ali Baysal, Arif Yalınkaya, Lütfi Özgermi gibi isimleri sayabiliriz. Bunların yanında Almanya’da çalışan çok sayıda gurbetçi işçi de fabrikaya irili ufaklı ortak olmuştu. Projeyi Cengiz Bektaş çizdi. Fabrikanın temeli 22 Kasım 1972’de törenle atıldı. Törene Sanayi Bakanı Mesut Erez, Ticaret Bakanı Naim Talu katıldı. İnşaat başladı, Amerika’daki firmalarla ön anlaşma yapılmış, makinelerin fabrika içindeki yerleşim planları da gelmişti. Ancak makineleri almak için gerekli kredi bir türlü bulunamıyordu. O sorunu da Özal çözdü. Özal, kredi sorununu halletmiş, makineler de gelmişti. Fabrika 1974 yılı sonunda açıldı. Ancak açılış töreni yapılmadı. 600 işçiyle 3 vardiya halinde çalışmaya başladı. 1977’de fabrikanın kurucusu Cevdet Panayırcı prostat kanserinden öldü. Birkaç yıl içinde de ortaklar arasında ayrılıklar başladı. Ali Baysal, çoluk çocuğunu toplayıp Denizli’ye yerleşti ve fabrikanın başına geçti.Geliş o geliş..

Selem-Reklam

****************************
ALİ BAYSAL FABRİKAYI ZORLA ALMADI, BİZ VERDİK!

Baysal’ın GİPSAN’ın başına geçmesi dedikodulara da neden oldu, “Cevdet Panayır’ın elinden fabrikayı zorla aldı”dendi. 2012 yılında Denizli’nin tekstil tarihini konu alan Onların Hikayesi için Cevdet Panayır’ın kardeşi İlter Panayır’ın kapısını çaldığımda konu kendiliğinden açıldı. Rahmetli İlter Panayır o röportajda şöyle anlattı: “Ali Baysal’dan işin başına geçmesini biz istedik. Ortaklar tekstilden, iplikten anlamıyordu. Baysal Denizli’ye yerleşmişti. İplik fabrikası da para kazandırmaz olmuştu. Ortaklar ayrılmak istediler. 200’ün üzerinde ortak vardı ama büyük ortaklar sayısı 15’ti. Ağabeyim Cevdet Panayırcı 1977’de prostat kanserinden vefat etti. O öldükten sonra ortaklar birer birer kaçmaya başladı. 1977-80 arasında hisse satışları oldu. Hissesini satan kaçtı. Ali Bey istemese de fabrikayı almak zorunda kaldı. Ali Bey fabrikayı zorla almadı, biz zorla verdik. İş Bankası’ndan, Emekli Sandığı’ndan hisseleri topladı. ”
denizli-de-bir-donem-kapanirken-seval-uysal-isin-asli-3
*******************************************
DÜNYA MALINDAN TİKSİNDİM

İş Bankası’ndan, Emekli Sandığı’ndan hisseleri toplayıp fabrikanın tek patronu olan Ali Baysal GİPSAN’ın başına geçti ve fabrika tam 20 sene boyunca binlerce insana ekmek kapısı oldu. 2000 yılında eşi Fatma Hanım’ın ölümü Baysal’ı derinden etkiledi ve fabrikayı oğullarına bırakıp Kuşadası’ndaki oteline çekildi. Bir yıl sonra 2001 ekonomik krizi patlak verdi, 1950-57 ve 72 krizlerini beceriyle atlatan Ali Baysal ne yazık ki fabrikanın başında değildi. Çok sürmedi, 2008’de GİPSAN’ın kapısına kilit vuruldu. Bir zamanların efsane fabrikası kaderine terk edilmişti. Ali Baysal başında olsa fabrika kurtulur muydu? Tusan Otel’de saatler süren sohbetimizde bu sorunun cevabını şöyle vermişti: “Pamukçu pamuk vermedi, banka krediyi kesti, sendika zam istedi. Paranın bir kısmı İtalya’da, bir kısmı Almanya’da kaldı. Kabahat okta da vardır yayda da. Müessese sahibinin müessesede gölgesi bile yetermiş, sıkı çalışmadıktan sonra olmaz. El elinin eşeğini türkü çağırarak ararmış derler ya..neyse her şey olmuş bitmiş. Bundan sonra toparlanmak için öz sermaye lazım. Öz sermaye yok, sattığımızı götürüp bankalara verdik. Evleri satıp bankalara verdik. Benim yaşım genç olsa yeniden sarılırdım. Rahmetli babam “paran var mı dünya alem kulun, paran yok mu dünya alem düşman” derdi. Ben karım öldükten sonra dünya malından tiksindim.”

denizli-de-bir-donem-kapanirken-seval-uysal-isin-asli-4
*******************************************
GÖVEÇLİK İPLİK’TE ARTIK REZİDANSLAR YÜKSELECEK

Ali Bey o yaştan sonra fabrikanın başına gidip çalışmadı ama fabrika arazisinin satılması için çok uğraştılar. Çalmadık kapı bırakmadılar, işçilerin alacaklarını ödemek için İstanbul’daki evlerini, yalılarını satışa çıkardılar. Ödediler de ! O satış, fabrika kapandıktan 8 sene sonra gerçekleşti. Göveçlik’teki 98 bin metrekarelik fabrika arazisi 13 Kasım 2014’de aralarında tekstilcilerin ortak olduğu Naturak Gayrimenkul tarafından satın alındı, sonra bir başka firmaya satıldı. Bu bir dönemin kapandığını gösteren en güzel örnek. Denizli’de artık sanayi yatırımları, üretim dönemi bitmiş, AVM konut, rezidans cennetine dönüşmeye başlamıştı. GİPSAN’ın Göveçlik Köyü’ndeki 98 bin metrekarelik yeşillikler içinde arazinin vasfı yüzde 80 konut, yüzde 20 ticaret alanı şekline dönüştürüldü. Denizli Büyükşehir Belediye Meclisi'nde söz konusu arazinin imar planı değişikliğiyle ilgili oylamada, 1/1000 ölçekli uygulama imar planının CHP'nin 17 ve MHP'nin 7 ret oyuna karşın Ak Parti'nin 43 'evet' oyuyla kabul edildi. Bu konuda yapılan itirazlar sürüyor! 70’li yıllarda arsalarını “köye fabrika açılsın”, “ekmek kapısı” olsun diye yok pahasına veren köylülere gelince; bu tarih sıralamasında yerleri bulunmuyor!

MERAKLISINA NOT: İLTER PANAYIR VE GİPSAN, ALİ BAYSAL hakkında geniş bilgi ve röportajları Denizli’nin Tekstil Serüveni/Onların Hikayesi kitabımda bulabilirsiniz.

ODANIN PROJE HAZIRLAMASI ETİK DEĞİL

$
0
0

ic_kapak

ic_kapak

BİZİ YENİDEN MÜZE VE TAŞ ATÖLYELERİ YAZMAYA YÖNLENDİREN, SON GÜNLERDE BASINDA ÇIKAN YAZI VE HABERLER. MİMARLAR ODASI DENİZLİ ŞUBE BAŞKANI CÜNEYT ZEYTİNCİ BİR HAFTA KADAR ÖNCE YAPTIĞI BASIN AÇIKLAMASINDA, İZMİR’DEN 70 MİMARLIK ÖĞRENCİSİNİN GELİP BURADA MÜZE PROJESİ HAZIRLAYACAKLAR BİLGİSİNİ VERDİ. DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ(DEÜ) MİMARLIK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİNİ VE ÖĞRETİM ÜYELERİNİ DAVET ETTİKLERİNİ, ÖNÜMÜZDEKİ HAFTALARDA DENİZLİ’YE GELİP ÇALIŞMAYA BAŞLAYACAKLARI BİLGİSİNİ EKLEDİ.

 Denizli’de son birkaç yıl boyunca kamuoyunu ilgilendiren ortak sorunlardan birisi eski Endüstri Meslek Lisesi taş atölyeleri olageldi. Mimar Selçuk Minar imzası ile projesi hazırlanıp 1940’lı yıllarda uygulanmış olan taş atölyeler, mimarlık mesleği mensupları başta olmak üzere hem okulun farklı meslekteki mezunları, hem duyarlı kamuoyu ve hem de sivil toplum kuruluşlarınca ısrarla korunması yönünde tepkiye neden oldu. Sonunda iş mahkemeye gitti ve nihayet mahkeme kararıyla korunması sağlandı.

İşin hikayesi biliniyor aslında. Mahkeme safhasına gelmeden önce yaşananlar ve müze yapımı için yıkımını öngören niyetleri defalarca ve farklı boyutlarıyla yazıp çizdik. Merak eden bu dizi içindeki geçmiş yazılarımıza göz atabilir.

Bizi yeniden müze ve taş atölyeleri yazmaya yönlendiren, son günlerde basında çıkan yazı ve haberler. Mimarlar Odası Denizli Şube Başkanı Cüneyt Zeytinci’nin açıklamaları. Zeytinci, bir hafta kadar önce yaptığı basın açıklamasında, İzmir’den 70 mimarlık öğrencisinin gelip burada müze projesi hazırlayacaklar bilgisini verdi. Dokuz Eylül Üniversitesi(DEÜ) Mimarlık Fakültesi öğrencilerini ve öğretim üyelerini davet ettiklerini, önümüzdeki haftalarda Denizli’ye gelip çalışmaya başlayacaklarını ekledi.

Bunun üzerine biz ilgili okul ve öğretim üyelerini aradık. Bu konuda nasıl bir hazırlık içinde olduklarını, yapılacak çalışmanın nasıl bir müze öngörüsü içerdiğini, Denizli Müze projesini mi, yoksa müze projesi konusunda öğrenci projelerini mi çalışacaklarını kendilerine sorduk. Öyle ya, Denizli Müzesi için bir projelendirme apayrı bir ciddiyet içermeliydi. Bakanlığın buna oluru olmalı, nezareti olmalı, ön kabulü olmalıydı. Kısaca ilgili Bakanlık oluru var mıydı? İl Kültür Müdürlüğü’nün konuya vakfiyeti neydi? Destek sağlıyor muydu?

Yoksa yapılacak olan çalışma tüm bunlardan muaf, sadece Odanın Denizli Şubesi ve Mimarlık öğrencilerinin bağımsız proje çalışması mı olacaktı? Böyle bir durumda tüm öğrenciler Denizli’de kimin tarafından misafir edilecekti, ne kadar kalacaklardı, nereden çalışacaklardı?

Konuyu daha iyi anlatabilecek olan kişi, doğal olarak Denizli Mimarlar Odası Şube Başkanı Cüneyt Zeytinci’ydi. Biz de onun kapısını çaldık. Son birkaç günden beri devam eden taş atölye haberlerini de gündeme getirerek uzunca bir röportaj yaptık.

Ancak, daha önce  DEÜ Mimarlık Öğretim üyelerinden Doç.Dr.Hikmet Sivri Gökmen ile bu konuda nasıl bir çalışma yapılacağını özetleyen bir konuşma yaptık. Önce onu kısaca aktaralım.

Hikmet Hoca, bunun bir öğrenci proje çalışması olacağının altını çizdi. Fakültenin 70 civarında 3.sınıf öğrencisinin 2.dönem proje çalışması olacak dedi. Konseptin merkezine Denizli Taş atölye binaları yerleşecek, atölyeleri de kapsayan bir müze projelendirmesi için öğrenciler serbest bırakılacak ve 3-4 grup halinde, her grubun kendi projesini hazırlaması istenecekti. Programa konu olan çalışmanın en önemli unsuru, atölye binalarının müze projesinde korunmasının öngörülmesi zorunluğu diye açıkladı Hoca. Atölye binalarını kendilerinin daha önce görüp görmediklerini merak ettik, “benim bir yanım zaten Denizlili” diye açıkladı. “Her gelişimizde gezip görüyoruz, ayrıca tartışmalar ve mahkeme sürecinde özellikle gidip geldik” dedi.

Okuldan üç doçent programa dahil olacakmış. İsimleri Hikmet Sivri Gökmen, Didem Altun, Özgül Karaman, ayrıca dışarıdan ders veren Doç.Dr. Tamer Başbuğ’da projeye katılacakmış. En geç 18-20 Mart civarında Denizli’ye geleceklermiş. Hoca son olarak “öğrencilerle çalışacağız, bunun örnekleri British Museum’da var” bilgisini araya sıkıştırmayı ihmal etmedi.

Geldiklerinde görüşmek üzere sözleştik.

Sonrasında sözü Cüneyt Zeytinci’ye bıraktık. Biz sorduk o yanıtladı.

3

MİMARLAR ODASI MÜZEYİ ENGELLEMEDİ

Yaşar Tok: Taş atölyeler ile ilgili açılan idari dava nihayet müspet bir kararla sonuçlandı. Bu Denizli deki müze tartışmaları açısından yeni bir eşiği işaret ediyor. Neden? Bu güne kadar o bölgeye düşünülen müze projesi mevcut atölye binalarını yok sayarak yapılmıştı. Bunu nereden biliyoruz? Daha önce proje hazırlayan müellifler kurumsal temsilcilere yaptıkları sunumlarda mevcudun olmadığını varsayarak hazırladıkları müze tasarımını sunmuşlardı. Yerel basında da yer aldı.

Cüneyt Zeytinci: Ve bu proje Aydın Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından onaylandı, Bakanlık da onayladı…

Y.Tok: Biliyorum, biliyorum, mahkeme kararında da geçtiği gibi Koruma Kurulu adını bile vermiş(!). Benim sormak istediğim soru şu: Mahkeme kararı ile bu tartışmalar yeni bir eşiğe gelmişken, Mimarlar Odası olarak, Denizli’de taş atölyeleri koruyarak bir müze projesinin hazırlanmasına öncülük yapar mısınız veya bu konuda nasıl bir yol izlenebilir?

MÜZE YAPIMI GEÇ KALMIŞ BİR KARARDIR

C.Zeytinci: Biz, taş atölye binaların tescilinden sonra müze ile ilgili kamuoyunda oluşabilecek “Mimarlar Odası Denizli’de müze yapımını engelledi” algısının yanlış olduğunu gündeme getirmek ve anlatmak istiyoruz. Oda olarak Denizli de müze binası yapımının geç kalmış bir karar olduğunu özellikle dile getiren bir kurumuz. Sponsor firma aracılığıyla yapılacak müzenin mutlak surette Denizli’ye kazandırılması gerektiğini savunuyoruz. Bizim başından beri karşı çıktığımız, mevcut atölye binalarının yıkımını öngören bir müze projesi uygulamasıdır. Aksine taş atölyeleri içine alan, onları değerlendiren çağdaş bir müze yapısını ilk günden beri savunmaktayız. Tüm mücadelemizin ana aksı bu olmuştur.

1

MÜZE TAŞ ATÖLYELERLE BİRLİKTE YAPILMALI

Y.Tok: Böyle bir müzenin Denizli turizmine etkisi ne olur?

C.Zeytinci: Denizli’ye her yıl iki milyona yakın turist bir gece konaklamalı veya günübirlik turlar halinde geliyor. Bu potansiyelin, müze vasıtasıyla kent içine aktarımı sağlanabilirse, bunun kent için önemli bir kazanç olacağını düşünüyorum. Yapılacak bir müze arkeoloji mi, kent müzesi mi olur, birlikte bir müze mi planlanır göreceğiz ama özellikle taş atölye binalarının kent müzesi konseptine son derece uygun mekanlar olduğunu biliyoruz. PAÜ’nün ilgili bölümlerinin verdiği raporlara göre deprem riski de taşımıyorlar.

Y.Tok: Kentin mimari dokusu böyle bir turizm için ne kadar çekici?

C.Zeytinci: Geçmişten bu güne baktığımızda, kentte bu güne taşıyacağımız herhangi bir dokuyu koruyamadık. Bazı bireysel veya kurumsal koruma çalışmaları var. Ancak bu da Denizli’ye dışarıdan gelenler için cazibe noktası oluşturacak yeterlilikte değil. İşte böyle bir müze ile dışarıdan gelen konukların, yabancıların kenti çekici bulmaları bir ölçüde de olsa mümkün olabilir.

PROJE YAPMIYORUZ, ÖĞRENCİLERİ DAVET EDİYORUZ

Y.Tok: Yani siz taş atölyeleri de kapsayan bir müze projesine tarafsınız, o bölgenin değerlendirilmesi gerektiğini, müzenin mutlaka kurulması gerektiğini ve bu müze-kent ya da arkeoloji, hangisi olacaksa-konseptinin mutlaka atölye binalarını dışlamaması gerektiğini düşünüyorsunuz. Son günlerde yerel basın manşetlerine çıkan haberlerde, “mimarlar müze projesi hazırlıyor” mealinden başlıklar yer almakta. Bu işin gerçeği nedir?

C.Zeytinci: Biz taş atölyeleri kapsayan müze fikrimizi kamuoyu ile paylaşırken, bunun mümkün olduğunu göstermek amacıyla bir çalışma içerisine girdik. Bu çerçevede yaptığımız çalışmayı da kentin kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz. Bir buçuk-iki aydan beri Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğretim görevlileri ile görüşüyoruz. Yaptığımız görüşmeler neticesinde onlar, DEÜ Mimarlık Fakültesi’nin 70 kişilik 3.sınıf öğrencilerinin ikinci dönem çalışmaları konusu olarak Denizli’de taş atölyeleri kapsayan müze projesini seçtiler. Sadece arkeoloji veya kent müzesi değil, onlarda dahil olmak üzere farklı müze önerilerini proje haline getirebilecekler. Yani 3-4 grupluk çalışma olacak.

PROJELER DENİZLİ DE SERGİLENECEK

Y.Tok: Ne zaman olacak bu program?

C.Zeytinci: Şubat sonu veya Mart ortalarına doğru DEÜ Mimarlık Fakültesi’nden gelecek 70 öğrenci ve 10 öğretim görevlisini Denizli’de konuk edeceğiz. Onlara önce kentimizi, taş atölye binalarımızı, kentin yakın çevresinde bulunan Laodikeia, Hierapolis gibi ören yerlerini gezdireceğiz. Denizli hakkında bilgi edinmelerini sağlayacak ayrıntılı bir gezi programı düzenledik.

Y.Tok: Yani bir tür dönem projesi çalışması mı? Eğitimin bir parçası olarak mı düşünülüyor?

C.Zeytinci: Evet, evet. Öğrenciler bu dönem bu projeyi çalışacaklar ve bu dönem sonunda oluşacak jüri seçim yapacak. İşin özü, öğrencilerin bir dönem boyunca burada proje çalışarak farklı fikirler üretmeleri. Jüri seçimi tamamlandıktan sonra bu çalışmaları Denizli de sergilemek istiyoruz.

Y.Tok: Sadede gelelim bu çalışmanın asıl amacı tek cümlede nasıl özetlenir?

C.Zeytinci: Biz, müzeye karşı olmadığımızı, aksine taş atölyelerin yıkılmadan ve onları da kapsayan bir müze yapılabileceğine inandığımızı kamuoyuna anlatmak istiyoruz. İşin özeti bu!

4

MAHKEME KARARINDAN SONRA ATÖLYE BİNALARI YIKILAMAZ

Y.Tok: Ben şunu net olarak anlamak istiyorum. Son idari mahkeme kararından sonra Zorlu grubunun taahhüt ettiği ve müellifince sunumu yapılan müze projelendirmesi rafa mı kalktı?

C.Zeytinci: Mahkeme nihai kararını verdi o nedenle sunumu yapılan haliyle projelendirilen müze tasarımının uygulanması olanaksız.

Y.Tok: Mahkeme kararından sonra aynı grup tarafından başka bir tasarı ortaya konulduğunu duymadık. Sağdan soldan gelen bilgilere göre hazırlanan bir proje de yok sanırım. Bu durumda sizin öğrenci projeleri, böyle bir müze projesinin yerine mi geçecek?

C.Zeytinci: Bu doğru değil. Böyle bir şey yok. DEÜ Mimarlık Fakültesi öğrencilerinin çalışmaları ile sponsor firmanın Bakanlığa önereceği uygulama amaçlı müze projesi aynı şey olarak düşünülemez. Biz dediğim gibi, öğrencilerin çalışmalarını çok boyutlu ve farklı bir amaçla gündeme getiriyoruz. Mimarlar Odası olarak müze için öngörülen arazi üzerindeki taş atölyelerin yıkılmasına gerek kalmadan bir çalışma yapılmalı düşüncesindeyiz. Atölyeleri kapsayan bir projelendirmenin mümkün olduğunu, bunun kentin mimari, sosyal ve eğitim süreçleri açısından belleğini korumak anlamına geldiğini söylüyoruz. O nedenle 70 öğrencinin yapacağı dönem çalışmasının, aynı zamanda bizim fikrimizi kamuoyuna anlatmak için çok önemli bir fırsat sağlayacağını düşünüyoruz. Son günlerde basında çıkan haberlerin başlıklarına baktığınızda, sanki Mimarlar Odası Denizli’de bir müze için kolları sıvadı, müze projesini yapıyor gibi bir algıya yol açıyor. Bu kesinlikle doğru değil. Biz müze projesi hazırlamıyoruz.

2

MİMARLAR ODASI PROJE HAZIRLAMAZ

Y.Tok: O halde şunu soralım: Mimarlar Odası olarak üzerinde bunca fırtına koparılan müze alanının projesini hazırlamayı üstlenmeyi neden düşünmüyorsunuz?

C.Zeytinci: Mimarlar Odası hiçbir yere hiçbir şekilde proje hazırlama düşüncesinde değildir. Yaptığımız, yeniden söylüyorum, DEÜ Mimarlık Fakültesi ile işbirliği yapmak, öğrencileri burada bir dönem konuk edip taş atölyeler üzerinde çalışmalarına olanak sağlamak ve ortaya çıkacak eserleri Denizli’de sergilemektir.

Mimarlar Odası bir kurum. O nedenle proje hazırlamaz. Bunu yaparsa, meslek örgütü etiğine uymaz. Kendi üyesi olan meslektaşlarına haksızlık yapmış olur. Haksız rekabete yol açmış olur. Sadece bu nedenle bile “Mimarlar Odası müze projesi hazırlıyor” başlığına bakıp bizim Denizli müzesi projesini üstlendiğimiz gibi bir düşünceye inanılmasın. O haberlerin devamında ne dediğimiz gayet açık aslında. Sadece başlığa bakarak karar verilmesin.

MESLEK ODASININ PROJE HAZIRLAMASI ETİK DEĞİL

Y.Tok: Aslında benim sorunum (ve pek çok insanın sorunu) sizin proje hazırladığınız haberleri değil. Asıl sorun, taş atölyeler, beraberinde Denizli Lisesi. Onun yanında kentin tarihi, kentsel, mimari vb. özelliklerinin çok az kalmış olan örneklerine reva görülen yaklaşım. Bu açıdan bakıldığında, insanların “mimarlar odası müze projesi hazırlıyor” algısı her ne kadar doğru değilse de, olayın yol açtığı orta vadeli psikolojik ekimozları aşmaya çalışan herkes böyle olumlu şeylerin beklentisi içinde. “Keşke!” diyorsunuz, “keşke Oda böyle bir girişim içinde olsa da, koruma amaçlı bu tür alanların tasarımlanmasında daha sağlıklı çalışmaların yolu açılsa.”

C.Zeytinci: Dediğim gibi meslek odasıyız ve meslektaşlarımızın işini elinden almak anlamına gelecek böyle bir girişimimiz olmaz. Ancak, biz kamu yararı gördüğümüz bir duruma, aynı kamuoyunun bilgilenmesi çerçevesinde yaklaşım gösteririz. Taş atölyeler konusunda da aynı yaklaşımı sergiliyoruz. Yaptığımız, planladığımız, programa aldığımız her şey, kamuoyunun bir biçimde işin içinde düşünüldüğü çalışmalardır. Bu, Denizli Lisesi’nin devredilmesi girişimine karşı tutumumuzda da böyleydi, ören yerleri konusundaki tepkilerimizde de böyle. Bundan sonra da böyle olacak. Mesela Pamukkale’nin bir özel şirkete devri konusundaki tepkimizi de bu çerçevede ortaya koyduğumuzu hatırlarsınız. Zaten kamusal bilincin oluşması, ister istemez yapılacak çalışmanın yönüne bir biçimde etki eder. Eğer haklı bir zeminde duruyorsanız elde edeceğiniz kazanımlar sizi daha da güçlü kılacaktır. Nitekim Taş atölyeler konusundaki durum aynen budur.

ATÖLYELER ŞİMDİLİK KORUNUYOR

Y.Tok: Denizli Lisesi demişken, oradaki gelişmelere de değinelim mi? Bu tür yapıların belli kurumlar tarafından sahiplenilip korunmasında belki daha fazla fayda var. Kurumsal olarak ödeneği çıkarılır, bakımı, restorasyonu yapılır… Ama sahipsiz olmasının sakıncalarına taş atölyeler bir örnek. Taş atölyeler de müze olmasa bile Denizli Lisesi gibi sahiplenilerek korunabilir mi?

C.Zeytinci: Eğer taş atölyelerin bulunduğu bölgeye, mahkeme kararına uygun olarak kapsayıcı bir müze projesi uygulanırsa, müze doğal olarak sahiplenecek ve korunması sağlanacaktır. O nedenle biz defalarca ifade ediyorum, sponsor firmanın müze yapmasıyla problem yaşamıyoruz. Buna karşı değiliz. Aksine bakımı ve onarımı böyle olursa yapılacaktır diye düşünüyorum. Şimdiki mevcut durumuna ilişkin olarak da geçen yıl Denizli Emniyeti ve Valiliğine talepte bulunduk. Biliyorsunuz o alan geçtiğimiz iki ay içinde tel örgülerle çevrildi. Bu konuda talepte bulunurken, Vilayetin hemen yanında olmasına rağmen yeterli güvenlik önlemleri alınmadığı gerekçesini belirttik. Binaların hemen yanındaki otobüs duraklarında bekleyen vatandaşların tuvalet ihtiyacını gidermek için kullandıkları bir mezbeleliğe dönüşmekteydi. S on dönemde kokudan içeri girilemiyordu. Tinerci çocukların mekanına dönüşmüştü. Bu durumu ortadan kaldırma amaçlıydı talebimiz. Bu talebin akabinde Büyükşehir Belediyesi’nce içeriyi göstermeyen malzeme ile çevresinin kapatılması çalışmaları başlatıldı. Biz itiraz ettik. Binaları tamamen gizleyen bir örtü doğru olmazdı. Güncel olarak yol açılacak hasar ve yıkımların dışarıdan gözlenmesini engelleyecekti. Belediyeden talepte bulunduk, sonuçta şimdiki gibi tel örgü çekildi.

(Devam Edecek)

LİSEDEN MÜZE DEĞİL EĞİTİM ÇIKAR

$
0
0

ic_kapak

ic_kapak

Mimarlar Odası Denizli Şube Başkanı Cüneyt Zeytinci ile röportajımız tam da yeni şube genel kurulunun arifesinde oldu. Onlar hummalı bir hazırlık içindeyken, ben de görüşme derdindeydim, Cüneyt Bey her zamanki inceliğiyle zaman ayırdı ve görüştük. Görüşmenin ilk gün yayına verdiğimiz argümanlarının bir kısmı yeni değil bizim için. Zaten uzun zamandır yazıp çizdiğimiz konular. Asıl bu gün yayınladıklarımız önemli. Pamukkale örenyeri kuzey kapısı üzerine uygulanan üniteler konusunu merak ediyorduk, arka planıyla Cüneyt Bey’den dinlemiş olduk.

Çoğumuzun bildiği gibi kuzey kapısı uzay çatıları estetik değil bahanesiyle (eskiler buna ne der; 'estek, köstek sebeplerden') ortadan kaldırılıverdi. Bizim gibi birkaç çatlak sızıntı dışında kimsenin sesi çıkmadı. Halen hiç kimse de çıkıp "Kuzey Kapısı uzay çatıları estetik değildi, yıkıp demirini hurdacıya havale ettiniz. Peki güney kapısının uzay çatıları pek mi estetik görünüyor gözünüze? Diyelim öyle, aynı planla yapılmış kuzey giriş çatılarının suçu neydi?" demiyor. Bir de şöyle mi soralım: Kuzey Kapısı uzay çatıları ile derdiniz neydi? Onca kamu yatırımı, bu yatırımın maliyeti, maliyetin kaynağı falan-filan nereye çıkarıldı?

Geçelim. Sonraki gelişmeler hepten bayramlıkmış, Cüneyt Zeytinci’nin anlattıklarından bunu öğrendik. Yıllardır Denizli mimari dokusu, özellikle Buldan evlerinden elini eteğini çekmeyen Metin Sözen’in mimarlık, sanat tarihi-arkeoloji alanlarına dair konularda kentin bürokratlarını nasıl sürklase edip yanılttığını anlamaya çalışıyorduk, sonunda tanıklıkla da belgelemiş olduk.

Doğal olarak Cüneyt Zeytinci’ye bir kez daha teşekkür borcumuzu belirtmek farz oldu.

3

MİLLİ EĞİTİM BÜTÇESİ LİSE’YE DE YETER
Y.Tok: Denizli Lisesi’ne de değinelim demiştik ama?”

C.Zeytinci: Denizli Lisesi ile ilgili olarak; her zaman dile getiriyoruz, Denizli Lisesi yüz yıllık tarihinde bir eğitim çınarıdır. Türkiye de kız ve erkek öğrencilerin ilk kez birlikte eğitim vermeye başladıkları okul olma özelliğine sahiptir. Atatürk ve İnönü’nün ziyaret ettiği bir okuldur. Tüm bu nedenlerle çok özel bir okuldur. Biz orasının bir eğitim kurumu olarak kalmasından yanayız. Önceki dönemlerde zamanın Denizli Valisi Abdülkadir Demir, görüşmemizde bakımsız kalmaması ve korunması için oranın Denizli Belediyesi’ne verilmesinin doğru olacağını belirtti. Biz buna her defasında karşı çıktık. Bu konuyu dönemin İl Milli Eğitim Müdürüne açtığımızda bize şu yanıtı vermişti: “Cüneyt Bey, Denizli İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün yıllık bütçesi şu kadar. Bu bütçe ile Denizli Lisesi’nin bakım ve onarımının yapılmaması mümkün mü sizce” dedi. Okul bakımı için kesinlikle rahatça ödenek ayrılabileceğini gülerek söyledi. Buradan şu sonuca varıyoruz, Lisenin Bakanlık bütçesinden bakımının yapılması son derece doğru karardır ve eğitim kurumu olarak kalmaya devam etmelidir. Nitekim geçen altı ay içinde şu andaki mevcut binaların kız ve erkek tuvaletlerinin bakım onarım projeleri kuruldan onaylatıldı, bu kapsamda Denizli Lisesi Müdürlüğü, okul yaşatma derneği ve Mimarlar Odası ile yapılan uzun toplantılar sonucu TMMOB, Baro gibi kurumların katkısı sağlanarak restorasyonu yapıldı. Ön cephedeki ağaçların budanması ile ilgili bir karar yine kuruldan geçti ve ağaçlar budandı. Şimdi de binaların gece aydınlatması için çalışmalar sürüyor. Çok şık bir mekan ve aydınlatılması çevresel estetiği tamamlayan bir unsur olacak.

“TALİMAT” İTİBAR GÖRMEDİ
Y.Tok: Cumhurbaşkanının bildiğimiz bir talimatı vardı. 2014 yılı baharıydı sanırım, “Lise binasını Büyükşehir Belediyesine devredin” cinsinden. Bu konudaki gelişmelerin seyri nedir?

C.Zeytinci: Bu talimat Denizli kamuoyunda kabul görmedi. Özellikle Lise Mezunları Derneği, liseliler ve okuldan mezun olup şu anda Türkiye’nin çeşitli yönetim kademelerinde bulunanlar kararın yanlış olduğunu düşünerek eğitim kurumu olarak kalması hususundaki ısrarcı taleplerini sürdürüyorlar. Biz de bu talebin arkasında olmaya devam edeceğiz.

Y.Tok: Denizli de orta yaş kuşaktan itibaren mezun olan her üç kişiden biri de burada okumuş sanırım.

C.Zeytinci: Evet, Koca mektep mezunudurlar. Ben de orada okudum mesela. Zaten bir Ticaret Lisesi, bir Kız Meslek Lisesi ve bir de Koca Mektep vardı. O nedenle okuduğumuz okullarla gurur duyarız hala.

1

LİSEDEN MÜZE DEĞİL EĞİTİM ÇIKAR
Y.Tok: Şeytanın aklına karpuz kabuğu düşürelim biraz. Denizli Lisesi’nden bir müze çıkar mı?

C.Zeytinci: Bu konu bizim mimarlık ortamında da bazı zamanlar dile getirilir. Lise’nin farklı fonksiyonlarda kullanılması konusunu birkaç kez biz danışma kurullarımızda değerlendirdik. Bu değerlendirmeler sonucunda iki farklı görüş oluştu. Birinci, ağırlıkta olan ve bizim de arkasında durduğumuz görüş, binanın eğitim amaçlı tasarlandığı için aynı biçimde kullanımının devamını öngörüyor. Bir başka görüşe göre ise önemli olan binanın korunması. O nedenle korumayı içeren başka fonksiyonlarda da bina kullanımı uygun olabilir. Bu tartışmalar Büyükşehir’e devri konusu ile birlikte ortaya çıkmıştı.

Necati İnceoğlu Hocamızın da bu konuda görüşü var. Onun, Lise de 1970’lerde onarım yapıldığını, bu onarım zamanında bazı döşemelere betonarme destekler konulduğunu, o nedenle bundan sonra köklü bir fonksiyon değişikliği ile bina ana yapısına müdahalede bulunmanın uygun olmadığını belirten bir raporu var. Biliyorsunuz Hoca bu konuda ulusal ölçekte güvenilir bir uzmandır.

ARKEOLOJİ MÜZESİ ÖRENYERİNDE OLMALIDIR
Y.Tok: Başta sormam gereken sorulardan birini bir türlü soramadım. Konuşmanın akışını bozmak istemedim ama turizm konusuna devam ediyorken soralım. Kent içindeki altyapı müze ile birlikte öngördüğün turizmi kaldıracak durumda mı? Değilse, hemen planlamak mümkün mü?

C.Zeytinci: Aslında daha önce şunu tartışmak lazım. Dünya müzeciliği uzmanlarının ortak bir görüşü var. Arkeoloji müzeleri olmazsa olmaz, örenyerlerinde olmalarıdır. Ancak konumuzu dağıtmamak için sadece bir cümle ile keseyim, rahmetli Emre Madran ODTÜ’den hocamızdı ve şu görüşü benim için önemliydi: Şu anda sponsor kanalıyla Denizli’ye harcanacak toplam rakam 10 milyon olarak biliniyor. Bu rakamla halen Hierapolis müzesi olarak kullanılan şimdiki hamam gymnasiumun onarım yapılarak tam bir arkeoloji müzesine dönüştürülmesi en temel ve doğru yaklaşım.

35.000 DEPO MATERYALİ NEREDE SERGİLENİR?
Y.Tok: Bu konuda başka bir öneri, uzun yıllar Hierapolis kazılarında ve restorasyonlarında çalışmış bir arkeologdan geliyor. Şu anda hamam gymnasium 2000 yıl önceki fonksiyonuna dönebilir. Şimdi Karahayıt’ta yoğunlaşan termal sağlık yatırımlarına bir tür vitrin teşkil edebilir. Uluslararası düzeyde antik havuzun bu gün üstlendiği rolü çok daha yerleşik ve sağlık konseptine uygun olarak yerine getirebilir. Müze alanı olarak ise Pamukkale köyünden güney kapısına dönen yol kavşağındaki Kültür Bakanlığına müze yapılmak amacıyla 1990’larda ayrılmış olan arazi yeniden gündeme gelebilir. Bu önerinin sebebi ne? Çünkü şu anda Hamam gymnasium’da sergilenmeyi bekleyen ya da depolarda gün yüzüne çıkmayı bekleyen 35 bin civarında eser mevcut. Bunların çok önemli bir bölümü de ya ünik eser ya da uluslararası değerde sanat eserleri. Bir de sadece Hierapolis değil, hem Frigya, hem Karia bölgesindeki antik yerleşme kültürlerine ait. Ama hepsi de Denizli bölgesi antik kentleri ya da yerleşmeleri. Bu gün Denizli bölgesinde Kültür Bakanlığına ait 5-6 ayrı kazı olduğu düşünülürse, yer altından çıkmaya hazırlanan pek çok tarih materyaline hazırlanmak gerekir. Böyle bir manzarada Hierapolis büyük hamam yapısını daha geniş bir müzeye dönüştürmek sizce yeterli olacak mı?

2

ÖRENYERİNE MÜZE YAPMAK ZORDUR
C.Zeytinci: Uzmanların görüşü çerçevesinden bakarsak, müzenin örenyerinde olması çok doğru bir tez. Senin sözünü ettiğin arazi de antik kentin bitişiğinde olması nedeniyle makul sayılabilir.

Aydın İl merkezinde arkeoloji müzesi var. Çok geniş bir sergileme ve eser depolama kapasitesine sahip. Ama Aydın merkezdeki bu müzenin ziyaretçi sayısı ile örenyerlerine gelen ziyaretçilerin sayısı arasında uçurumlar var. o nedenle kent içinde bir arkeoloji müzesinin istenen ziyaretçi akışını sağlayacağını sanmıyorum.

Sizin de dediğiniz gibi Hierapolis Müzesi olarak kullanılan hamam yapısının antik çağdaki fonksiyonlarına dönmesi müthiş bir kazanım ve cazibeye yol açar. Bu gün Pamukkale gelirlerinin asıl payı antik havuza ait. Bu rakamı defalarca katlayacak bir mali potansiyel taşımakta bu öneri.

Diğer yandan örenyerlerinde müze yapımı da sıkıntılıdır. En yakınımızdaki örnek Aphrodisias. Oradaki müze sadece belirli noktalardan yerle teması olan bir yapıdır. Yani toprak altındaki antik kent kalıntılarının korunmasını esas alarak tasarlanmış ve uygulanmıştır. Bu türden projeler yapılmadığı sürece antik kentler içinde yapılacak yapılar, o kentin toprak altındaki bölümüne zarar verir, dolayısıyla zor işlerdir.

KUZEY KAPISINA BETON TEMEL ÖNGÖRÜLMÜŞTÜ
Y.Tok: O halde Pamukkale Kuzey kapısına yapılacak giriş bölümü projesinden haberiniz olmalı. Şimdilerde uygulaması yapılıyor diye biliyorum, bu nedenle Hazirana kadar giriş-çıkışa kapatıldı. Nasıl bir proje bu?

C.Zeytinci: Pamukkale giriş kapısı ile ilgili bir buçuk yıl önce Aydın Koruma Kurulunda bir proje onaylandı. Bu proje kuruldan çıktıktan sonra bizim gündemimize geldi. Proje 1500 m²’lik olup, altındaki dokuyu hesaba katmayan 50 cm temel betonu öngören bir yapıydı. Biz odamızda bun değerlendirdik ve bu haliyle uygulanacak bir projenin cinayet anlamına geldiğine hükmettik. Tam ihale aşamasıydı, konuyu önce zamanın Valisi Abdülkadir Demir ile paylaştık. Ardından Milli Saraylarda görev yapan ve Denizli’ye sık sık gelip giden Metin Sözen Hoca’mıza açtık. Metin Hoca’nın da içinde bulunduğu 6-7 kişilik bir kurul proje için onay vermiş. Ondan sonra proje hazırlanmış ve Aydın kurulundan onay almış. Ben Vali ile paylaştığımız zamanlarda Metin Sözen Hoca’yı aradım, durumu aktardım. Hoca “Ya bu Mimarlar Odası da her şeye burnunu sokuyor, bıktım artık sizden, bundan sonra Oda adına gelecek hiçbir çağrınıza gelmeyeceğim, siz bu hocalardan iyi mi biliyorsunuz kardeşim” diye bir güzel fırçaladı telefonda beni. “Burada o kadar profesör oturup karar verdi” dedi, “siz kim oluyorsunuz” dedi… Ben de “siz projeyi gördünüz mü” dedim, “görmedim” dedi.

VALİ DEMİR: “BİZİ BİR CİNAYETTEN KURTARDINIZ”
Bu görüşmeyi aynen Denizli Valisi’ne de aktardım. Sayın Vali bizi dinledi, sonra “Başkan bu konuyu inceleyeceğim” dedi. Tam ihale aşamasında Vali ihaleyi durdurdu. Üzerinden 10-15 gün geçti, oturup Vali Bey ile tekrar görüştük. Vali projedeki yanlışlıkları gördü ve “Başkan iyi ki uyardınız” dedi, “bunu gerçekten de kamuoyu ile tartışmadık, siz doğru bir iş yaptınız, Pamukkale’de bir cinayeti önledik, teşekkür ederim” dedi. Bu yanlıştan dönmek tarihsel bir olaydı ve Mimarlar Odası buna vesile oldu.

Y.Tok: Şimdi bir proje uygulanıyor galiba. Yeni projeyi kim yaptı?

C.Zeytinci: Yeni projeyi bizim üyelerimizden Öncü Başoğlan yaptı.  Tamamıyla örenyeri şartlarına saygılı bir proje. Aydın Koruma Kurulu tarafından da onaylandı. O projenin arkasındayız ve onaylıyoruz. Bu proje henüz ihale aşamasında.

Y.Tok: Peki şimdi uygulanan proje kimin?

C.Zeytinci: Belki ihale tamamlanmış olabilir. Bilemiyorum. Ama öncü hanım ile görüşülebilir.

Y.Tok: Teşekkürler söyleşi için.

C.Zeytinci: Görüşlerimizi anlatma fırsatı verdiğiniz için ben size teşekkür ederim.

 

 

 

 

 

 

GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ…

$
0
0

denizli-gecmis-zaman-olur-ki11-02-2016-h

denizli-gecmis-zaman-olur-ki11-02-2016-h

Fotoğraf sanatçısı Cengiz Akhisar’ın objektifinden bu hafta da “geçmiş zaman olur ki” diyor, sizleri anılarda kalan fotoğraflarla baş başa bırakıyoruz.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki11-02-2016-5

EKİP TEFTİŞTE
Yıl 1984… Ziya Tıkıroğlu’nun Denizli Belediye Başkanlığı dönemi. Yazı İşleri Müdürü Ferit Uzun (soldan 2.), Fen İşleri Müdürü Uğur Tekin Ilgaz (ortada), Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürü Mehmet Yiğit (arkada beyaz gömlekli), Çatalçeşme Oda Tiyatrosu’nun bulunduğu bölgede teftişte. Onlara kamerasıyla eşlik eden (sol başta) Cengiz Akhisar.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki11-02-2016-6

DENİZLİ ROTARY ÖĞRENCİ GEZİSİ
Denizli Rotary Kulübü, aktiviteleri kapsamında zaman zaman geziler de düzenlerdi. Bunlardan birisinde, bir grup lise öğrencisini Ankara’ya götürerek, başkentin tarihi yerlerini gezip görmelerini sağladı.

gecmis-zaman-olur-ki-yeni-haber-arasi

denizli-gecmis-zaman-olur-ki11-02-2016-142

AHMET BEY DANSTA DA BAŞARILI
Çalışkan Isı Cihazları Sanayi ve Ticaret Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Çalışkan, eşi Sıdıka Hanım ile birlikte katıldığı bir davette, iş hayatı kadar dansta da başarılı olduğunu gösterdi.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki11-02-2016-153
AŞIK ÇİFT
Bir davetteyiz. Salonu, pisti gözlemliyoruz. Bir baktık ki karşımızda Aşık’lar. Eh bu anı kaçırmamak gerekiyor. Gülümseyerek bakan Harika Hanım ve eşi Ali İhsan Aşık’a, yaklaşan Sevgililer Günü öncesi kucak dolusu sevgiler.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki11-02-2016-155

HAYATA GÜLEREK BAKMAK
Yaşanan sıkıntı ve olumsuzluklara rağmen hayata gülümseyerek bakabilmek gerekiyor. İşte bunu yapabilen bir çift. Bir davette dans ederken yakaladığımız İsmet Abalıoğlu ve eşi Benay Hanım, objektifimize gülümseyerek bu pozu verdiler.

Viewing all 548 articles
Browse latest View live