Quantcast
Channel: Özgün – denizlihaber.com
Viewing all 548 articles
Browse latest View live

KIZ MESLEK LİSESİ NASIL YIKILDI?

$
0
0

denizli-seval-uysal-isin-asli-kiz-meslek-lisesi-nasil-yikildi-m

Mimarlar Odası eski Başkanı ve İKK Sözcüsü Cüneyt Zeytinci’nin önceki gün “Keşke Kız Meslek Lisesi’ni de koruyabilseydik. Bu eksiklik o dönemin mimarlar odası yönetiminindir” sözü yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi. Bu sözün üzerine, geçmişe gitmemiz şart oldu: 

Vilayet (1952) ve Erkek Sanat Okulu (1945) ile aynı ada üzerinde yer alan ve yaklaşık zamanlarda inşaatı tamamlanan Kız Meslek Lisesi’nin, Vali Vefki Ertür tarafından yaptırıldığını ve 1957’de eğitim ve öğretime açıldığını biliyoruz. 1959’da Kız Sanat Ortaokulu, 1962’te Kız Enstitüsü, 1974’te Kız Meslek Lisesi adlarıyla eğitim veren okuldan 1957’den günümüze kadar binlerce kız öğrenci mezun oldu. O mezunlardan biri Denizli’nin ilk kadın milletvekili ve İlk kadın bakanı AKP Denizli Milletvekili Selma Aliye Kavaf’tı. Kaderin cilvesine bakın ki, Kız Meslek Lisesi yıkılırken Kavaf; Kadın ve Aileden Sorumlu Bakan’dı.

Takvimler 2010 yılı Haziran’ını gösteriyordu.

Görünürde Kız Meslek Lisesi’nin yıkılması için bir sebep yoktu. Mimarlar Odası Başkanı İbrahim Şenel’in sempozyum öncesi KML’ne ilişkin tereddütleri ortadan kalkmış, Hükümet konağı ve çevre düzenlemesinin yarışma süreci sancılı da olsa bir şekilde tamamlanmış, Yavuz Selim Sepin'e ait proje birinci seçilmişti. Sepin’in projesinde Kız Meslek Lisesi, Taş Binalar ve Hükümet Konağı korunmuştu. Bu Proje, üç yapıyı kent belleğindeki tarihsel iz olarak tanımlamış yeni hükümet konağını da bu izin içerisine yerleştirmişti. Anlayacağınız Kız Meslek Lisesi projenin temel kurgusunun üç kaynağından biriydi. Jürinin projeyi birinci seçmesinin nedenlerinden biri de buydu. Sonuçtan herkes memnundu. Vali ve Belediye Başkanı hariç! Hatırlarsanız; Vali Yavuz Erkmen, Mimarlar Odası’nın düzenlediği sempozyum sonuçlarını beğenmemiş ve alenen itiraz etmiş, televizyon ve gazetelere sempozyum sonuçlarının katılımcıların görüşlerini yansıtmadığını açıklamıştı.

Sempozyumdan İki hafta sonra da 18 Mayıs’ta Ticaret Odası’nın toplantı salonunda meslek odaları ve STK başkanlarını toplayarak sempozyum sonuçlarının oylanmasını istedi. Valinin bu tutumu Mimarlar Odası ile Vilayetin üç ay süren “yol arkadaşlığı”nı bitirdi. Sempozyum sonuçlarının oylattırılması mimari camiada da yankı buldu. Mimar Cengiz Bektaş şu açıklamayı yaptı: “Sempozyum sonuçları tartışılır, ama oylanamaz. Çünkü; bilimsel yapıdan çıkan sonuçlar, estetik ve planlama bilgisi olmayanlar tarafından değerlendirilemez. Oda başkanları hangi estetik değere göre bunu yapabilirler ki? Ben bu sempozyumu saymıyorum diyemezsiniz.”

denizli-seval-uysal-isin-asli-kiz-meslek-lisesi-nasil-yikildi-SEMPOZYUM-PROTOKOL

SEMPOZYUM RESMEN YOK SAYILDI!

Demeyi bırak, resmen yok saydılar!

Nasıl mı?

Dönemin oda başkanı İbrahim Şenel anlatsın:

“Sempozyum sonucuna göre alanda 3 önemli kütle vardı: Erkek Sanat Okulu Taş Atölyeleri (Taş Binalar), Tescilli Hükümet Binası, Mevcut Kız Meslek Lisesi. Fakat Valiliğin fikri Kız Meslek Lisesi yapısını korumak değildi. Birlikte başlattığımız bir süreçte böyle bir sonuç çıkınca, Vali sempozyumdan istediği sonucu alamamış oldu. Sempozyumda O alanda yapılması planlanan katlı otopark ve yeraltı arkeoloji müzesi de çürütülmüştü. Bu durumda Valilik bir tavır değiştirerek sempozyuma karşı bir tavır aldı. Bunu da çeşitli odalar (sanayi odası, ticaret odası, esnaf odası gibi), STK’lar, Belediye Meclis Üyeleri, Siyasi Parti Temsilcilikleri, TMMOB’ye bağlı birimler vb. kurumları çağırarak bir toplantı düzenledi ve Vali: “bir sempozyum düzenlenmiş ancak sonuçları kamu tarafından kabul görmemiştir, sonuçları oylayalım” dedi ve kim elini kaldırdı, kim neyi oyladı bilinmeden “Sempozyum yüzde 90 reddedildi” diye açıklama yaptı. Herhalde dünya tarihinde bir sempozyumun böyle iptal edildiği görülmemiştir. Ben de bu yöntemi reddettiğimi, burada oylama yapanların büyük çoğunluğunun sempozyuma katılmadığını hatta sonuçlarını dahi okumadığını açıkladım. Tabi bu bir gerilim yarattı, Vali’yle sürecin başlangıcında kurduğumuz bağlar koptu”

denizli-seval-uysal-isin-asli-kiz-meslek-lisesi-nasil-yikildi-senel-erkmen

KIZ MESLEK LİSESİ YARIŞMACIYA BIRAKILDI

Sonra ne mi oldu?

TMMOB İl Koordinasyon Kurulu devreye girdi.

TMMOB’ye bağlı başkanlar toplanarak Vali’ye gitti ve bir uzlaşma önerisi yaptı. O öneri şuydu:

“Taş binalar korunsun, kentte bu konuda bir mutabakat var; Hükümet Konağı tescilli bir bina, o nedenle korunacak; Kız Meslek Lisesi’nin korunması konusunu ise yarışmacıya bırakalım.”
Bu fikir taraflar tarafından kabul gördü. Ancak bir şartları vardı:
Mimarlar Odası sempozyum sonuç bildirgesinin şartname eki olarak verilmesini,
Vali Erkmen’de Valilik görüşlerini içeren bir raporun ek olarak koyulmasını istedi.
Aralarında bir protokol hazırlayarak imzaladılar.
Tarih 11 Haziran 2009’du.

Çok değil, bir gün sonra Vali Erkmen, imzaladığı protokolde “Mevcut Hükümet Konağı mutlaka korunacaktır” maddesini unuttu ve Koruma Kurulu’na başvurarak eski vilayet binasının “taşıma projesi’ne acil onay istedi. Kurul’da “uygun” gördü.

Selem-Reklam

VALİ İMZALADIĞI PROTOKOLE UYMADI!

1 Temmuz’da Oda Başkanı Şenel jüri üyeliğinden çekildiğini açıkladı.

Neden mi?

Yarışma hazırlıkları sürerken, Vali, kimsenin haberi olmadan Jüri şartname raporuna Vali Sonuç Raporu’nu ekletmişti. Bu raporda; Mimarlar Odası ve sempozyum hakkında ciddi, ağır ve rencide edici ithamlar vardı. Vali sempozyum sonuçlarının katılımcıların görüşlerini yansıtmadığını söylüyordu.

Özetle: “Ey yarışmacı! Sempozyum sonuçlarına bakarak karar verme, nereyi yıkmak istersen yıkabilirsin” demek istiyordu.

Oda Başkanı Şenel, Vali ile görüşerek raporun şartnameden çıkarılmasını istedi. Vali aldırış etmedi, söz konusu metni aynen yayınlattı. Denizli Hükümet Konağı ve Çevresi Planlaması Yarışma Şartnamesi Denizli İl Özel İdaresi internet listesinde yayınlandı ve yarışma başladı.

Vali’nin bu tavrı ipleri kopardı.

Mimarlar Odası Başkanı İbrahim Şenel jüri üyeliğinden çekildiğini açıkladı ve şöyle konuştu: “Göreve geldiğim dönemden beri Denizli Valisi’yle uyumlu bir şekilde çalıştık ancak görüyorum ki bizim gösterdiğimiz iyi niyet, Valilik tarafından hep kullanılabilecek bir zemin olarak algılanmış. Bu son hareketi sonucunda, bütün o güven ortamında bir gerçeklik olmadığı kanaatine vardım. Bu ortamda odamı ve kendimi daha fazla tutmak istemedim. Ama bu yarışmayı boykot anlamında değildir. Bize böyle yaklaşan, bizim yaptığımız bir sempozyuma bu kadar ağır ithamlarda bulunan bir kurumun bu çalışmasının içinde daha fazla bulunmamak yönünde bir tasarruftur. “

Sonrası mı?

Yarışma süreci tüm sancılara rağmen bir şekilde tamamlandı. Yavuz Selim Sepin'e ait proje birinci seçildi. Sepin’in projesinde Kız Meslek Lisesi, Taş Binalar ve Hükümet Konağı da korunuyordu. “Bu yapılar kent belleğinin değiştirilemez bir parçasıdır” mesajını veren proje birinci gelmişti ama henüz hiç bir şey bitmemişti.
Asıl Meydan savaşı yeni başlıyordu!

denizli-seval-uysal-isin-asli-kiz-meslek-lisesi-nasil-yikildi-yavuz-selim-sepin

DEVLETİN VALİSİNE İNANDILAR

Tarih: 18 Haziran 2010

Kız Meslek Lisesi’nde tamirat yapılacağı haberleri yayılmaya başladı. Fısıltı gazetesine göre okulun salon kısmı yıkılacak ve genişletilecekti. Başta kimse bu haberlere itibar etmedi. Çünkü; bu fiziki olarak mümkün değildi. Eski binanın bir bölümü peynir dilimi gibi kesilip alınamazdı, binanın tamamı çökerdi. Kamuoyu bunu tartışırken, kalorifer peteklerinin söküldüğü haberi geldi. TMMOB İl Koordinasyon Kurulu haberi alır almaz toplanarak acil bir şekilde Vali ile görüşme kararı aldı. Vali’ye ulaşıldı ve randevu alındı. Vali Erkmen yıkım yapıldığını kesinlikle kabul etmedi, ufak bir tamirattan söz etti. Devletin Valisine inanmak zorundaydılar. Koskoca vali yalan söyleyecek değildi ya! Ancak Valinin yanından ayrıldıktan sonra basının karşısına geçip “uyarıcı” bir açıklama yapmayı da ihmal etmediler. O açıklamada şu ifadeler yer alıyordu: “…Bugün gelinen nokta; 14 Haziran 2010 tarihinde ihalenin yapıldığı ve bu doğrultuda binanın sökülmeye başladığı, çatı kiremitlerinin alındığı, kapı, pencere ve kalorifer peteklerinin söküldüğü şeklindedir. Duyumlarımız da bir kolunun yıkılarak proje müellifince burada ek bina yapıldığı yönündedir. Binadaki hareket kamuoyunda ve bizlerde tedirginlik yaratmıştır. Bina artık tüm uygulama proje alanı içindedir ve bu bölgede yapılacak her türlü faaliyette proje bütünlüğü ve iş programı çerçevesinde ele alınmalıdır, öncelikler doğru belirlenmelidir. Bina üzerinde yapılacak tadilat ve düzenleme işlemlerinin, yapının bütününe zarar vermeyecek şekilde proje ve plan eklerine uygun olarak yapılması yönünde hassasiyet gösterilmelidir”


denizli-seval-uysal-isin-asli-kiz-meslek-lisesi-

GECEYARISI OPERASYONUYLA YIKILDI

Ancak bu açıklama yıkımı engellemeye yetmedi.

18 Haziran’ı 19 Haziran’a bağlayan O’ gece;
Belediye dozerleri Kız Meslek Lisesi’ne girdi. Görünüşe göre her şey planlanmış, güvenlik önlemleri alınmıştı. Olay yerine ilk gelenler Baro lokalinde oturanlarla, görüntü almak isteyen gazetecilerdi. İçeri girmek için polis barikatını aşmak gerekiyordu. Duvarlardan atlayarak içeri girmeyi başaran Arif Balkanay ve birkaç CHP’li kepçelerin önüne dikildiler. Bir süre sonra Belediye Başkan Yardımcıları Mustafa Gökoğlan ve Nilgün Hök olay yerine geldi. Orada bulunanlar `yıkım kararı' nın gösterilmesini istedi. Ellerinde böyle bir karar yoktu. İçlerinden birileri Vali Yavuz Erkmen'i arayıp yıkımın durdurulmasını istedi; ancak Vali’ye ulaşılamıyordu. Kalabalık kepçelerin çalışmasına izin vermedi. O gece yıkım durdu.
denizli-seval-uysal-isin-asli-kiz-meslek-lisesi-nasil-yikildi-gazete-kupuru

ZEYBEKCİ ”YARIDA BIRAKMAYIZ”DEDİ
Gazeteciler, Belediye Başkanı Nihat Zeybekci’ye sabah ulaşabildiler. Zeybekci yaşanan gerginliğin detaylarını bilmediğini söyledi “Şehir dışındaydım. Sabaha karşı döndüm” dedi.
Zeybekci’nin açıklamasının detayları Denizlihaber.com’da Hacı Selamoğlu imzasıyla yayınlandı. 19 Haziran tarihli haber şöyle: “Projede o bölgeden 25 metrelik bir yolun geçeceği belirtiliyor. Ekiplerimiz de bunun üzerine söz konusu bölgede kalan binada tadilat yapmak amacıyla dün çalışma başlatmışlar ve tepkiyle karşılaşmışlar. Bu tepkiye akıl sır erdiremiyorum. Her şeyin kanunlara uygun olduğu bir yıkımı eleştiren bu kitle, 800 yıllık Ulu Cami yıkılırken neredeymiş, merak ediyorum ” diyen Belediye Başkanı Zeybekci, yıkımın tamamlanacağını ise şu sözlerle aktardı; “Biz başladığımız işi bitiririz. Yarıda bırakmayız.”

Dediği gibi oldu, yarıda kalmadı!

Bir gün sonra dozerler yeniden bahçeye girdi ve Kız Meslek Lisesi’nin yıkımı herkesin gözü önünde, onlarca polisin "koruması" altında gerçekleşti. Valinin sözleri de, imzaladığı protokol de, Resmi Gazete‘de yayınlanan yarışma şartnamesi de ve şartnamenin 20. ve 21. Maddeleri de yalan olmuştu.

Yıkımın ardından TMMOB İKK ve Demokrasi Platformu üyelerinden oluşan 200 kişilik bir grup valilik ve belediye önüne siyah çelenk bırakıp, Vali’yi istifaya çağırdı. Ancak iş işten geçmiş, KML yıkılmış yıkıntıları kalmıştı.

denizli-seval-uysal-isin-asli-kiz-meslek-lisesi-nasil-yikildi-nihat-zeybekci

Sözü rahmetli Oktay Ekinci’yle bitirelim. Hepimizin duygularına tercüman olan o yazı 1 Temmuz 2010’da Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlandı: “Cumhuriyet dönemi yapılarından olan Vali Vefki Ertürk Kız Meslek Lisesi artık yok!.. Üstelik hükümet konağı ve çevresi için daha geçen sene düzenlenen "mimarlık-şehircilik yarışması"nda da aynı binanın "korunma"sını öngören projenin birinci seçilmesine rağmen... Belediyeyi ve Valiliği yönetenler, hem Resmi Gazete'de yayımlanan "yarışma şartnamesi", hem de hukuk devleti ilkeleri ve "kamu etiği" gereğince yarışmayı kazanan projeyi uygulamak için çaba göstermek yerine, aynı projede yaşatılan bir mirası yıkarak "çağdaş uygarlık tarihimize nasıl geçtikleri"ni acaba düşünüyorlar mıdır?”

Yıkılan Kız Meslek Lisesi’nin arsasına gelince; bildiğiniz gibi çok önemli bir işlev üstlendi. Otopark oldu!


Marmaris’te yoldan çıkmak

$
0
0

denizli-marmaris-gezi-yazisi-h

denizli-marmaris-gezi-yazisi-h

“Marmaris, dünyanın en güzel turizm bölgelerinden birisidir. Kendi görev süremiz içerisinde Marmaris’in gerek kentte yaşayanlar gerekse dışarıdan gelen misafirlerimiz için cazip bir yaşam ve turizm bölgesi olması adına yoğun çalışma tempomuzu sürdürüyoruz.


denizli-marmaris-gezi-yazisi-ali-acar

Kendi ülkemizde ne kadar tanınıyoruz, hele hele bölgemize en yakın büyükşehir olan ‘Denizli acaba Marmaris’i ne kadar tanıyor’ diyerek, bu ilimizi kendimize pilot bölge seçtik. Bölgenin turizm ve seyahat acentelerini, Denizli’deki basın mensupları ile belli aralarda bir araya getiren program gerçekleştirdik. Denizli’nin basın kuruluşları ile birlikte Marmaris’in tanıtımı adına etkinliklerimiz sürecek.

 Denizli, gerçekten sanayisiyle aynı zamanda turizm bölgesi olmasıyla, eğitim ve kültür seviyesiyle ve ülke bazında gerçekten seçkin bir noktada olması sebebi ile bizim pilot bölgemiz oldu. Denizli halkının turizm ve gezi amaçlı düşünebileceği en cazip nokta Marmaris olduğunu tüm Denizlili hemşerilerimize, dostlarımıza anlatmanın yolunu bu şekilde bulduk ve bu yol haritasına bu şekilde devam ediyoruz.

 Biz sevgili Denizlili hemşerilerimizi, dostlarımızı Marmaris’te misafir edip, onları burada ağırlayıp, rahat ettirip, iş hayatlarındaki yorgunluğu, stresi atmalarını sağlamanın en cazip yolunun Marmaris’ten geçtiğini anlatmak istiyoruz. Buyurun, gelin. Hepinizi Marmaris’te ağırlamaktan çok memnun olacağız. Tüm Denizlilere sevgi ve saygılarımı sunuyorum.”

Tarihin kusursuz heykel ölçüleriyle miras bıraktığı yerdir Marmaris. Yeşilin ve mavinin tüm tonlarını, üstelik de yılın 12 ayında görebileceğiniz cennetten bir köşe. Uzun kıyı şeridi, eşsiz güzellikteki koyları, sizi oksijene doyuran ormanları, seyrine doyum olmayan şelaleleri, mağaraları ve yazmakla bitmeyen doğal ve tarihi güzellikleri. Bu güzellikleri yerinde görebilmek ve yaşayabilmek için biraz yoldan çıkmak gerekiyor.

Doğa tutkunun bir grup ile Denizli’den Marmaris’i keşfe çıktık.

Denizli’den yola çıktığımız zaman içimize bir heyecan doldu. Denizli-Marmaris yolu üzerinde ise bambaşka güzellikler bizi bekliyordu. Her muhteşem görüntüde bir mola verip, güzellikleri kadrajımıza alarak yolumuza devam ettik.

Marmaris’e biraz daha yaklaştık ve Muğla'nın ortasında Ula ilçesi sınırlarında bulunan Akyaka Mahallesi’ne geldik. Bizim gibi manzaranın büyüsüne kapılanlar araçlarını kenara park edip, kimisi elindeki profesyonel makineyle kimisi de telefonlarla güzelliğine doyum olmayan manzarayı ölümsüzleştiriyordu.

Biz de kadrajımıza aldığımız fotoğraflarla yeniden Marmaris yoluna koyulduk. Keyifli yolculuğun ardından Anadolu’nun Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bereketli topraklarında, toprağın suya, suyun ağaca, doğanın gökyüzüne dost olduğu yerde, yeşilin maviyi sımsıcak kucakladığı coğrafyadayız. Tarihin şimdiki zamanlara kusursuz bir heykel ölçüleriyle miras bıraktığı yerdeyiz. Yani Marmaris’teyiz.

denizli-marmaris-gezi-yazisi-marmaris

Marmaris’te güneşli bir bahar havası karşıladı bizi. Tabi bir de Marmaris Belediyesi ekibinin sıcaklığı. Karşılamasının ardından 2 günlük bir program gezisinin verdiği heyecan ile rotamızı çizdik ve sonraki gün buluşmak üzere vedalaştık.

Ve gezi günü…

Sabah 7, kahvaltılarımızı yaptık ve otel girişinde bekleyen araçlarımıza atlayarak gezi rotamıza doğru yola çıktı. Yol boyunca muhteşem manzaranın verdiği huzur, daha güzel manzaraları görme heyecanı ile bambaşka bir yolculuğa çıkıyorduk aslında.

denizli-marmaris-gezi-yazisi-jeep

Marmaris’i adım adım gezen Marmaris Zirve Dağcılık ekibi bize rehberlik yapıyor ve keşfettikleri güzellikleri bizlerler paylaşıyor. Yolumuz ilk olarak Cennet Adası’na düşüyor. Cennet adasına ulaşmak da emek istiyor. Tırmanışımız bir hayli uzun sürüyor ancak Cennet Adası’na ulaşmak için kullandığımız rotada doğal güzellikleri görmek bir başka heyecan veriyordu bize. Adanın sergilediği pastoral manzara, cenneti kıskandıracak denli güzel.

Uzun tırmanışın ardından Cennet Adası’nın zirvesindeyiz. Olağanüstü manzarasıyla Cennet Adası konuklarını da aynı zarafetle karşılıyor. Mevsime inat gökyüzünde pırıl pırıl bir güneş, denizden doğru hafifçe esen rüzgar, kuşların şen şakrak cıvıltısı… Bir mola verip manzaraya karşı çay, kahve keyfi yapmayı da unutmuyoruz.  Sizinde bu manzara karşısında bir kahve ya da çay içmenizi öneriyoruz. Artık Cennet Adası’ndan ayrılma vakti. Çünkü Nimera bizi çağırıyor.

denizli-marmaris-gezi-yazisi-magara

Marmaris’te yoldan çıkmak diye başladık ya söze. Nimera Mağarası için biraz tırmanmamız gerekiyor. Her tırmanışta karşımıza çıkan doğal güzellikleri kadrajımıza alıp, Denizlililer için o anları ölümsüzleştiriyoruz. Dedik ya hani Marmaris’in her köşesi ayrı bir cennet bambaşka bir tarih diye. Bizi M.Ö 21. Yüzyıl’dan buyana varlığını sürdüren Nimera Mağarası karışılıyor. Tarih meraklılarına da bir adres gibi. Doğanın bahşettiği güzellik ile Marmaris’in dağlarında gizlenen mağaranın köylüler tarafından soğuk hava deposu olarak da kullanıldığını öğreniyoruz. Nimera Mağarası’nda kendimiz için bir anı fotoğrafı çekilip, oradan ayrılıyoruz.

denizli-marmaris-gezi-yazisi-selale

Marmaris’in bir başka güzelliği, sunduğu görsel şölen ile bizi bizden alan Turgut Şelalesi’ne vardığımızda zaman su gibi akmış, öğle saatlerine gelmiştik bile. Burada yeşilin bin bir tonundan oluşan örtüyü şelaleden akıp gelen berrak su tamamlıyor. Aynı suyun, bir zamanlar yanından geçmekte olduğumuz değirmenleri çalıştırdığını öğreniyoruz.

denizli-marmaris-gezi-yazisi-selaleler

Turgut Şelalesi’nden çıkıp yolumuzu Selimiye istikametine çeviriyoruz. Gün henüz tepemizde. Yine de elimizi çabuk tutmalıyız. Az sonra sözleştiğimiz gibi AKUT ekibiyle buluşacağız. Onların bizim için hazırladıkları tırmanış seremonisini izleyeceğiz.

denizli-marmaris-gezi-yazisi-tirmanis

Yola devam ederek Bozburun kral yoluna geldik. Burası Karya topraklarının Akdeniz’e kavuştuğu Bozburun koyunun hemen sırtlarında. Antik yol eski kentin çok az kalmış kalıntıları arasına nakış nakış işlenmiş ve binlerce yıldır kullanılmakta. denizli-marmaris-gezi-yazisi-degirmen

Yol boyunca eski taş ustalarının keski ve çekiç izlerini neredeyse her taşın üzerinde görmek mümkün. Sizi yavaş yavaş hüzünlü ve bir o kadar da mistik bir hayale doğru sürüklüyor.

denizli-marmaris-gezi-yazisi-altin-sivri

Yolculuk bitmiyor, bu kez uzaktan Altın Sivri’ye bakıyoruz hayranlıkla. Bulutları ve güneşi fethetmeye çıkmış gibi gökyüzüne dimdik yükseliyor. Biz de onun zirvesini fethetmeliyiz. Güneydoğu cephesinden araçlarımızla yumuşak bir tırmanışa geçiyoruz.

Siz hiç doğaya, denize ve bulutlara aynı anda dokundunuz mu? Altın Sivri’nin zirvesine ulaştıysanız bunu başarmışsınız demektir. Her an güneş kendini gösterebilir, bulutlar gökyüzünü kaplayabilir, yağmura yakalanabilirsiniz. Bu arada Gökova’nın cennet doğası yolunuzu aralayıp tüm körfezin sularını ayaklarınızın altına serebilir. Tüm manzarayı size sessizce anlatabilir.

denizli-marmaris-gezi-yazisi-karacasogut

Kadim Karya ülkesinin ilk insanları binlerce yıl önce bu topraklara doğdu. Şehirlerini, tapınaklarını burada kurdu, çeşmelerini, yollarını buralarda inşa etti. Yolculuğumuzun son etabını işte öyle bir yol güzergahıyla tamamlıyoruz. Marmaris yürüyüş gruplarının işaretledikleri yaklaşık 4 kilometrelik Karacasöğüt Yolu’nu yürüyüp, ünlü denizcimiz Sadım Boro adıyla özdeş Karacasöğüt Koyu’na ulaşıyoruz. Yine hafızalardan silinmeyecek doğa güzellikleri ile gezimizi sonlandırarak tekrar buluşmak üzere Marmaris ekibi ile vedalaşarak, Denizli’ye doğru yola çıkıyoruz. 

Marmaris silinmeyecek izler bırakıyor bizde. Marmaris’te yoldan çıkmanın heyecanı, hafızalarımıza kazınmış cennetten köşeler kalıyor anı olarak. Bir daha buluşmayı iple çekmemizi sağlayacak doğal ve tarihi dokuyu özleyeceğimizi bilerek dönüyoruz.

Katkılarından dolayı fotoğraf sanatçısı Zeki Akakça’ya, Marmaris Zirve Dağcılık ekibi ve Marmaris AKUT ekibine teşekkür ederiz.

 

Sandıras’ın zirvesi Çiçekbaba’ya çıkış…

$
0
0

denizli-zeki-akakca-sandiras-zirvesi-cicekbabaya-cikis-h

denizli-zeki-akakca-sandiras-zirvesi-cicekbabaya-cikis-h

Uzaktan bakınca ulaşılmaz gibi duran yüksek dağların zirvelerine çıkmak, oralardan göz alabildiğince uzanan boşluğa bakmak bulunduğu yerden yukarıda hiçbir şeyin olmadığını görüp bilmek, zirvede olduğunu hissetmek ve sonrasını düşünmek… Bu inanılmaz anı yaşamak için zaman-zaman zirve tırmanışlarına katılarak vücudumun sınırlarını zorlarım. 

denizli-zeki-akakca-sandiras-zirvesi-cicekbabaya-cikis-1

Yılda birkaç kez bir kez yaptığım bu faaliyet Denizli’de Honaz Dağı, Akdağ, Bozdağ ya da Sandıras Dağı zirvesine çıkmak şeklinde olabiliyor. Bu kez yakında olan ilk etkinlik Sandıras Dağı zirvesi Çiçekbaba’ya çıkmakla gerçekleşecekti. 

denizli-zeki-akakca-sandiras-zirvesi-cicekbabaya-cikis-2

Etkinliği organize eden; üyesi olduğum Denizli Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü idi. Günlerin kısa olması nedeniyle sabah erken saatte şehirden hareket ederek yürüyüşe başlayacağımız noktaya kadar araçla ulaştık. Araçtan inip malzemelerimizi sırtlayıp önce orman yolundan kısa süre yürüdükten sonra patika dahi olmayan orman içine girerek yürümeye başladık. 

denizli-zeki-akakca-sandiras-zirvesi-cicekbabaya-cikis-3

Kış tırmanışı olması nedeniyle katılımcılardan ekipmanı yeterli olanların etkinliğe katılabileceği belirtildiği için sırt çantaları biraz ağırdı.

denizli-zeki-akakca-sandiras-zirvesi-cicekbabaya-cikis-4

İlk tırmanış anlarında terlemeler ve zorlanmalar olsa da ilerleyen zamanda bu olumsuzluk çabuk aşılıyordu. 

denizli-zeki-akakca-sandiras-zirvesi-cicekbabaya-cikis-5

Orman üst sınırlarından yukarıya doğru tırmandığımız anlarda karlı zeminde yürümenin zorluğunu da tatmaya başlıyorduk. Yürüyüş sistemi tek sıra ve aynı noktalara basmak şekline geliyordu. Bu şekilde yürümekle Sandıras Dağı’nın anıt ağaçlarını geride bırakarak dağın bir diğer güzelliği olan Kartal gölüne doğru yol alıyorduk. Anıt karaçam ağaçları altında fotoğraflar çekme-çektirme molalarının ardından Kartal Gölü’ne doğru inişe geçerek kahvaltı için mola vereceğimiz zamana da yaklaşıyorduk. 

denizli-zeki-akakca-sandiras-zirvesi-cicekbabaya-cikis-7

Kartal Gölü’nde hem kahvaltı molası hem ihtiyaç giderme ve hem de ekipleri ayırma işi gerçekleşecekti. Kulübün planlı etkinliklerinden olan bu faaliyette buz tırmanışı da yapılacaktı.

denizli-zeki-akakca-sandiras-zirvesi-cicekbabaya-cikis-10

Bu etkinliğe katılacakların ekipmanları biraz daha farklı ve özeldi. Krampon, kazma, kask ve diğerleri gibi. Dolayısıyla kahvaltı sonra gruplar ayrılarak normal tırmanış yapacaklarla buzlu zeminden tırmanacaklar ayrıldı her ekip için öncü ve artçılar tespit edilerek yürüyüşe geçildi.

denizli-zeki-akakca-sandiras-zirvesi-cicekbabaya-cikis-9

Buzlu zeminin bulunduğu Kartal Gölü doğusundaki gölgeli bölümden zirve çıkışı yapacak ekip göl kenarından ayrılırken kramponlarını takarak ve kazmalarını da alarak yürüyüşe geçerken diğer grup da gölün batısındaki zirvelerin üstünden az karlı bölümden tırmanacaktı. İki ekibin iletişimi telsizlerle sağlanacaktı. Buz tırmanışı ve normal tırmanış yapacak ekibin öncü ve artçıları belirlenerek yürüyüşe başlanıyordu.

denizli-zeki-akakca-sandiras-zirvesi-cicekbabaya-cikis-12

Asıl bu noktadan sonrası önemliydi etkinliğin. Zorlu bir tırmanış her iki ekibi bekliyordu. Buzdan tırmananların mesafesi kısa ama hızları düşük, karlı bölümden giden ekibin mesafesi uzun ve kayalık ancak kısmen kolaydı. Ta ki ilk zirveye çıkana kadar çanak olarak tabir edilen bölümden ilk zirveye ulaşıldığında ekipler buluşarak ana zirve olan 2.295 rakıma beraber yürüyecekti.

denizli-zeki-akakca-sandiras-zirvesi-cicekbabaya-cikis-16

Her hangi bir sıkıntı olmadan yürüyüş devam ediyordu. Zaman zaman kayalıklardan tırmanarak çıkılıyor, sürünerek inilerek yol alınıyordu. Biz karşıdaki ekibi uzaktan da olsa görüyor, onlarda bizi izliyorlardı. Telsizle de durumu birbirimize rapor ediyorduk. Öğle saatlerinde zirve yolunda iki ekip birleşerek Çiçekbaba’ya doğru kar üzerinden yürümeye devam ettik. 

denizli-zeki-akakca-sandiras-zirvesi-cicekbabaya-cikis-17

Zirve yürüyüşlerinin en güzel anı hedefe ulaşma zamanıdır. Orada bir coşku bir rahatlama bir çocuksu ruh hali yaşanır. Çiçekbaba zirvesine ulaştığımız anlarda bu duyguları bizde yaşıyorduk. 

denizli-zeki-akakca-sandiras-zirvesi-cicekbabaya-cikis-18

Zirvede terk edilmiş eski yangın gözetleme kulesi kalıntıları arasında terli kıyafetler değiştirilip, yemekler yendikten sonra kısa bir dinlenme ve sonrasında dönüş hazırlıkları başlıyordu. Zirvede anı fotoğrafları çekilip manzara doyasıya seyredildikten sonra yola koyulma zamanı da geliyordu ağırdan. 

denizli-zeki-akakca-sandiras-zirvesi-cicekbabaya-cikis-19
Ama güneydeki manzaradan ayrılmak çok zordu zira bulunduğumuz noktadan aşağıda deniz üzerinden kabaran bulutlar dağlara doğru tırmanmadan çok etkileyici görüntüler oluşturuyor, bizlere bulutların üstündeymiş duygusu yaşatıyordu.

denizli-zeki-akakca-sandiras-zirvesi-cicekbabaya-cikis-20

Zirveler uzun kalınan yerler değildir. Zamanı iyi kullanmak gerekir zira ne olacağı belli olmaz kısa süre sonra bulutlar toplanır yağış başlayabilir ve bu da bizler için hiç iyi olmaz. Bu düşüncelerle toplanıp dönüş yoluna koyuluyoruz. Bu kez tüm katılımcılar tek koldan dönüyoruz geriye.

denizli-zeki-akakca-sandiras-zirvesi-cicekbabaya-cikis-21

Artık iniş yolundayız, inmek kolay gibi görünse de hep zor ve risklidir. Dönüş rotamızı kartal gölünün batısındaki sırtların rüzgar almayan cephesinden yapmaya karar veriyoruz. Zira öğle sonuna kalmış olmamız nedeniyle hava hem bulutlanıyor hem de esmeye başlıyordu. Zor rotadan sert bir inişle dağın alt kodlarına geliyoruz.

denizli-zeki-akakca-sandiras-zirvesi-cicekbabaya-cikis-22

Sabah saatlerinin aksine biraz daha durgun ve sakin olarak yürüyüp arada molalar vererek orman sınırına doğru iniyoruz. Herhangi bir sıkıntı yaşanmadan bu notlaya kadar gelen ekipte azda olsa yorgunluk halleri izliyoruz. Ama bu zoru başarmanın keyfiyle kıyaslanamayacak kadar önemsiz bir ayrıntı.

denizli-zeki-akakca-sandiras-zirvesi-cicekbabaya-cikis-23

Sandıras Dağı’nın zirvesi Çiçekbaba’yı ardımızda bırakarak orman içine girdiğimiz anlarda gerimizde mavi gökyüzü beyaz bulutlar ve ağaçları siluetlerini bırakıyorduk.

Bir daha ki buluşmamıza kadar hoşça kal diyorduk oralara, hoşça kal, bin küsur yaşlı ağaçlar, hoşça kal Kartal gölü, hoşça kal mavi gökyüzü, ala bulutlar hoşça kal…

GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ…

$
0
0

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-07-04-2016-h

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-07-04-2016-h

Hukuk, tıp, iş, siyaset ve bürokratların fotoğraf kareleriyle geçmiş zamanda yolculuğa devam ediyoruz.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-07-04-2016-1

BABA VE KIZLARI
“Babalar ve kızları” sıkça kullanılan bir sözdür. Bu fotoğraf da tam buna uygun. Yoğun çalışma temposunun arasında bir fırsat yaratan Opr. Dr. Mustafa Başöz, kızları Esra ve Sena’yı almış yanına kendi elleriyle besliyor.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-07-04-2016-3

DENİZLİ HATIRASI
1999-2004 döneminde Denizli Belediye Başkanlığı yapan Ali Aygören (solda) ve 1996-2003 yılları arasında Denizli Valiliği yapan Yusuf Ziya Göksu ile birlikte çalıştıkları dönemin hatırasına bu fotoğraf çektirip, bir de çerçevelettiler.

gecmis-zaman-olur-ki-yeni-haber-arasi

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-07-04-2016-127

DENİZLİSPOR’UN HİZMETKARLARI
Feridun Alpat (solda) ve hemen yanında İlhami Süer. Arkalarında ise “Karanfilli Hoca” Abdülgaffar Nemutlu. Bu üç eski dost, kendi işleri kadar Denizlispor’a da hizmet edebilmek için hiçbir fedakarlıktan kaçınmadı.


denizli-gecmis-zaman-olur-ki-07-04-2016-200

KÜÇÜKUYSAL’I ANIYORUZ
Denizli’nin duayen hukukçularından Av. Abdullah Küçükuysal, bir süre önce hakkın rahmetine kavuştu. Eşi Müjgan hanım ile birlikte bir akşam yemeğinde baş başa iken bu fotoğraf karesini çektiğimiz Abdullah Bey’i rahmetle anıyor, eşine de sağlıklı bir yaşam diliyoruz.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-07-04-2016-207

ANILARDAN BİR KARE
Bu fotoğraf epey eski. Fotoğrafın çekildiği Pamukkale’deki Koru Motel artık yok. İşadamı İsmail Değirmenci’yi de genç yaşta yitirdik. İsmail Bey’i bu vesileyle bir kez daha rahmetle anıyor, Tülin Hanım’a da sağlık içinde geçecek bir yaşam diliyoruz.

KİMLİĞİNİ ARAYAN ŞEHİR…

$
0
0

denizli-isin-asli-kimligini-arayan-sehir-m

Geçtiğimiz hafta sonu Denizliler otobüslere doluşup akın akın Alaçatı Ot Festivali’ne gitti. Sosyal medya Alaçatı sokaklarında çekilen fotoğraflarla doldu. Yurdun büyük bir bölümünden binlerce insanı Alaçatı’ya çeken sadece ot muydu? Elbette değil! İnsanları Alaçatı’ya çağıran o özgün dokunun büyüsüydü. Bugün Muğla, Bursa Çeşme, Alaçatı, Bodrum, Safranbolu evleri, şimdilerde “Cittaslow” unvanlı Seferihisar’ın sokakları turist çeken, yerli halkın da mutlu olduğu yerler. Özgün dokunun korunduğu, kimlikli yerler hafızaları süsleyip çekim merkezi oluyor. O şehirlerde yaşanmışlar, geçmiş, anıların saklı olduğu yapılar o şehrin insanlarında olduğu gibi ziyaretçiler de heyecan yaratıyor.

denizli-isin-asli-kimligini-arayan-sehir-alacati-festival
DENİZLİ’NİN ÖZGÜNLÜĞÜNÜ YOK EDİLDİ
Şehirlerin farklılığı onları çekici kılıyor. Denizli için artık bunları söylemek mümkün değil! Sürekli yıkıp, yerine yenisini yapmakla kentin özgün dokusu yok edildi. Bunun en yakın tanığı Mimar Prof. Dr. Necati İnceoğlu. Çocukluğunun, gençliğinin geçtiği Denizli’ye kırık not vermesini şöyle açıklıyor:
“Denizli aynı dönemleri benzer koşullarda yaşamış Muğla, Amasya, Bursa gibi şehirlerle karşılaştırıldığında koruma ve sürdürme konusunda notu çok başarılı değil. Denizli’nin yapısal çevresini düşününce, yaşı yetmişlere ulaşmış, eski Denizli’yi yaşamış olanların bile aklına sokak sokak betonarme apartmanlar geliyor. Pamukkale de olmasa Denizli bellekler de iz bırakmayacak. Denizli’yi farklı kılan, “işte burası Denizli” dedirten kaç bina kaldı? 1974 depremi bahane edilerek sokak sokak tarihi çevre yok edildi. Geçmişi Milattan öncelere uzanan kentimizde koruma altına alınmış ve geçmişle kültürel ilişki kurabileceğimiz yapı birkaçı geçmiyor. Yabancı bir ziyaretçi için Denizli son 30-40 yılda inşa edilmiş bir şehir gibi.”

denizli-isin-asli-kimligini-arayan-sehir-doktorlar-caddesi

SAHİ NE OLDU DENİZLİ’NİN YOL HARİTASI’NA?
Hatırlanacaktır; 2009 yılında Denizli Belediyesi Çekül Vakfı işbirliğiyle “Denizli’nin Geleceği” konulu bir yol haritası hazırladı. Hazırlanışı uzun ve meşakkatli oldu. Danışma kurulunda başlayan ve komisyonların kurulmasıyla devam eden süreç, 4 komisyonun ayrı ayrı 17 toplantı yapması ve ortaya çıkan görüşlerin ortak bir vizyon etrafında belirlenmesiyle sonuçlanarak Yol Haritası’na dönüştü. “Denizli’nin Geleceği” adlı yol haritasında “Kent ekonomisinin yeniden kurgulanması, kültür ve turizm öncelikli yeni yaklaşımların ortaya konması, dönüşüm ve gelişim kurgusunun yeniden tasarlanması, kentsel bütünleşmenin sağlanması” başlıklarının da yer aldığı yol haritası, Kenti 6 T (Tekstil, Tarım, Turizm, Tarih, Teknoloji, Termal) üzerinde şekillendirmişti. Türkiye’de bir ilk olma özelliği taşımasının yanı sıra, uzun arayış toplantılarının sonunda yapılması ve resmi olmayan sekretaryayı Mimarlar Odası’nın üstlenmesiyle de önemli olan bu yol haritası, stratejik hedef ve eylem planları içermesine ve 2009-2014 tarihleri arasında gerçekleşme ön görülmesine karşın bu zamana kadar uygulamaya konmadı.

Neden?

Bu konuda kamuoyuna yapılmış bir açıklama yok!

denizli-isin-asli-kimligini-arayan-sehir-denizli-yol-haritasi

DENİZLİ GELECEĞİNİ ARIYOR, BİR BULSA…
Mimarlar Odası’nın 2009 yılında düzenlediği “Denizli Geleceğini Arıyor” başlıklı sempozyumda kent merkezi ölçeğinde bu soruların yanıtları aranmış ve uzun uzun tartışmaya açılmıştı. Orada dile getirilen Kaleiçi, haller bölgesi, hükümet konağı alanlarını kapsayan turizmi odaklı bütüncül revizedeki ısrar bu! Birbirinden bağımsız görünen bu iki çalışma ilginçtir ki aynı zaman dilimine rastlar. Belediyenin hazırladığı “Denizli’nin Geleceği (Yol Haritası) Nisan- Mayıs tarihleri arasında yapılırken, Mimarlar Odası’nın düzenlediği sempozyum 1-2 Mayıs 2009 tarihinde gerçekleştirilerek taslak metin kamuoyuyla 1 Haziran’da paylaşıldı. Bu iki önemli çalışmanın, kent yetkililerinin farklı muradına rağmen, kent korumacılığı adına benzer başlıklar taşıdığı söyleyebilir.
Sempozyuma dönersek;

Selem-Reklam

Vali Yavuz Erkmen’in “Yeni Vilayet Binası ve Meydan Düzenlemesi Projesi” kapsamında başlattığı arama toplantılarının ardından Mimarlar Odası’nın düzenlediği “Denizli Geleceğini Arıyor” başlıklı sempozyuma Prof. Dr. Necati İnceoğlu, Prof. Dr. Sezai Göksu, Doç. Dr. Emre Mardan, Doç. Dr. Çağatay Keskinok, Doç. Dr. Soner Haldenbilen, Yrd. Doç. Dr. Şebnem Dündar, Yrd. Doç. Dr. Emel Kayın katılmış, Mimar Ahmet Yoldaş, Süleyman Boz, Arif Balkanay ve Öncü Başoğlan’ da bildiri vermişti. Sempozyumdan çıkan sonuç özetle şuydu: “..Denizli giderek azalan tarihi-kültürel kentsel varlıklarını, eskilik, dayanıksızlık, fonksiyon yitirme, yeni estetik ve üstün mimari değer koşulları aranmaksızın korumalı ve değerlendirmelidir. Kent merkezinde, söz konusu alandaki üç önemli yapı kütlesi, Endüstri Meslek Lisesi, Taş atölye binaları, Mevcut tescilli Hükümet Konağı, Gazi İlkokulu ve Kız Meslek Lisesi korunmalıdır.”

denizli-isin-asli-kimligini-arayan-sehir-denizli-gelecegini-ariyor
AKLIN YOLU BİR
Aslında aynı işaretler Belediyenin hazırladığı Yol Haritası’ nda da var:

Açın 128’nci sayfayı okuyun:

“Hükümet konağı, Sanat Okulları ve kız Meslek Lisesi’nin bulunduğu odakta yapılacak kültür ve eğitim ağırlıklı bir kentsel kullanım ile yeni belediye binası ve Çınar Meydanı arasındaki önemli stratejik aks ulaşım, ticari ve kültürel fonksiyonları dikkate alacak şekilde planlanmalı ve kentsel tasarım projeleri hazırlanmalıdır.”

Ancak tersi oldu.

2009’da eski Vilayet binasını yıkma girişimiyle başlayan silsile,

2010’da Kız Meslek Lisesi yıkılmasına,

2012’de de Endüstri Meslek Lisesi’nin taş binaları için yıkım emrine kadar uzandı.

denizli-isin-asli-kimligini-arayan-sehir-tas-binalar

FARKLI TATLARIYLA MARMARİS

$
0
0

denizli-marmaris-gezilecek-mekan-restaurant-h

denizli-marmaris-gezilecek-mekan-restaurant-h

Heredot’un deyimiyle “Dünya’nın en güzel göğüne” sahip yerdir Marmaris. Akdeniz ikliminin hediyesi, yeşil ve mavinin her tonunun yaşandığı, huzurun adresidir Marmaris.

Yılın 12 ayı ruhunuzu okşayan yumuşak iklimiyle cenneti çağrıştıran Marmaris, adaları, temiz denizi, harika kumu, tarihi ve doğal güzellikleri ile her anınızı dolu dolu yaşamanıza olanak sağlar.

Tabi bu her anın içinde yeme içme de dahildir. Birbirinden seçkin mekanlar, damak tadınıza farklı bir soluk getiren, “Böylesini hiç görmedim, böyle bir tat almadım” dedirtecek, yöreye özgü zengin bir yeme kültürüne sahiptir.
Sizler için Marmaris’in en gözde mekanlarını gezdik, yöreye özel tatları tanıma imkanı bulduk. Yıllarını yeme-içme alanına adamış, bu alanda çığır açan gurmeler ile sohbet ettik, yemeklerin tadını, hizmetleriyle harmanlayan restoran sahipleri ve yöneticileri ile konuştuk.
Marmaris’in farklı yönleriyle yeme-içme kültürünü Serdar Ekiz sizler için araştırdı. Marmaris'in ünlü mekanlarını gezdi, işletmeciler ve gurmeler ile Marmaris'e özel tatları araştırdı. İşte size farklı tatlarıyla Marmaris.

denizli-marmaris-gezilecek-mekan-restaurant-mavi-pide

MAVİ PİDE-KAHVALTI’NIN VAZGEÇİLMEZ TATLARI
Marmaris’in önemli mekanlarından biri Mavi Pide- Kahvaltı Salonu. 2010 yılında açılan, kısa süre içinde de ünü Marmaris sınırlarını aşan Mavi Pide-Kahvaltı, pide ile başladıkları yolculuklarına, kahvaltıyı da ekleyerek devam ettiler.

denizli-marmaris-gezilecek-mekan-restaurant-mavi-pide-1
Firma sahibi Serdar Kozan “Müşterilerimize sunduğumuz ürünlerin büyük bölümünü kendimiz üretiyoruz. Ev yapımı reçelleri eşim hazırlıyor, bölgemizden üretilen zeytinleri kullanıyoruz. Milas’ın cevizli peyniri, cevizli salçası kahvaltılarımzın vazgeçilmezi. 8-9 ayrı baharat kullanılarak yapılıyor, bir kez tadına bakan bir daha vazgeçemiyor” dedi.denizli-marmaris-gezilecek-mekan-restaurant-mavi-pide-2

Marmaris’e 1988 yılında İstanbul’dan geldiğini belirten Serdar Kozan “İstanbul’dan geldik ama biz Marmarisliyiz. Kim sorsa Marmarisliyiz diyoruz. Marmaris bizim için ayrı bir öneme sahip. Bölgede yaz-kış hizmet veriyoruz. Denizlililer de Mavi Pide-Kahvaltı Salonu’nu çok iyi bilirler. Mesai arkadaşlarımızın çoğu Denizlili. 3 pide ustamız, restoren şefimiz Denizlili. Bölge turizmine önemli hizmetler veriyoruz. Müşterilerimizin memnuniyeti bizi daha da mutlu ediyor” dedi. Pidede de iddialı olduklarını dile getiren Kozan, “Közlenmiş patlıcanlı, kuşbaşılı, kaşarlı pideler çok revaçta. Yöreye özgü tatlarla şekillendirdiğimiz pidelerimiz çok özel” dedi.

denizli-marmaris-gezilecek-mekan-restaurant-bal-evi

MARMARİS BAL EVİ, BAL MÜZESİ
Marmaris’in balı dünyada ünlüdür. Marmaris’e gidip de Marmaris’in balından, ballı karışımlardan tatmadan gelmek olmaz elbet. Bizim de durağımız Marmaris Bal Evi, bir başka ifadeyle Marmaris’in Bal Müzesi’ne düştü yolumuz. İbrahim Mısır ile Marmaris’de balı ve neden özel olduğunu konuştuk. Marmaris balının kendine özgü aroması, diğer örneklerinden farklı olarak hafifliği insanları cezbettiğini dile getiren İbrahim Mısır uzun yılar kalsa da ilk günkü özelliğini koruduğunu ve kalitesinden hiçbir şey kaybetmediğini kaydetti.

Marmaris’in özel balından hazırladıkları çok özel karışımın tarifini de veren İbrahim Mısır “Yöreye özgü manda yoğurdu ile polen ve balı karıştırıyoruz. Özellikle bu karışımda çam balı kullanıyoruz. Ortaya çok özel, çok farklı bir tat çıkıyor” dedi.

denizli-marmaris-gezilecek-mekan-restaurant-losta

SELİMİYE LOSTA
Marmaris’te sizi karşılayan farklı tatlardan biri de losta tatlısı. Yıllarca otellerde mutfak şefliği yaptıktan sonra Selimiye Losta Tatlıcısı’nı hizmete açan Galip Oktay Şen, hem Marmaris’i, hem de yöreye özgü bu tadı anlattı. 6 yıldır bu işi yaptığını belirten Şen, “Losta çok özel bir tatlı. Keçi peyniri, keçi sütü, Bodrum mandalinası dediğimiz yeşil mandalina kullanılarak yapılıyor. Losta bu köyün Rumlardan kalma eski ismi. Bu tatlı çok beğenilen, sıcak sunduğumuz bir lezzet” dedi.

denizli-marmaris-gezilecek-mekan-restaurant-losta-1
Şambalı tatlısını haşhaş kullanarak hazırladıkların belirten Şen, “Acıbademli, zencefilli çeşitli ev kurabiyelerimiz, kadayıf, Muğla saraylı tatlısı da revaçta olan tatlarımız” dedi.

denizli-marmaris-gezilecek-mekan-restaurant-devi-jons

DAVY JONES ROCK BAR
Marmaris Barlar Sokağı’nın en eski mekanlarından biri de Davy Jones Rock Bar. 1992 yılından beri tek rock bar olarak hizmet veren Davy Jones Rock Bar sürekli açık bir mekan.

denizli-marmaris-gezilecek-mekan-restaurant-devi-jons-1

Yerli ve yabancı rock gruplarının sahne aldığı Davy Jones Rock Bar’da tanınmış isimler de konserler veriyor. Gülçin Ergün, Aydilge, Kurtalan Ekspres ve Harun Kolçak, Davy Jones Rock Bar’da sahne alan önemli isimlerden bazıları.
Sürekli kendini yenileyen Marmaris, gece hayatı ve eğlence yaşamıyla da konuklarını en iyi şekilde ağırlıyor.

denizli-marmaris-gezilecek-mekan-restaurant-wold-beer

BEERLAND
Marmaris’in yeme kadar içme kültürü de geniş bir yelpazeye sahip. Beerland, bu alanda hizmet veren önemli kuruluşlardan biri. Firma sahibi Yiğit Çalışkan self servis hizmet veren işletmesinde müşterilerin bara gelip içmek istediklerini kendilerinin seçtiğini söyledi.

denizli-marmaris-gezilecek-mekan-restaurant-sardunya

SARDUNYA RESTORAN
Marmaris’e gidip de balık yememek elbette olma. Ama deniz ürünleri de her yerde yenmez. İşte size güvenerek deniz ürünlerini tadabileceğiniz bir mekan, Selimiye Restoran. 1978 yılında hizmete başlayan Selimiye Restoran, deniz ürünlerinin en güzel örneklerini müşterilerine sunuyor. Firma sahibi Muhammet Özdemir deniz ürünlerinin çok talep gördüğünü belirterek, bu konuda iddialı olduklarını söyledi.
denizli-marmaris-gezilecek-mekan-restaurant-sardunya-2

Muhammet Özdemir “Mezeler kışın daha bol olur. Taze bakla, patlıcan salatası, hindibağı, yoğurtlu patlıcan, radika otu, enginar gibi mezelerimiz var. Özellikle kalamar tava ve ahtapot ızgara konusunda iddialıyız. Ahtapotları bölgenin balıkçılar tutuyor, biz de pişirerek müşterilerimize sunuyoruz. Yerli kalamarda stok yapıyoruz, sürekli bulunmayabiliyor. Misafirlerimiz kalamarı seviyor, ızgara, dolma, tava olarak sunuyoruz” dedi.

denizli-marmaris-gezilecek-mekan-restaurant-ocak-basi-harbiye-1

HARBİYE OCAKBAŞI
Marmaris’te farklı tatlar arayanlar için de bir çok adres var. Harbiye Ocakbaşı Hatay mutfağının en güzel örneklerini müşterilerine sunuyor, farklı tatlarla buluşmasını sağlıyor.

denizli-marmaris-gezilecek-mekan-restaurant-ocak-basi-harbiye

Firma sahibi Hüseyin Horoz “Hatay mutfağında et yemekleri kadar mezeler de büyük önem taşıyor. “Kekik salatamızı Hatay’dan getiriyoruz, zahter salatası, zengin dediğimiz ezme olarak bilinen meze, zeytin salatası, patlıcan salatası, humus yine Hatay’dan geliyor. Mezelerimizde zeytinyağı kullanıyoruz. Et terbiye ediliyor, baharatlar önemli. Yemek sonrası tatlı seçimi de önemli. Künefe keçi peyniri ile yapılıyor. Künefe konusunda Marmaris’te iddialıyız. Müşterinin isteğine göre kaymak ya da dondurma ile sunuyoruz” dedi.

denizli-marmaris-gezilecek-mekan-restaurantnil-1

NİL RESTORAN
Marmaris’in gözde mekanlarından biri de Nil Restoran. Deniz ürünleri kadar, açılış ve ara ikramlarında da yöreye has ürünleri kullanan, sunumuyla farklılık yaratan Nil Restoran yetkilisi Mehmet Yılmaz Denizlililerin de kendilerine yabancı olmadığın anlatı.

denizli-marmaris-gezilecek-mekan-restaurant-nil

Mehmet Yılmaz “Müşterilerimize ilk olarak sıcak lavaş, zeytin, çökelek ve tereyağı ikram ediyoruz. Tüm malzemeyi kemdim alıyor ve hazırlıyorum. Mezelerimiz mevsim yeşilliklerinden oluşuyor, zeytinyağlı mezelerimiz çok ünlü. Gazayağı dediğimiz ot, taze bakla, kuru börülce, patlıcan, biber kızartmasından sarımsaklı yoğurtlu mezemiz, karışık deniz mahsulleri salatamız çok ilgi görüyor. Tereyağlı karidesimiz de özel bir meze. Bazı balıklar bir gün sonra daha lezzetli oluyor” dedi.

denizli-marmaris-gezilecek-mekan-restaurant-green-2

GREENHOUSE DANCE KULUBÜ
Marmaris, gece de oldukça hareketli. Marmaris Barlar Sokağı’nın oluşumunda önemli rol üstlenen Greenhouse Dance Kulubü, 28 yıldır hizmet veriyor.

denizli-marmaris-gezilecek-mekan-restaurant-green-1

Firma yetkilisi Bülent Güvenç eğlence sektörünün turizmin bir parçası olduğunu belirterek, Marmaris gecelerine farklı bir soluk getirdiklerini kaydetti.

denizli-marmaris-gezilecek-mekan-restaurant-kekik-hatun-1

KEKİK HATUN
Marmaris'in farklı lezzet duraklarından biri de Kekik Hatun... Işık Engin ve Turan Tuğrul hanımlar yöresel zenginliği mutfağın vazgeçilmezi yapabilmek için endüstriyel tarımdan uzaklaşmayı ve tamamen organik tarıma yönelmeyi uygun görmüş.

Kendi bahçelerinde yetiştirdikleri organik ürünleri mutfak seçeneklerini zenginleştirmek için herkesle paylaşmayı seçen ikili kendi hazırladıkları turşu ve reçellerle de dikkat çekiyor.

denizli-marmaris-gezilecek-mekan-restaurant-kekik-hatun

Emekli öğretmen olan ikiliden Işık Engin, "Yaklaşık 1 yıldır Kekik Hatun mağazasını işletiyoruz. Bu işe gönül verdik. Başlarda doğal ürünlerle başladık. Şu anda organik tarlamız var" derken amaçlarının sağlıklı beslenmeyi teşvik olduğunun da altını çiziyor.

Turan Tuğrul ise yerelin yanı sıra İstanbul ve Ankara pazarlarından da gelip gördüklerini belirtiyor.

longweekendmarmaris.com
facebook: LongWeekendMarmaris
Twitter: @weekendmarmaris
instegram: longweekendmarmaris

GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ…

$
0
0

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-13-04-2016-h

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-13-04-2016-h

“Geçmiş zaman olur ki”de bu haftayı Polis Teşkilatı’na ayırdık. İşte hem 37 yıl öncesinin kutlamaları ile bugünü, hem de 1979 ve 2016’daki Denizli’yi karşılaştırmanızı sağlayacak siyah-beyaz kareler…

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-13-04-2016-33
EMNİYET MENSUPLARINI SELAMLADI
Dönemin Denizli Valisi M. Emin Dündar, protokol üyeleriyle birlikte emniyet mensuplarını selamlayıp, günlerini kutladı.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-13-04-2016-72

BU CADDEDE ÇOK ŞEY DEĞİŞTİ
O dönem ismi Enverpaşa Caddesi, bugün ise Gazi Mustafa Kemal Bulvarı olan Denizli’nin hemen her dönemine tanıklık eden caddede, yürüyen emniyet mensupları. Bu fotoğraf karesi aynı zamanda caddenin uğradığı değişimi de gösteriyor.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-13-04-2016-23

YIKIK DÖKÜK BİNA ÖNÜNDE BEKLERKEN
Yıkık dökük bir bina… Durun! “Bu bina kimindi, neredeydi?” diye zihninizi yormadan söyleyelim. Özkardeşler’in binasıydı burası. Önünde ise geçit resmi için bekleyen bir grup polis.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-13-04-2016-18

SPOR SALONUNUN BULUNDUĞU BÖLGE
Yine aynı caddedeyiz. Öğrenciler de emniyet mensuplarının kutlamasına katılmış yürüyüşte. Geçiş noktaları ise avukat bürolarının sıralandığı spor salonunun bulunduğu bölge…

gecmis-zaman-olur-ki-yeni-haber-arasi

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-13-04-2016-16

SÜRÜCÜ SELAMDA MOTOR YOLA DEVAM
Kutlamalarda halkın ilgisini çekecek gösterilere de mutlaka yer verilirdi. İşte o anlardan bir enstantane… Motorla ilerlerken ayağa kalkan sürücü bir yandan vatandaşları selamlıyor, bir taraftan yoluna devam ediyor.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-13-04-2016-34

AFACANLARIN GÖSTERİSİ
Kutlamalara katılan öğrenciler de ilginç gösterileriyle törene katılanların dikkatini çekmesini bilirdi. İşte o anlardan birisi…

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-13-04-2016-35

DAVUL ÜSTÜ FLÜT DİNLETİSİ
Bu fotoğraf karesindeki öğrenciler de mini bir müzik dinletisi sunuyor. Biri davuluyla alanı çınlatırken, diğeri flütüyle davul üzerinde “benden iyisi yok” diyor adeta…

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-13-04-2016-76

KIZLARIN GÖSTERİSİ
Polis Teşkilatı’nın 134’üncü kuruluş yıldönümü kutlamalarında kız öğrenciler de, sundukları halk oyunları gösterisiyle törene ayrı bir renk kattı.

ŞEMS-İ TEBRİZİ DENİZLİ’DE YAŞADI MI?

$
0
0

seval-kose-h

Şems-i Tebrizi Denizli’de yaşamış olabilir mi? 

Bir rivayete göre evet! Rivayeti aktaran Prof. Dr. Önder Göçgün. Kaynak kişi Mevlana’nın en büyük torunu Şahabettin Uzluk. Önder Hoca 1985 yılında Selçuk Üniversitesi’nde görev yaparken, Mimar Dr. Şahabettin Uzluk’la tanışmış.1900 doğumlu Şahabettin Bey o zaman 85 yaşındaymış. Atatürk’ün, İnönü’nün dostu olarak anılıyormuş. Sevgili ve saygılı bir kişilikmiş. Ondan duymuş Önder Hoca. Şems’in aslında öldürülmediğini, Mevlana’nın bilgisiyle Konya’dan ayrılarak, Denizli’ye geldiğini söylemiş. Mevlana’nın Güneş’i, Sevgili dostu Şems-i Tebriz’inin ömrünü tamamladıktan sonra, Denizli’de vefat ettiğini anlatmış. Bana kalsa sonsuza kadar sorabilirim. Ama “Şems’in ölümü esrarını koruyor” diyor Önder Göçgün. Ve anlatmaya başlıyor: “Şahabettin Uzluk, yani Mevlana’nın en büyük torunu mimar doktordu. Aynı zamanda çok değerli bir araştırmacıydı. Mevlana hakkında tüm eserleri okumuştu. Bu araştırmalardan, yazılı kaynaklardan yola çıkarak söylüyordu. Şems öldürülmemişti. Mevlana’nın 400 metre ilerisindeki türbesinde de yatmıyordu. Orası sembolikti.”mevlana-sems-icRİVAYETE GÖRE GİZLİCE DENİZLİ’YE GELDİ!
Önder Hoca ekledi: “Şems söylendiği gibi Konya’dan gizlice çıktıysa gelebileceği en ideal yer Denizli. Çünkü gidebileceği en yakın yer burasıydı. Denizli sancağı, ahiliğin merkeziydi” Ancak hiçbir kaynak Şems’in Denizli’ye geldiğini, burada yaşadığını işaret etmiyor. Geriye tek bir şey kalıyor. Şems, takma isimle burada yaşamış ve o isimle ölmüştü.
Peki İlbadı Mezarlığı’nda yatıyor olabilir mi?
“Olabilir”di ama bunun için geçmişi 11. yüzyıla dayanan İlbadı Mezarlığı’nda Mevleviliğe ait mezar taşlarının bulunması gerekirdi.
İnanmak isterim de..
İçimdeki kuşkucu diyor ki;
Şems gibi bir şahsiyet, her ne kadar takma isimle de olsa, mutlaka sivrilirdi.
Bir diğer ses de şöyle diyor:
Şems, hayata küsmüş, bir kenara çekilmiş olabilir miydi?
Bilmiyorum…semah-icVİCDANİ AKLAMA MI?
Peki Bu rivayeti ortaya atan Mevlana’nın en büyük torunu Şahabettin Uzluk sakın bir vicdani aklama yaşıyor olmasın?
Dedesinin günahı ağır gelmiş olamaz mı?
Şems’in ölümü esrarını koruyor. Bunun nedeni cesedinin bulunamaması. Birçok kaynak onun gerici güruh tarafından öldürülüp kuyuya atıldığı yönünde birleşir. Bu azgın kalabalık içinde Mevlana’nın oğlu Alaeddin’in olduğu da söylenir.

Selem-Reklam
RİVAYETE göre;
“Alaaeddin, evlatlık alınan Kimya Hatun’a aşıktır. Ama Mevlana Şems-i Konya’da, yanında tutmak için, Kimya Hatun’la evlendirir. Alaeddin’de bunun için Şems’e diş biler. Onu hem babasından, hem de sevdiği kadından uzaklaştırmak ister. Şems’i öldürmek isteyenlerden haberdardır, babasına söylemek yerine onların arasına karışır ve bıçak da o saplar. Şems’ten öcünü alır.”
DERLER.
Rivayet bu..
Rivayet yazılı olmayan, dilden dile aktarılan sözlü anlatımdır.
Yani günümüzün söylemiyle SÖYLENTİDİR.
İçin de gerçekte, hayal gücü de bulunur.
Onun için her rivayete inandırıcı değildir.
Ama her rivayet heyecan vericidir. Prof. Dr. Önder Göçgün’e göre, bu PAÜ Sanat Tarihi Bölümü’nün İlbadı Mezarlığı’nda yapacağı araştırmalarla gün yüzüne çıkacak.
Belki EVET, Beki HAYIR yanıtını alacağız.
Umalım ve dileyelim.
İlbadı Kabristanı’nda Şems’in adını taşıyan bir mezar taşı bulalım.

mevleviler-ic

POPÜLER ROMANLARDA "ÖLDÜRÜLDÜ" DENİYOR
Selçuk Üniversitesi Mevlana Araştırmaları Enstitüsü'nün Müdürü Doç. Dr. Nuri Şimşekler’in yorumu da şu: “Rivayetlerde ve son dönemdeki bazı popüler romanlarda Şems-i Tebrizi'nin bir cinayet sonucu öldürüldüğü belirtilir. Bu öldürülme olayıyla ilgili tek bilgiyi, bu tarihten yaklaşık 100 yıl kadar sonra yazılan Eflaki Dede'nin 'Ariflerin Menkıbeleri' adlı eseri veriyor. Burada Şems'in öldürüldüğünden bahsediliyor ancak aynı kaynakta yer alan bu bilgilere inanırsak, Şems'in mezarı bugünkü bilinen yerde değil, Mevlana Müzesi içinde Mevlana'nın babasının yanı başında olmalıdır. Bu, çelişki oluşturuyor. Bugünkü Şems-i Tebrizi Türbesi ise Mevlana'nın yaşadığı dönemden 150 yıl kadar sonra, o tarihte Konya'da yaşayan hem Hristiyanlar hem de Müslümanlarca şifalı olduğuna inanılan bir su kaynağının yanına yapılmış. Şems'in burada öldürülüp kuyuya atıldığının bilinip bilinmemesi bir tarafa, mezarının da nerede olduğu kesin olarak bilinmiyor. Bu konuda o kadar çok rivayet var ki; Konya'da 3 nokta, Türkiye genelinde 4 nokta, hatta İran ve Pakistan'da bile Şems'in mezarı ya da makamı gibi algılanan yerler var."
sems-turbesi-icALAEDDİN’İN GÜNAHINI ALMAYIN
Mevlana Uzmanı Yazar Sinan Yağmur’un yorumu ise çok farklı. Bakın neler anlatıyor:
“Şems’in sır olup kaybolduğu yalandır. İnsanlar onun öldüğü-öldürüldüğü fikrine inanmadıkları için bu tür efsane ile avunmak istiyor. Ölümü vadesi yitip normal bir ölüm değildir. O dönemim Konya halkının ve Mevlana’nın oğlu Alaeddin’in günahını almaya gerek yok. Anadolu’da güçlü bir iktidar istemeyenler, Moğol komutanın zehirlenmesine tetikçilik yapmadığından Şems’e diş bileyen Haşhaşiler hakkında infaz fetvasını vermişlerdir. Bu konuda başta İsmail Kaygusuz olmak üzere orta çağ tarihçileri mutabıktır. Olay Konyalıların ve Şems ile arası pek iyi olmayan müzmin asi delikanlı yaştaki Alaeddin’e mal edilmek istenmiştir”

ask-cizimi-ic

Meraklısına not:
1185 yılında Tebriz’de dünyaya gelen Şems-i Tebrizi'nin asıl ismi Mevlana Muhammed’dir. Melik Dad oğlu Ali’nin oğludur ve Azeri Türklerindendir. Şemseddin yani dinin güneşi lakabıyla anılmıştır. Hicri 645, miladi takvimle 1247’de öldürüldü mü, yoksa Konya’yı terk mi etti bilinmiyor.


BİSİKLETÇİNİN MARMARİS GÜNLÜĞÜ

$
0
0

denizli-marmaris-bisiklet-turu-h

denizli-marmaris-bisiklet-turu-h

LONG WEEKEND MARMARİS Projesi kapsamında Denizli’den önemli isimler Marmaris’i keşfetmeyi sürdürüyor. Denizli-Marmaris arasında oluşturulan köprünün bu haftaki konukları milli bisikletçiler Hakan Yıldırım ve İsmail Kocairi oldu. Denizli’den yola koyulan ekibe Marmaris’te yine milli bisikletçi Tolga Gök hem eşlik, hem de rehberlik etti. Marmaris’in eşsiz güzelliği içinde uluslararası kabul gören bisiklet rotalarını takip eden milli bisikletçiler Hakan Yıldırım, İsmail Kocairi ve Tolga Gök, Denizlililer için Marmaris’in güzelliklerini keşfetti. Gazeteci Yaşar Tok da bu özel ana tanıklık etti. 

İşte size Yaşar Tok’un kaleminden “Bisikletçinin Marmaris Günlüğü.”

denizli-marmaris-bisiklet-turu-4

 

“Gün bizi henüz terk etmedi.
Güneş yüzünü batıya dönmüş yavaşça süzülüyor.
Sincaplara arılar sesleniyor, kuşlara kelebekler!
Yalnız bir bisikletçiyim ben.
Az önce girdiğim sarp dağ yokuşundan aşağı temkinli ve hızlı bir tempoyla inmeliyim.
Akşam indi inecek. Kuşlar sustu, kelebekler uçmuyor, sincaplar yuvalarına çekildi.
Denize bir kaldı. Güneşe bir kaldı. Geceye bir kaldı!
Şimdi Marmaris’te olmak vardı.”

denizli-marmaris-bisiklet-turu-11

ŞİMDİ YOLA ÇIKMAK VARDI!
Yalnız bisikletçinin günlüğü, aslında Marmaris’in olağanüstü doğasına yapılmış “uzun hafta sonu” gezi hikayesinden başka bir şey değil.
Her yaz tatili başladığında yaşadığımız tatlı telaşın biraz erkene alınmış olanı. Hafta sonlarına sıkıştırdığımız küçük gezilerimizin günlük aktivitelerle ‘uzatılmış’ tarafı.
Bisikleti hangimiz sevmez. Anne-babamızın, abla ya da abimizin sırtımıza bir elini destek yapıp sonra bisikletimizi arkadan dengeleyerek bize öğretmeye çalıştığı o harika zamanları hatırlayın. Sonra ‘ben destek oluyorum sen devam et’ derken bizi bırakıverişini, sonra yere düşmeden hemen önce onun çok arkalarda kaldığını, sonra aslında oraya kadar desteksiz ve kendi başımıza bisikleti sürdüğümüzü, sonra da bisikleti öğrenebileceğimize çocuk fırlamalığıyla kanaat getirişimizi…
Marmaris’e doğru bisikletli yolculuğumuzun tazelediği anılar bunlar. Geri gelmemek üzere yitip giden, arkasından bakıp hüzünlendiğimiz, ama tatlı tatlı gülümsemekten kendimizi alamadığımız anılar.

denizli-marmaris-bisiklet-turu-5

YOLDA: ON THE ROAD
Bir kuşak Amerikan Edebiyatının amentüsüdür On The Road. Yazarı Jack Kerouac, hala yol ve yolculuk edebiyatının yeri doldurulmaz hikayelerinin yaşayan ve yaratanı.
Diyorum ki, Kerouac eğer Anadolu’yu görmüş olsaydı, böyle bir yolculuk için Kaliforniya çölleri yerine muhteşem sahillerimiz tercih etmez miydi? Mesela Marmaris’i!
Bizim yalnız bisikletçiler de Marmaris’i tercih etti. Profesyonel milli bisikletçiler Tolga Gök, Hakan Yıldırım ve İsmail Kocairi. Mahşerin üç atlısı gibiydiler. Her biri kendi hikayesinin kahramanı, her biri, kendi günlüğünün yazarı.
“Long Weekend” yani uzun hafta sonu tatili için biçilmiş kaftandır Marmaris. Marmaris’e sık gidiş gelişlerimizde çokça duyarım bunu. Görelim bakalım bu uzun hafta sonu ne menem bir şey!

denizli-marmaris-bisiklet-turu-6

LONG WEEKEND MARMARİS
İki araç çıkıyoruz yola. Her birimizde üçer yolcu, ikişer bisiklet. Farklı saatlerde yola çıkıyor, farklı saatlerde Marmaris’e yollanıyoruz.
Sakar Geçidi bize küsmesin diye seyir teraslarında durup, eski çağ tanrılarının yeryüzüne armağan ettiği en güzel coğrafyalardan birini, Gökova’yı seyre dalıyoruz. Kıvrım kıvrım çizgilerini, minik ama ‘kocaman’ adalarını, denize doğru yumuşakça uzanmış yemyeşil sahillerini, gökyüzünü okşayan dağlarını, ormanını sindirmeye çalışıyoruz. Yavaşça dokunmaya çalışıyoruz aşağıdan göz kırpan masmavi denizin süt liman yüzeyine. Sanki avucumuzun içine alabilecek gibiyiz. Öylesine yakın!

denizli-marmaris-bisiklet-turu-7

MARMARİS'TEYİZ!
Otelde buluştuğumuzda saat neredeyse gecenin 10’u olmuş.
Marmarisli dostlarımız da katılıyor toplantımıza. Birlikte çay kahve içiyor, program üzerine konuşuyoruz.
Size birkaç cümle de programdan söz edelim.
Program bir tür test. Marmaris’te “Long Weekend” tatil testi. Ama bisikletle!
Bisiklet yollarını aşarak dağlara, denizlere, ormana, sahillere, kuşlara, börtü böceğe el sallayarak test etmek. Vahşi yamaçlardan, yüksek dağ doruklarından, sahilde, kumda, güneşe karşı ya da güneşle beraber bisiklet sürmek. Hepsi bu. Hafta sonumuz iki gün. Biz bunu yollarla, yolculuklarla, Marmaris’in tarih, doğa ve uygarlıkla bezeli coğrafyasında ne kadar uzatabiliriz, bakacağız.

denizli-marmaris-bisiklet-turu-9

MARMARİS: BAŞTAN ÇIKARICI
Marquez keşke burada olsaydı. Ya da Hemingway gelip balığa çıksaydı bizimle. Bisikletimizin terkisinde bu dağları, suları, adaları, insan suretlerine yansıyan zengin mi zengin hayat kaynağını hep birlikte paylaşsaydık. Bize büyülü öyküler anlatsalar, çok sayfalı kocaman romanlarına kahraman yapsalardı!

denizli-marmaris-bisiklet-turu-3

Öyle baştan çıkarıcı bir Marmaris, öyle kışkırtıcı.
Ertesi günün erken sayılır bir saatinde lobideyiz. Dostlarımız gelmiş, bizi bekliyorlar. Hazırız. Bisikletler akşamdan hazırlandı. Güzergahımıza ulaşana kadar araçlarla yolculuk yapacağız. Sonra bisikletleriyle bizimkiler dağı taşı aşacak, biz onlara eşlik edeceğiz.

denizli-marmaris-bisiklet-turu-2

ANLATILMAZ GEZİLİR!
Bu gezi gerçekten anlatılmaz. Ne yapılır, gezilir, görülür, yaşanır. Marmaris güneyinden, Turunç’tan öte dağ doruklarında başlayan sürüş keyfini yaşamadan bilmek mümkün değil. Bir yanın dağa yaslanmış, diğer tarafın engin bir derinlik, sınırsız deniz mavisi.

denizli-marmaris-bisiklet-turu-10

Yalnız bisikletçinin günlüğü aslında bu sayfaları çoktan taşacak kadar yüklü. Keçilerin size eşlik ettiğini düşünün. Sizin pedalınız sert toprakta döndükçe, doğanın tüm sesleriyle size nota verdiğini, tempo tuttuğunu hayal edin. İşte size Marmaris doğasında kısa bisiklet keyfi hikayesinin özeti.

denizli-marmaris-bisiklet-turu-1

GÜN AKŞAMA DÖNÜYOR
Gün bizi terk etti, edecek.
Güneş yüzünü batıya dönmüş yavaşça süzülüyor Ege’nin mavi sularına doğru.
Sincaplar, arılar, kuşlar kelebekler geride kaldı.
Sarp dağ yokuşundan aşağı tutturduğumuz temkinli ve hızlı tempo sona erdi.
Güneşin kızıl ışıkları denizin mutedil dalgalı sularıyla oynaşmaya çoktan başladı.
Güneşin mavi suların üzerine bıraktığı kızıllık sanki yangın yeri!
Kumsalda bisiklet izleri silinmeye yüz tuttu.
Rüzgarın sessiz ıslığı mavi sulara yaslanmış beyaz tahta masalarda ‘çay içmeye’ davet ediyor.
Bekle diyor, “geceyi ve Marmaris’i bekle!”
Marmaris’te gün henüz yeni başlıyor!

Hazırlayan: Yaşar TOK

 

GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ…

$
0
0

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-20-04-2016-h

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-20-04-2016-h

İş dünyasından, siyasetten ve il protokolünden karelerle 1990’lı yıllara uzanan bir zaman yolculuğuna çıkıyoruz.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-20-04-2016-1

ROTA GÜNEY AFRİKA
Necdet Kabaklıoğlu ve İbrahim Kocaer, seyahat etmeyi çok seven, uzak yakın demeden belirledikleri rotaya ulaşmak için yola koyulan iki işadamıdır. Necdet Bey eşi Serpil Hanım, İbrahim Bey de eşi Hayriye Hanım ile Güney Afrika yollarına düşmeden önce objektifimize bu pozu verdiler.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-20-04-2016-2

HOLLANDA’DA RÖPORTAJ VERDİ
Kardeş şehirler Denizli ile Almelo arasında sıkça geziler düzenlenirdi. Bu gezilerden (1994 yılı) birisine katılan ahşap işleme makineleri imalatçısı Fehamettin Taşkaya, Hollanda’daki yerel TV’lerden birisine röportaj verirken.

gecmis-zaman-olur-ki-yeni-haber-arasi

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-20-04-2016-3

ENİŞTE-KAYINBİRADER BULUŞMASI
Müjdat Keçeci, Denizli Sanayi Odası Başkanlığı ve Er-Bakır’daki çalışmaları, Vedat Erikoğlu da Erikoğlu Holding’deki yoğun mesaisinden bir fırsat yaratıp, enişte-kayınbirader buluşması yapmış. Buna Nilgün Keçeci ve Tijen Erikoğlu da katılınca, bu randevu keyifli bir akşam yemeğine dönüştü.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-20-04-2016-6

TÖREN HATIRASI
2007 yılındaki 19 Mayıs kutlamalarından bir kare. Fotoğraftakiler, bu dönem milletvekili olmasa da Adalet Bakan Yardımcısı olarak görev yapan Bilal Uçar ve AK Parti eski İl Başkanı Osman Yüceliş.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-20-04-2016-7

ZORLU MAĞAZASI’NIN AÇILIŞINDA
Uzun yıllar Denizli’den uzak kalan Babadağlı ünlü işadamı Ahmet Nazif Zorlu, 1991 yılında İstasyon Caddesi’ndeki Zorlu Mağazası ile baba ocağına “merhaba” dedi. Mağazanın açılışına katılan dönemin Denizli Valisi Erdoğan Cebeci ve eşi, eski İl Müftüsü Hikmet Kutlu, Denizli Belediyesi eski Başkanı Ali Marım ve Mağaza Müdürü Arif Gören ve kardeşi Ahmet Gören bir arada görülüyor.

Sessiz zamanların tanığı: Menderes yolunda bir gün…

$
0
0

denizli-zeki-akakca-gezenin-gunlugu-menderes-yolunda-birgun-h

denizli-zeki-akakca-gezenin-gunlugu-menderes-yolunda-birgun-h

Apollon Lermanos&Yel Değirmeni Tepesi

Ege Bölgesi’nin iki Menderes nehrinin büyüğü olup şimdiki zamanda adına Büyük Menderes, bilinen geçmişte ise Meandros, ya da farklı medeniyetlerin kendine göre verdiği adlarla tanımladığı Batı Anadolu’nun en büyük akarsuyudur o.

denizli-zeki-akakca-gezenin-gunlugu-menderes-yolunda-birgun-isikli-su-kaynaklari

Yüzler, binler belki de milyonlarca yıldır kendi yolunu bularak akıp giden bir akarsu. Düzlüklerde “S”ler çizerek akması nedeniyle bu adı aldığı da bir başka bilgidir oysa.

denizli-zeki-akakca-gezenin-gunlugu-menderes-yolunda-birgun-bahadinlar-gunu

Afyonkarahisar ilinin Sandıklı ilçesinin “su çıkan” mevkiinden doğan ilk kolu ve Çivril bölgesine ulaştığında ona karışan yan kollar ve kaynaklarla Küfi suyunu da alarak ovaya düşen, Çal bölgesinden aşağılara akarken Bekilli sınırlarında “Mangırın kısık” a girerek hırçınlaşan, sonra yine düze çıkarak Adıgüzeller Barajı’nda dinlenen Büyük Menderes. Macerasına kuzeyden, Uşak bölgesinden gelen Banaz çayı ile güçlenerek devam eden ve Adıgüzeller-2 ile daha alt rakımlarda Cindere Barajlarıyla gem vurulan Büyük Menderes o… 

denizli-zeki-akakca-gezenin-gunlugu-menderes-yolunda-birgun-yeldegirmeni-tepesinden-gorunus

Barajlardan kurtulup Sarayköy Ovası’na geldiğinde doğudan Honaz Dağı eteklerinden kopup gelen Çürük su ile biraz daha güçlenerek ovaya düşüp durulan bir özel nehir Büyük Menderes. Çıktığı yerlerden yaklaşık 600 kilometre yolu kat ettikten sonra Ege Denizi’ne ulaşarak sonsuzluğa karışıp giden bir sessiz zaman tanığı…

denizli-zeki-akakca-gezenin-gunlugu-menderes-yolunda-birgun-menderes-yolu

Bu özel akarsuyun şekillendirdiği coğrafyalarda yaşayanların ulaşım iletişim için kullandıkları yolları merak edip yollara düşen az sayıda insanın birkaç yıldır yoğun ve özverili çalışmalarıyla ortaya çıkan yürüyüş yolları kamuoyunun dikkatini yenice çekmeye başladı.

denizli-zeki-akakca-gezenin-gunlugu-menderes-yolunda-birgun-cindere-baraji

Bu özel çalışmaya emek verenlerin yorgunluğunun boşuna olmadığını göstermek, küçük bir manevi destek vermek amaçlı adına “Menderes Yolu” dedikleri çok uzun yürüyüş yolunun bir günlük bölümünü yürümeye karar veriyoruz LAODİKYA Gezi ve Doğa Yürüyüş Grubu olarak.

denizli-zeki-akakca-gezenin-gunlugu-menderes-yolunda-birgun-yeldegirmeni-tepesi-1

Kısa adı MEDOSK olan kulübün başkanı Av. Ali Yollu ve üyeleri ile gönüllülerinin uzun yıllar sürecek çalışmalarının ilk meyvelerini göstermek için “Menderes yolu Apollon Lermanos-Yel Değirmeni Tepesi” arasını yürüyeceğiz bu kez. Yaklaşık 17 Km. olan bu rota Bahadınlar halkının “Bahadınlar Asarı” dedikleri Apollon Lermanos antik yerleşim yeri-tapınağından başlayarak Adıgüzeller Barajı manzaralı sürüp gidiyor.

denizli-zeki-akakca-gezenin-gunlugu-menderes-yolunda-birgun-yeldegirmeni-tepesi

Apollan Lermanos bölgesinin başlangıç olarak alındığı yürüyüşte önce bu tarihi yapı ve kalıntılar gezilip görülüyor ve tapınak alanının bulunduğu tepeciğin derinliklerine suya doğru inip daha sonra tekrar tırmanışlarla ara ara iniş çıkış yaparak sürüp giden bir yürüyüş oluyor bu.

denizli-zeki-akakca-gezenin-gunlugu-menderes-yolunda-birgun-yeldegirmeni-tepesinden-gorunus

Kimi yerlerde keçi çobanları, çoban evleri bazı yerlerde küçük kayıklarla balık avlayanların sergilediği manzaraları izleyerek öğle saatlerine doğru “Özcan’ın bağ evi” bölgesine ulaşıp tepelerden Adıgüzeller Baraj gölünü seyrederek öğle yemeğimizi yiyor ve dinleniyoruz.

denizli-zeki-akakca-gezenin-gunlugu-menderes-yolunda-birgun-yeldegirmeni-tepesine-cikis

Zamanın iyi kullanılması ve hedeflenen noktaya ulaşmak için çok zaman kaybetmeden yola düşüyor ve vadi tabanına doğru yol alıp işaretli yolları takip ederek bu bölgenin tek göçer çobanının olduğu tepeye doğru yürüyüp gidiyoruz. Önceden aldığımız bilgiler ve telefon numaralarından çobanı arayarak köpeklerini bağlamasını oradan geçeceğimizin haberini veriyoruz.

Tepenin baraja meyilli noktalarında kaymamak için halatlar çekilerek güvenli geçiş sağlanan noktasından iplere tutunarak güvenli noktalara ulaşıyoruz. Burada “Afyon tarafındayız” diyerek kendilerini tanıtan keçi çobanlarıyla söyleşip Yel Değirmeni Tepesi’ne doğru yol alıyoruz.

denizli-zeki-akakca-gezenin-gunlugu-menderes-yolunda-birgun-yeldegirmeni-tepesi-2

Neden Yel Değirmeni Tepesi denildiğine dair rehberimiz olan ve o bölgede çocukluğu geçmiş olan Fazıl Çolak öğretmenden bilgiler alıyoruz.

Adıgüzeller Barajı yapılmadan önce Banaz Çayı’nın Çal tarafından gelen Menderes ile buluşmadan önceki bölümünde su değirmenleri olduğunu ve onun üstündeki tepenin rüzgar alma açısından çok uygun olduğu için burada daha eski zamanlarda değirmen olabileceği bazı kalıntıların su altında kalmış olabileceğini öğreniyoruz.
Günümüzde değirmenlere ait biz izin bulunmadığı yerde “boğaz” olması açısından sert rüzgarlar estiğini zirveye çıktığımızda anlıyoruz.

denizli-zeki-akakca-gezenin-gunlugu-menderes-yolunda-birgun-isikli-koyu

Yel Değirmeni Tepesi’nden “Y” şekli gibi duran baraj gölünü seyrediyor ve suda gezinen küçük balıkçı teknelerini izleyerek gönülsüz de olsak dönüşe rotasından yürümeye devam ediyoruz.

denizli-zeki-akakca-gezenin-gunlugu-menderes-yolunda-birgun-yeldegirmeni-tepesi-3

Yürümeye başladığımız andan, bitirdiğimiz noktaya kadar yaklaşık 18 km. tutan bir rotada hoş bir zaman geçirmenin keyfine varıyoruz. Biraz yorgun, çokça mutlu olarak henüz filizlenmemiş asma bahçeleri arasından yürüyüp aracımıza ulaşıyoruz.

Sıcak havada son suları yudumlayıp yeni güzelliklere, yeni illere yol düşüreceğimiz ve sessiz zamanın tanıklarına konuk olacağımız anlar hayaliyle yorgunluğa teslim oluyoruz…

2016’YA “TERMAL İYİ GELİR!”

$
0
0

denizli-yasar-tok-denizli-de-turizm-termal-iyi-gelir-h

denizli-yasar-tok-denizli-de-turizm-termal-iyi-gelir-h

DENTUROD ve Gazi Murat Şen’in son aylarda Denizli turizmi konusunda adı çok sık anılıyor. 2015 yılı sezon sonuna doğru baş gösteren krizin yönetimi ve 2016 yılına etkileri tüm turizm kurumları gibi onları da gündemde tutuyor.

Bu arada Antalya’nın yaşanan krizden en fazla etkilenen turizm ili olması, arka bahçesi konumundaki Denizli’yi de aynı kategoride etki alanı içine sokuyor. Uzun zamandır devam eden turizm yazılarımız boyunca görüştüğümüz tüm tarafların birleştiği ortak noktalardan bir tanesi, bu yıl %40-60 civarında olağanüstü bir kırılma yaşanacağı öngörüsü.

İşte tam da bu zor zamanlarda “Termal iyi gelir” projesi, DENTUROD’un gündemdeki yerini koruyor. Beraberinde termal sağlık konusunda birikmiş sorunların daha fazla ertelenemeyeceği gerçeği kendini dayatıyor.

Geçtiğimiz haftalarda Nobel termal sağlık merkezi kurucu hekimi Turgay Sehil acı gerçeğin altını çizerken, “otelciden doktor, pansiyoncudan sağlık memuru olursa, termal sağlık bu kadar olur” saptamasını yapmıştı. DENTUROD’un kampanyası en kötü olasılıkla işte bu yaranın daha da deşilip temizlenmesine yol açmak bağlamında yararlı olacak gibi görünüyor. Nereye kadar? Sanırım bu zaman mefhumunun yanıtını verecek olan da yine aynı kurumların tutarlılığı ve projelerini uzun vadeye yayarak sürdürme kararlılığı olacak.

***

denizli-yasar-tok-denizli-de-turizm-termal-iyi-gelir-1

MÜZE SERGİ ALANINA ACİL İHTİYAÇ VAR
Gazi Murat Bey ile işletmesini kendisinin yaptığı Laodikya Oteldeki odasında buluşuyoruz. Kısa bir fasıldan sonra DEÜ Mimarlık Fakültesi öğrencilerinin yakın zamanda Denizli’yi ziyaretlerini konuşuyoruz. Onların eski Endüstri Meslek Lisesi taş atölyelerine yaptıkları geziyi, müze meselesini vs. sohbete konu ediyoruz. Ortak kaygı ve eleştirilerle başlıyor sohbetimiz.

“Denizli de yıllardır ortaya çıkan bir sürü eser var” diye söze giriyor Gazi Murat Bey ve devam ediyor. “Bunların birçoğu maalesef sergilenemiyor. Hierapolis müzesinde sergilenen eserler ise çok az. Onlarca eseri bahçelerde tutuyoruz. Hiç kimse, hiçbir ülke ve şehir bu lükse sahip olmamalı. Biz bu eserleri tüm insanlığın görmesine imkan tanımalıyız. Bu amaçla bizim bir müze sergi alanına ihtiyacımız var. Hierapolis müzesinin şimdiki yapısı eski konumuna kavuşturulmalı ve hamam fonksiyonlarında geziye açılmalı.”

AKVARYUM VE MÜZE YAKIN OLMALI

Geziye mi yoksa kullanıma mı açılmalı?

Kullanıma açmak mümkün değil. Ama orasının dolaşıma açılması gerek. Restore edilebildiği, aslına uyabildiği kadarıyla bu yapılmalı. Hierapolis tiyatrosu da çok güzeldir. Hem görselliği, hem kullanılma imkanı ve hem de sağlamlığı çok yüksektir. Bizim yabancı misafirlerimizin en çok etkilendiği yer tiyatro yapısıdır. Zaten Hierapolis şimdiki özellikleriyle dünyadaki 29 yerden biridir. Başka yok. O nedenle bizim bir müzemiz olmak zorunda. Şimdilerde Büyükşehir Belediyesi’nin de bir akvaryum projesi var. Bence müzenin de oralarda olması daha mantıklı. Böylece hem trafik sorunu çözülecek, hem de şehre giriş çıkışın yaratacağı zaman kaybı önlenecek. Gelen turistin zamanı kısıtlı olduğu için biz ne yaparsak yapalım onlar buraya girmeyecektir. Ama yol güzergahı üzerinde bir müze yapabilirsek bence daha rantabl bir şey olur.

denizli-yasar-tok-denizli-de-turizm-termal-iyi-gelir-3

ULAŞIM EN ÖNEMLİ SORUNLARDAN BİRİ

Konuya böyle bakan ve bunu beyan etme cesareti gösteren pek az insan var. Sizin sözünü ettiğiniz bir yöntem, bir işlevsellik içeriyor. Bence de öyle olmalı. Peki, Pamukkale olanakları yeterince turizm için değerlendirilebiliyor mu?

Karşılaştırmalı olarak bakarsak, Topkapı dışında en çok ziyaret edilen yer burasıdır. Efes’ten de fazla. Yani bizim ziyaretçi sayımız az değil. Bu sayının artması ulaşımın kolaylığı ile ilintili. Önce bunu sağlamamız lazım. İzmir’den Pamukkale’ye gelecek vatandaşın Aydın’dan buraya 2 saatte geldiğini düşünün. Bu engelleyici bir unsurdur. Keza Antalya’da öyle. Uçak saatlerini buraya daha fonksiyonel saatlerde koymanız lazım. Hatta havaalanını da işlevsel bir noktaya yapmanız lazım ve buraya charter uçuşları almanız lazım. Ulaşım şartlarımızı mutlaka iyileştirmemiz gerekiyor. Aydın Denizli yolu en kısa sürede yapılmalı.

Pamukkale’nin sorunu ziyaretçi sayısı mı, yoksa ziyaretçinin burada kalış süresi mi?

İkamet süresini çoğaltmak için yapılacak şeyler var. Biz “Termal iyi gelir” kampanyamızla konaklama gün sayısını arttırmayı hedefliyoruz. Bunu sağlayacak olan ulaşım. Buraya en azından 2-3 gecelik misafir alınabilir. Şu anda Pamukkale’yi ziyaret eden yerli misafirlerimizin pek çoğu minimum 2 gece konaklıyorlar.

PAÜ HASTANESİ EN ACİL İHTİYAÇ

“Termal iyi gelir” projesinin iki temel hedefi var gibi görünüyor. Birincisi termal turizmin Pamukkale ve Denizli turizminde hak ettiği etki değerini kazanması. İkincisi de kanayan yara olarak konaklama süresini arttırması. Peki bunun için alt yapı sizce hazır mı?

Uzun süreli konaklama almanın yolu bir hastaneden geçiyor. Pamukkale fizik tedavi ve rehabilitasyon hastanesi acilen Pamukkale de yapılmalı. Arkadaşlarımız yurt dışına bağlantı için gittiklerinde sigorta şirketleri ile yaptıkları görüşmelerde ilk öğrenmek istedikleri şeyler; havaalanına mesafemiz, bir de tam teşekküllü hastaneye mesafemizin ne kadar olduğu? Sizin otelinizin koşulları ne kadar iyi, termal suyunuz ne kadar değerli olursa olsun, eğer bu iki engeli aşamıyorsanız özellikle Avrupa ülkelerinden ziyaretçi alabilme şansınız yok. Bu nedenle, yıllardır söylüyoruz, Karahayıt’taki Pamukkale fizik tedavi ve rehabilitasyon hastanesi hızlı şekilde tamamlanmalı. Bu olduğu zaman siz tüm acil hizmetleri verebiliyor, böylece sigorta şirketlerinin aradığı niteliklere sahip oluyorsunuz.

Havaalanı konusunda kısmen bir esneklik sağlamak şimdilik mümkün.  İlk koşul, buraya charter seferlerinin yapılması. Bunun için tüm Denizli kamuoyu bize destek vermeli. Biz sivil platform ve meslek örgütleri olarak bu konuda gereken desteği sağlıyoruz. Bu konuda ümitliyiz. Uçuşların rantabl bir şekilde yapılacağı ve devamlılık olacağı inancındayız.  Ama acil hizmet konusunda bu mesafe hiç uygun değil. Hasta yolda bir kalp krizi geçirse ne olacak? Hastaneye yetişene kadar istenmeyen sonuçların ortaya çıkması büyük olasılık.

“TERMAL İYİ GELİR” İYİ GELDİ!

Sonuç olarak şimdiye kadar yapılan tanıtım çalışması sonucu termal iyi geldi mi?

Pamukkale’deki tesislerimiz bundan memnun. Orada bir hareketlilik başladı. Bunun bir anda patlamasını beklemiyorduk zaten. Ben kendim gidip normal müşteri gibi değişik tesislerde konakladım. Oraya gelenlerle görüştüm. Gelenler memnun, tesisler de şu anda memnunlar. Bu durum elbette tüm tesislerimize eş zamanlı ve aynı ölçüde yansımayacak elbette. Bu zamanla olacak bir şey. Bize düşen bu kampanyayı devam ettirip arkasında durmak. Bir de şehrin bu desteği vermesi. Süreklilik buna bağlı.

Pamukkale’ye gelen konuk için zamanı değerlendirmek önemli. Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı teleferik tesisleri bu amaca çok uygun ve çok güzel. Keza Laodikeia antik kenti çok güzel. İleride Efes’i sollayacak bir yer. Oradaki kilisenin de devreye alınmasıyla çok gözde uğrak yeri olması bekleniyor.

denizli-yasar-tok-denizli-de-turizm-termal-iyi-gelir-2

“TERMAL İYİ GELİR” ÖRNEK BİR PROJE

Ben “Termal iyi gelir” üzerinde biraz daha durmak istiyorum. Konjonktürel bir proje. Dönemin ihtiyaçlarına uygun bir zaman ve zeminde gündeme geldi. Sizler daha önceden dört başı mamur bir proje olarak düşündüğünüzü söyleyebilirsiniz. Ama dönemin sorunları ile örtüşünce biraz konjonktür projesine dönüştü. “Termal iyi gelir”in böyle algılanmasından korkuyor musunuz?

Bizim yıllardır ihmal ettiğimiz bir projeydi bu. Ama devam edeceğiz. Turizmde yaşanan olumsuz koşullar bizim bunu hızlandırmamıza neden oldu.

Şimdi biz Türkiye Otelciler Federasyonuna da üyeyiz ve 14 bölgeden bir tanesiyiz. Bunların içinde de en hızlı kampanyayla ortaya çıkan tek dernek biziz şu anda. Bizden sonra Marmaris böyle bir proje oluşturacak, başka bölgelerde de çalışmalar var. Buna bölgelerde ilgili herkesin destek vereceğini sanıyorum.

PAÜ HASTANESİNİN BÜTÇE SORUNU YOK

Karahayıt’ta yıllardır bir termal sağlık merkezi projesi var. Önceleri başka kurumlar üstlenmişken, son yıllarda iş Üniversiteye devredildi. Birkaç yıldan beri rektör her sezon başı ‘kazma vuracağız’ deyip adeta kamuoyunu oyalıyor. 2013 yılında verdiği demecin aynı içerikte olanını geçen Aralık ayı içinde verdi. Aslına bakarsanız bu demeçlerin ciddiyeti iyice kaçtı. Çünkü un, şeker, yağ hazır ama bunu helva yapacak olan bir kurumsal kararlılık sergilemekten yoksun PAÜ’de. Sizce bu konuda bir gelişme mevcut mu ya da bekleniyor mu?

Buranın bir bütçesi, parası, arsası var. Her şeyi hazır. Denizli büyükşehir olduktan sonra bununla ilgili bir plan tadilatı istendi. Otopark sorunu olduğu, belirli ilaveler yapılması gerektiği, bunlar yapılmazsa ileride sıkıntılara yol açabileceği görüşü ortaya çıktı ve bir proje tadilatına girişildi. Bu tadilat benim bildiğim kadarıyla 16 Kasım 2015’te askıdan indi. O günlerde Pamukkale’de bir TÜRSAB toplantısında Rektör’ün “proje askıdan indi, bizim buraya başlamamız için hiçbir sıkıntımız yok” diye bir açıklaması vardı. 31 Aralıkta bir yılbaşı program etkinliğinde yine beraberdik, orada da aynı şeyleri telaffuz etti. Şimdi Nisan ayındayız. Paranın olduğunu, projenin olduğunu biliyoruz. O paranın projeyi bitirmek için yeterli olup olmadığını bilemeyiz. Ama bütçede ihaleye çıkmakla ilgili problem olmadığını biliyoruz en azından. Bu koşullarda, 2500 yıldan beri kapısında altın şehir yazan termal kent Hierapolis ve Pamukkale’ye bu üniversite hastanesini yapamıyorsak, bu tüm Denizli’nin başarısızlığıdır.

REKTÖRE SORACAKSINIZ!

Murat Bey, bu diplomatik bir cevap. Somut olarak her şey hazır durumdayken, termal sağlık merkezi ya da sizin deyiminizle fizik tedavi ve rehabilitasyon hastanesi için sorumlular ne yapıyor veya neden yapmıyor?

Turizmciler olarak biz bunu herkesten daha fazla istiyoruz. Bunu her seferinde de dile getiriyoruz. Yani proje bitmiş, onaylanmış, artık bundan sonra soruyu rektöre soracaksınız. Bunun cevabını o verecek.

Siz sormuyor musunuz ne olacak diye?

Tabi soruyoruz her toplantıda. Rektör Beye soruyoruz, basın aracılığıyla soruyoruz… Yani özellikle bizler için çok önemli olan bu projenin bir an evvel hayata geçmesini istiyoruz. Bunu sadece biz değil, Büyükşehir Belediye Başkanımız da, Pamukkale Belediye Başkanımız da soruyor. Biz aratıyoruz, onlar aratıyorlar ama geldiğimiz yere baktığımız zaman bize göre hala aynı noktadayız. Projenin tamamlanıp onaylanmasının iş başlamadıktan sonra anlamı yok. İhale süreci biterse bu iş biter. Burada 115 milyon maliyetli otogar projesi 2.5 yılda bitti. 3. Boğaz köprüsünü çevre yolları ile beraber yapıyoruz da, burada bir tane hastane yapılamıyorsa, araştırmak lazım yani...

KAPI KAPATMAK PAMUKKALE TURİZMİNİ YARALAR

Konuyu biraz değiştirelim isterseniz. Pamukkale ören yeri işletmesini TÜRSAB’ın, bu günkü çalıştırma biçimiyle rasyonel değerlendirdiği söylenebilir mi?

Sayılara bakarsanız bir azalma yok. Ama TÜRSAB’ın bu işletme biçimiyle Denizli’ye ne verdiği sorulursa, orada çok bir şey göremiyoruz.

Kuzey kapısının kapalı olması turistleri etkiliyor. Şimdi hala kapalı. 1 Nisan’da bu süreç bitti. Sayın Valimiz gidip orada incelemelerde bulundu ve bu kapının hemen açılması gerektiğini söyledi.

Olaya şöyle bakalım. Kuzey kapısı açıkken, güneyden giren turist kuzeyden çıkıyor ve otobüsüne binip oteline gidiyordu. Bu gün kuzey kapalı olduğu için çıkamayan turist yaklaşık 2-3 km.lik yolu gerisin geri yürüyor. Kuzey açıldıktan sonra güney kapısında çalışma başlayacak ve girişe kapatılacak. Bu kez aynı sıkıntı başka türlü baş gösterecek. Kuzeyden giren turist travertenlere, antik tiyatroya kadar gelip, aynı yolu yürüyerek dönecek.

denizli-yasar-tok-denizli-de-turizm-termal-iyi-gelir-4

GÜNEY KAPISI KAPANMAMALI!

Güneyde çalışma olacak mı?

Oranın da ihalesi var. Eğer güney kapısı kapatılırsa, çoğu operatör Pamukkale’deki tur güzergahını, programını gözden geçirir. Oraya insanları arabayla taşıyacaksınız ki bu aynı anda 60-70 tur otobüsünün geldiği bir yerde mümkün değil. Bu çok önemli bir nokta, eğer güney kapısı da yapılacak olursa oradaki turnikelerin açık olması lazım. Eğer güvenlik nedeniyle engellenir ve kapatılırsa Pamukkale ciddi bir yara alır.

Ben bu konuda yaşanan sıkıntının kaynağına sadece beceriksizlik diyorum. Şu anda Kuzey kapısındaki çalışma boyunca turnikelerin açık tutulması mümkün. Alan geniş, inşaat alanı sınırlı. Sadece tur otobüsleri için otopark ayırmak çok zor değil. O nedenle beceriksizlik ve umursamazlığa kurban gidiyor.

Ben bu konuyu ilk defa burada gündeme getiriyor ve uyarıyorum. Çok çok önemli bir nokta ve buna en kısa sürede çözüm bulunup ondan sonra çalışma yapılması lazım. Bu yapılmazsa oradaki turizmci arkadaşlara bir anlamda biz eziyete etmiş oluruz.

BEN TÜRSAB SAVUNUCUSU DEĞİLİM

Denizli halkı hem Hierapolis, hem de Pamukkale’den koptu. En başta uygulanan fiyat politikası nedeniyle! Şimdi giriş 35 TL. Diğer ücretleri saymıyorum.

Ben TÜRSAB’ın savunucusu değilim. Ama şimdi Müze Kart diye bir şey var. 50 TL veriyorsunuz, sınırsız giriş hakkı elde ediyorsunuz. İsterseniz 365 gün, 365 kere gidin Pamukkale’ye 1 kuruş vermeden girebiliyorsunuz. Şu anda bir Hierapolis + Laodikeia girişi toplam 45 TL. Müze Kart 50 TL ve bir yıl her yerde geçerli. Benim halkımıza önerim bu. 50 TL karşılığı bir müze kart edinsin ve Pamukkale’den uzak kalmasın.

Buna karşın ören yeri giriş rakamlarının çok arttırıldığını daha önce de söyledim. Keşke olmasaydı. Ama bundan sonrası için Pamukkale örenyeri, Laodikeia, Hierapolis ve teleferik bence çok önemli noktalar, Bozdağ’daki kayak merkezinin tamamlanmasıyla şehirde pek eksik nokta kalmayacak. Bu arada Babadağ ve Attuda antik kenti de turizm gezi çevresine katılmalı.

ÖREN YERLERİNİ YEREL YÖNETİMLER İŞLETMELİ

Saydığınız yerlerle birlikte, Denizli’nin turizm hinterlandı genişliyor. Beraberinde termalin daha modern altyapılarla hizmet vermeye başlaması konaklama süresini arttıracak faktörleri oluşturuyor. Ama ben hala bu imkanları değerlendirmeye hizmet edecek bir Pamukkale-Hierapolis işletmecisi olduğundan kuşkuluyum. TÜRSAB bu konuda yararlı değil. 2016’da durum değişebilir mi?

Şimdi orası ihaleye çıkacak. Bizim en büyük endişemiz, bu ihalenin paket olarak çıkması. Hem Büyükşehir, hem Pamukkale belediyelerimiz burayı işletmeyi arzu ediyorlar. Hangisi olduğu bizim için önemli değil, zaten en iyi şekilde yönetirler. Ama ihalenin ayrı bir şekilde çıkması lazım. Bu paket içinde Laodikeia da aynı şekilde sıkıntılı olabilir. Büyükşehir’in harcadığı zaman ve imkan ve para var. Orası turizm ve işletme için en uygun dönemine giriyorken TÜRSAB’ın eline geçmesi çok büyük hata olur. İnceleyin bakın, Afrodisias ciddi anlamda gerilerken, Laodikeia aynı şekilde ileri doğru gidiyor. Ziyaretçi sayısı bakımından yani.

denizli-yasar-tok-denizli-de-turizm-termal-iyi-gelir-52016 PARLAK BİR YIL OLMAYACAK

2015 yılından başlayarak ortaya çıkan sorunlar hala devam ediyorken 2016 turizmi nasıl bir seyir izleyebilir?

Bu sezonun belirtileri 2015 yılında ortaya çıkmıştı. 2016’da çok parlak bir yıl bizi beklemiyor. Çift haneli rakamlara alışkındık. İlk defa bu yıl bir düşme yaşıyoruz. Ülke çapında %2, Antalya olarak %8 gibi ciddi düşüşler. Bu bizim alışık olmadığımız rakamlar. Öte yandan hala devam eden çok ciddi yatırımlar var. Krizin geçici olduğuna inanıyoruz. Mesela Mısır’da da zamanında çok büyük olaylar oldu. Turist otobüsleri yakıldı, insanlar öldü, çok ünlü turizm merkezlerine baskınlar oldu ama Mısır’daki olaylar durulunca yeniden gitmeye başladılar. Bizim ülkemizde çok daha fazla sebep var geri gelmeleri için. Ülkemizdeki güvenlik kaygılarının kısa sürede bertaraf edilmesiyle toparlanacağımıza inanıyorum. Kimse kaygılanmasın, dünyada 6. sırada, gelirlerde 11. sıradaysak bu mutlak bir başarıdır.

YEREL YÖNETİMLER BİZE DESTEK OLUYOR

2016 yılında yaşanan düşüşe karşı gerek dernek, gerekse işletmeler olarak aldığınız önlemler neler?

Bunların olacağını zaten biliyorduk. Şimdiye kadar iç piyasada aktif olamadık. Pamukkale’deki 10 otelimizle birlikte bir kampanya başlattık. Başarıyla yürütüyoruz. Bundan sonra ise hak ettiğimizden çok daha ileri gideceğimize inanıyorum. Yerli konuklarımıza yönelik programımızdan çok olumlu neticeler alıyoruz. Bundan sonra da artan bir trendle onları burada ağırlamayı hedefliyoruz.

Ben son vermeden önce şunu vurgulamak istiyorum: Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, bizim kaç yıldır dile getirdiğimiz tanıtım amacıyla bir vakıf, birlik, ihtiyacına dönük yapılanma konusunda sağ olsun, Denizli Büyükşehir Belediye Başkanlığı bünyesinde bir Kültür Turizm Tanıtma Şube Başkanlığı kurdu. Şubenin başında Hüdaverdi Otaklı başkanımız var. Birlikte çok verimli toplantılar yapıyoruz. Gelecek yıl çalışmaları daha da ileri taşıyacağız. Oranın da şehrin tanıtımına katkı sağlayacağına inanıyoruz.

YIKTIKÇA GÜZELLEŞEN ŞEHİR!!.

$
0
0

denizli-seval-uysal-isin-asli-iktikca-guzellisen-sehir-m

Eskiden, Denizli’de evler ahşap tek katlı ve bahçeliydi. İki katlı olanlara “Hanay” denirdi. Sokakları dar ve iki yanları ağaçlarla bezeliydi. Ulu çınarları, birbiriyle iç içe geçmiş çıkmaz sokakları, içinden gürül gürül su akan arıkları olurdu. Geniş ailelerin yaşadığı o evler, imece tarzı yaşamı teşvik eden komşuluk ilişkileri, mahalle aralarında oynayan çocuklar, kadınların kapı ağzı sohbetleri artık kalmadı! “Apartman” sevdası hepsini yok etti. 1950’lerde başlayıp, 60 ve 80’lerde yükselişe geçen “Modernleşme” rüzgarında eskiye dair ne varsa yıkıldı, yerine 8-10 katlı apartmanlar dikildi. 2000’li yıllardan itibaren de şehirde küresel sermaye trendleri hakim. “Kentleşme”adına etrafı duvarlarla çevrili, güvenlikli, lüks konut ve rezidansların olduğu siteler ve şehrin dört bir yanında AVM’ler boy göstermeye başladı. Son birkaç yıldır da kentsel dönüşüm adıyla yeni bir paylaşım başladı. Denizli’ye alıcı gözüyle bakan biri, son 10 yılda kentin mimari dokusundaki değişimi ve bununla birlikte yeni bir yaşam tarzının filizlenmeye başladığını fark edebilir. Mahalle olgusunu ortadan kaldıran, geleneksel mimariden uzaklaşan bu tarzın yegane şekillendiricisi kapitalizm! 

denizli-seval-uysal-isin-asli-iktikca-guzellisen-sehir-kambur-sokagi
KENTLERİN DE KİMLİKLERİ VARDIR
Oysa; insanlar gibi kentlerin de kimlikleri vardır. Bu kimlik, bir kenti diğer kentlerden ayıran, özgün ve farklı kılan özellikleridir.

Yard. Doç. Dr. Pınar Yavuzçehre’nin yaptığı şu tespiti paylaşmama izin verin: “Kente modern anlamda yapılan yenilikler genelde kentin kendine özgü değerlerini yok ederek yapılmaktadır. Kapitalizmin zamanı Denizli’de sürekli geri dönüşü olmadan ileriye doğru akmaktadır. Denizli kentsel mekanı edilgen, homojen, soyut ve içi boşaltılmış bir mekandır.”

Bu satırlardan da anlaşılacağı gibi özgünlüğü olmayan, imgesel değerini kaybetmiş kimliksiz bir kentle karşı karşıyayız.

Peki bu nasıl oldu?

Hemen değil tabii, bu süreç zamana yayılarak gerçekleşti. 50’lerde başladı, 80’lerin ikinci yarısında hız aldı ve 2000’den sonra yükselişe geçti. Her bir dönem siyasal iktidarlara göre şekillenirken, modernleşme aşkı, deprem bahanesi, sanayi hamlesi, dünya şehri derken kent kimliği silikleşti. Kentin dokusu yok oldu.

denizli-seval-uysal-isin-asli-iktikca-guzellisen-sehir-istasyon-caddesi

Yıktıkça güzelleştiğini sanmak yeni değil!

2004-2011 arasında Denizli Belediye Başkanlığı yapan Nihat Zeybekci’nin Mimarlar Odası’nın düzenlediği “kentsel dönüşüm” panelinde sağlıksız şehirleşmeden şikayet ederek söylediği “bu şehir yaptıkça değil, yıktıkça güzelleşen bir şehir haline geldi” sözü hala hafızalardadır. Yıktıkça güzelleştiğini sanmak yeni değil. Bu anlayış oldukça eskiye dayanıyor.

Selem-Reklam

Mesela;50’lerin sonlarında (Rum mahallesi) olarak bilinen İstiklal Mahallesi’nin dokusu modernleşme adına yok edildi, kilise yıkılarak okul yapıldı, Rum mimari örneklerini taşıyan evlerden bazıları cadde genişletirken yıkıldı.
Mesela;50’lerin sonlarında İstasyon Caddesi genişletilirken sakız mimarisi örnekleri taşıyan sıralı evler yıkıldı.
Mesela; 70’lerde sanayi hamlesi adına hiçbir planlama yapılmadan İzmir ve Ankara asfaltı üzerine, Pamukkale,

Kayhan-Kınıklı- Karakurt- Göveçlik-Şirinköy-Başkarcı’ya doğru fabrikalar kuruldu.

Mesela; 74’te belediye meclis kararıyla ana yol üzerindeki evler yıkıldı. Lise Caddesi üzerindeki evler buna örnektir.

Kamburlar Sokağı, Çatalçeşme Parkı çevresi bu sırada zarar gören doku örnekleridir.

Mesela; 76 depremi eski Denizli evlerini yıkmak için iyi bir bahane oldu. Hastane binası, vali konağı, kız lisesi, hükümet konağı, halk evi (belediye binası) sayılabilir.

Mesela; 80’lerin ilk yarısında sanayi tesisleri, konfeksiyon atölyeleri doymak bilmez iştahla kent merkezlerine yerleşti.

Mesela; 80’lerin ikinci yarısından itibaren Çaybaşı, Değirmen önü ve Altıntop mahallelerindeki eski doku “şehirleşme” kılıfıyla yok edildi. Mimari özelliği olan ve kentin simgesi sayılan Meserret Kahvesi de o sıralarda yıkıldı.

Mesela; 90’ların başında yeşil, yerini betona bıraktı. Yeni konut alanları açılarak 8-10 katlı binalar dikildi.

Mesela; 2000’lerin başında AVM kentleşmenin ölçütü sayıldı. Şehrin en merkezi yerleri AVM’lere geçti. Elde kalan “eski”ler elden çıkarıldı. 800 yıllık Ulu Camii, kentin endüstriyel mirası Sümerbank Fabrikası, kent belleğinde önemli bir yer edinen Kız Meslek Lisesi yıkıldı.

denizli-seval-uysal-isin-asli-iktikca-guzellisen-sehir-vilayet-konagi

NOT: FOTOGRAFLAR İÇİN ESKİDENİZLİ.COM SİTESİNE TEŞEKKÜRÜ BORÇ BİLİRİM

KYBELE’NİN BEREKETLİ TOPRAĞI: MARMARİS

$
0
0

denizli-marmaris-kultur-gezisi-h

denizli-marmaris-kultur-gezisi-h

Long Weekend Marmaris Projesi kapsamında bu özel ilçeyle Denizli arasında kurulan bağ giderek güçleniyor. Marmaris yolculuklarımız çoğaldıkça yeni tanışmalar ve mekanlar artıyor. Yolculuğu benim için daha çekici kılan şey, bu kez tarihi, arkeolojiyi, kültürel kalıntıları kayda alacak olmamız. Rehberimiz kim olacak bilmiyoruz. Öyle ya, bu konuda sıradan bir rehberin yol göstericiliği işe yaramaz.

****
DENİZLİ’DEN ÇIKTIK YOLA!
Ekip yeni bir çekim yapacak Marmaris’te. Yapılan iş değil ama mekan, coğrafya, insanlar, yerleşme kültürü ve daha bir dolu şey keşfedilmeyi bekliyor. Bir yandan çekecek diğer yandan görecek ve öğreneceğiz.
Bir Cuma öğleden sonra yola çıkıyor, akşam saatlerinde Marmaris’e varıp otele yerleşiyoruz. Havalar henüz ısınmaya başlamış, akşam ayazı hala dokunmakta. Bir de denizden esen serinliği ekleyin buna…
Yerleşiyor ve akşam yemeği için dışarı çıkıyoruz. Biraz dolaşıp yeniden otele döndüğümüzde saatler akşamdan geceye çevrilmiş. Dinlenme zamanı. Yol yorgunluğu, bir de ertesi gün bilinmeyen yerleri keşfe çıkacak olmanın heyecanı!

denizli-marmaris-kultur-gezisi-gunnucek-sigla

SIĞLA(GÜNLÜK) MUCİZESİ
Ansiklopediler Sığla ağacını bir kaç cümleyle şöyle tanımlıyor: “Anadolu sığla ağacı (Liquidambar orientalis), Altingiaceae familyasından dünyada yalnızca Türkiye'de Muğla civarında yetişen endemik bir ağaç türü. Ağaç, 20 metreye kadar boylanabilir, görünüş olarak çınara benzer. Karaçamlarla karışık ormanlar oluşturur. Uzun ömürlü bir ağaçtır.” Gövdesi kabuklu, yaprakları perdeli parmaklara benzer, küre şeklinde küçük kırmızı çiçekleri olan, tohumu meyvesinden çıkan bir bitki türüdür. Gövdesinden özel işlemle elde edilen yağı şifa kaynağıdır. Onu bu kadar değerli kılan en önemli özelliğidir.

Peki, neden sığla? “Sığla yağı iyi bir antiseptiktir. Eczacılıkta, parfümeride ve ayrıca buhur olarak kilise vb. yerlerde kullanılır. Kuru yongaları çeşitli ayinlerinde tütsü olarak kullanıldığından ağaca ‘günlük ağacı’ denir” diyor aynı ansiklopedik bilgiler.

Eskiden 20 ton dolayında üretilen sığla yağı, artık hem talep azalması, hem de ormanların giderek yok olmaya yüz tutmasıyla 3-4 tona kadar inmiş. Şimdilerde koruma nedeniyle bu miktarın 1 ton dolayında olduğu söyleniyor.
Modern zamanlardan önce Marmaris ve sığla vardı. Sonra Helenler geldi, sığla yine vardı. Roma, Bizans, Osmanlı, üç Roma geçip gitti, sığla hep vardı. Şimdi yine var. Öyle ki yeryüzünün bu tarafını kendine yurt edinmiş bu mucize ağaç, bundan sonraki binyıllara da meydan okuyacak gibi duruyor. Bizden epey sonraki insanlık kuşağına da şifa olmaya devam ederek!

denizli-marmaris-kultur-gezisi-iyilik-kayasi

İYİLİK KAYASI
“Biz şehrin tarihine yerleşmesinden, müzeden ya da benzeri teşhir alanlarından başlayabilir miyiz?” Rehberimiz Vahap Akkaya “Tamam, öyle yapacağız” diyor. Sığla ağaçlarının gölgesinden ayrılıp, ilçe irisi şehrin merkezine doğru harekete geçiyoruz. Vardığımız yer tam da Marmaris’in göbeği. Adı iyilik Kayası.

denizli-marmaris-kultur-gezisi-1

Rehber arkadaşımız Vahap Akkaya anlatıyor: ”İyilik Kayalıkları Arkeoloji Parkı Marmaris için oldukça yeni. Birinci derecede SİT alanı kapsamında 10 bin metrekarelik bir yeri kapsıyor. Parkta yer alan buluntular İ.Ö 4. Yüzyıl’a kadar tarihimizi geri götürüyor. Burayı bizler keşfettik. 1990’lı yıllarda belediyenin altyapı çalışmaları esnasında ortaya çıktı. Epey mücadele verdik korumaya aldırmak için.”

Bizim için pek şaşırtıcı değil. Türkiye’de koruma kültürü pek çok yerde aynı mekanizmayla işliyor çünkü.

ÖĞLE YEMEĞİ
Burada çekimlerimizi tamamlıyoruz. Artık şehirden çıkacağız. Gün hızlı ilerliyor. Öğle olmuş. Yemek için planladığımız saat gelip çatmış. Üç araç yola çıkıp yarım saat sonra Hisarönü’ne varıyoruz. Orada restoranda hazırlık yapılmış, bekleniyoruz. Açlığımın farkında değilim henüz. “Yemesem de olur” modundayım. Ama olmuyor, sonraki saatlerin performansını karşılamak için yemek zorundayız.

Pide ve ayrandan oluşan basit öğle yemeği çok sürmüyor. Yaklaşık yarım saat sonra kalkmaya hazırlanıyoruz. Bu arada hava ısındı. Güneşin ışıkları ve havanın esintisi iş için teşvik edici bir atmosfer hazırlamış, bizi davet ediyor.

denizli-marmaris-kultur-gezisi-hisarönü

CASTABUS’UN TANRIÇASI HEMITHEA
Castabus(Kastabos) Antik Kenti’ne doğru yola çıkıyoruz. Hisarönü sınırları içinde, denizden yüksekliği 500 rakımı bulan tepelerde yerleşmiş eski bir Karya Halk yerleşmesi kenti. Kamu yapılarından Tanrıça Hemithea adına inşa edilmiş tapınak kalıntıları neredeyse bozulmadan kalmış. Yer yer mimari izlere rastlıyoruz yol boyu. Sonra tiyatro olabileceğini varsaydığımız Helenistik bir yarım çanak çukuru kenarında oturup söyleşiyoruz. Ama asıl büyüleyici olanı tapınak. Tapınağın güneybatı ucundan denize doğru baktığımda gördüğüm manzara unutulur gibi değildi. Bir de buraların Roma antik çağın hemen öncesine, daha çok Helenistik dönemine tarihlenen daha eski uygarlıkların izleriyle bezeli olduğunun farkındaysanız, duygularınız, hayallerinizi kışkırtmadan edemiyor. Uzak ülkeler, diyarlar, bilinmezliklerin keşfine çıkma arzusu… Her şey sizi sanki başka bir evrene transfer ediyor.

Büyüleyici demişken bir de not düşelim. Marmaris’te büyülenmediğiniz bir karış yer yok. Nereye gitseniz aynı hayranlık, aynı şaşkınlık, aynı mutluluk ve özgürlük duygusu! Tüm gezimiz boyunca değişmeyen tek şey bu duyguydu! Sonraki saatlerde ve günde de aynı duyguyu sayısız kere yaşadık. Hala yolum düştüğünde yaşamakta olduğum gibi!

Çıkışta yolun yarısını yürüyerek gelmiştik, dönüşte de öyle oluyor. Neyse dönüş iniş olduğundan daha az yorucu.

denizli-marmaris-kultur-gezisi-kilise

MARİNADA BİR KİLİSE
Günümüz batı edebiyatı fantazyalarının en önemli kaynakları nelerdir? İlkçağların abartılı mitolojik ejderhaları, kanatlı atlar, kartal pençeli insani suretleri, insan vücutlu hayvanlar gibi pek çok motif… Bu filmatik karakterlerin neredeyse tamamının Anadolu orijinli olduğunu söylersem şaşmayın. Örnek olsun diye yolu düşenlere hatırlatalım. Didim Apollon Tapınağı iç avlusu kenarlarına sıralanmış taşlardaki kabartmalara dikkat kesildiniz mi? Herhangi bir Amerikan filminde kullanılan fantastik tiplemelerin mükemmel biçimde o taşlara rölyef olarak yontulmuş-kazınmış olduğunu göreceksiniz. Aynı mekanın devasa sütun altlıklarının da bu süslemelerle bezeli olduğunu hatırlatalım. Tıpkı Medusa’nın anayurdu olması gibi…

Bir başka boyut, Akdeniz çanağındaki erken Hristiyanlık sonrası ortaya çıkan korsan kültürü. Bunların çoğu Tapınak Şövalyeleri gibi dinsel temelli zorbalık merkezleriydi. Varoluşlarını dini-mitolojik kalıplarla süsler ve meşru kılmaya çalışırlardı. Kudüs gibi semavi dinlerin odağındaki bir kentin hayali üzerinden yürütülen savaşların tarafı olurlardı. Daha eskiden Helen, ondan da önce Mısır vardı.

denizli-marmaris-kultur-gezisi-muze-kale

Marinadaki kiliseye gidişimizde yol boyu bunları düşündüm. Marinada, denizin neredeyse içinde bir yapı. Belli ki deniz insanlarının inançlarına hizmet amacıyla inşa edilmiş. Bu gün yapı duvarları, apsisi, bahçesi, kapıları ve ikinci kat çıkışı ile iskeleti hala ayakta.

denizli-marmaris-kultur-gezisi-hydas-1

HYDAS TIRMANIŞI
Marinadaki kiliseyi geride bırakıp Hydas antik kent kalıntılarını görmek üzere Turgut köyüne yollanıyoruz. Köyü geçip toprak bir yol tırmanışına geçeceğimiz söyleniyor. Araçların ikisi geride kalıyor ve arazi aracıyla birkaç yüz metre tırmanıyoruz. Nihayet orada tıkanıyor yol. Bundan sonrasını yürüyerek aşacağız. Dimdik, arşın merkezine çıkmak gibi bir şey. Çıktıkça hem terliyor, hem yoruluyor, hem de yükseklerde esen rüzgardan serinliyoruz. Yokuş yol tamamen eski çağ taş yapılarından kalan mimari kalıntılarla dolu. Yapı temelleri, sütun parçaları, derken iç sur olacağını varsaydığım bir duvarın önündeyiz. İki ayrı girişi var. Birinden geçiyoruz. Şimdi şehrin son dönemindeki yerleşme alanında olmalıyız. Sur dışındaki alan önceki dönem yerleşmelerinde kullanılmış olmalı. Her antik kentte olduğu gibi birkaç evre geçirmiş belli ki. Burası tam zirve.

denizli-marmaris-kultur-gezisi-hydas-2

HYDAS’I RESMETMEK
Labirent gibi sarıyor sizi. Her yapı bir başka yapıya bitişik ya da yapı içinde yapı… Manzara mı, anlatılmaz, gidilir, gezilir, görülür… Her yer dünyanın en güzel koylarından küçük cennet köşelerini saklıyor. Kendimi piri reis gibi hissediyorum. Oturup haritasını çizesim geliyor!

İnmek istemiyor canım. Orada oturup günün inişini, güneşin batışını, dağların, ormanların, denizin ve küçük koyların resmini yapmak istiyorum. Ne ki, buna gerçekten zaman yok. “Ama” diyorum kendi kendime, “ilk fırsatta geleceğim, burayı hayal ettiğim saatte fotoğraflayacak, tuval başında resmedeceğim, söz olsun.” O kadar yani!

denizli-marmaris-kultur-gezisi-kybele

KYBELE’NİN BEREKETİ
Ertesi gün Marmaris Kalesi’ne yaptığımız geziye yerel tarihçi Erol Uysal rehberlik etti. Eski bir asker, emekli. Ama askerlik yapmamış, arkeoloji ve tarih uzmanlığı edinmiş sanki. Marmaris Kalesi’nde yer alan müzeyi o gezdiriyor, anlatıyor. denizli-marmaris-kultur-gezisi-kervasaray

Kanuni’nin Rodos seferi öncesi Marmaris’e gelişini, Sarıana’yı ziyaret edişini, Kervassaray’ı, Süleyman’ın onarım için görevlendirmesini… Hepsini bir solukta özetliyor.

denizli-marmaris-kultur-gezisi-erol-bey

Biz de uzatmadan özetleyelim, yat limanı girişinde bizi karşıladı Erol Bey. Daha merhaba faslı bitmeden kolumu tutup işaret ettiği yöne döndürdü yüzümü. “Bak” dedi, “Şu dağları görüyor musun?” gösterdiği yer, Cennet Adası üzerinden, İçmeler, Turunç yönündeki ufka yaslanmış dağlardı. “Dikkatle bak. Orada yatan bereket tanrıçası Kibele’dir. Bizim tüm bereketimizin kaynağı odur. O orada var oldukça bizim rızkımız bu dünyada kesilmez.”
Bir de hikayesini anlattı Kibele’nin. Can Yücel ve Alman sefaretinden birinin arasında geçmiş. Can Yücel’in davetiyle Marmaris’e gelen Alman dışişleri görevlisine burayı göstermiş Can Yücel, o saatten sonra aynı Alman sefir Marmaris’i bir daha terk etmemiş.

Marmaris’i anlatmak değil de, anlattıklarımızı sayfalara sığdırmak zor. Yazmak değil, yazacak şeylerin çokluğu ile baş edebilmek zor. O nedenle bir kez daha kalemi elimize alacağız nasılsa ve nasılsa başka gezilerimizi kaleme dökeceğiz. O gün yazamadıklarımıza yer vermek kaydıyla şimdilik noktalamaya çalışalım.

denizli-marmaris-kultur-gezisi-sariana

MARMARİS KİTAP GÜNLERİ
Üç günlük çekim çalışmasının keyifli yorgunluğunu yüklenip, son saatlerimizi geçirdiğimiz Sarıana Türbesi’nden ayrılıp Marmaris Kitap Günleri’ne uğruyoruz. Kitapçılar, yazarlar ve kitaplarla donanmış stantlarda çoğu insan tanıdık. Neredeyse 15 yılı bulan hasret aralığını dostlarla gidermeye oturuyoruz. Sabahın erken saatinde Cezmi Ersöz’le sözleşmişiz, onunla da buluşacağız.

denizli-marmaris-kultur-gezisi-kitap-gunleri

Bir ara kendimi en eski İzmir tanıdıklarından yazar dostumuz Raşit Öztürk’ün kitaplarından oluşan bir standın önünde buluyorum. Stant sorumlusu (sonraları eşi olduğunu öğrendiğim) hanımefendiye “Raşit Öztürk burada mı?” diye soruyorum, “Burada ama şimdi çıktı, az sonra döner” diyor. Hemen karşı stant Denizli’nin çok iyi tanıdığı şair Halim Yazıcı’ya ayrılmış. Onunla, Savaş Ünlü ile kitapçı arkadaşımız ‘Zeus Mustafa’ ve Cezmi Ersöz’le ayak üstü sohbet sürerken Raşit çıkageliyor.

Standında alelacele yudumladığımız çay esnasında laflıyoruz. Gözüme takılan iki ciltlik kitabı eline alıp “Son kitabım, iki cilt, sana imzalıyorum” diyor. “Sevinirim” diyorum. Gerçekten de özel bir sevinç duyuyorum. Çünkü kitabın adı “Karia’nın Altın Heykeli.” Üç günden beri süren çekim ve gezilerimizin konusu Karia’nın bu bölge topraklarındaki uygarlık kalıntıları. Daha çok da Helen dönemi insan yerleşmeleri ve mimari kalıntıları. Roman tam da aynı dönemi işleyen, fantastik zaman kaydırmalarıyla zenginleştirilmiş güzel bir kurguya sahip. Nimera Mağarası’na, Sarıana Türbesi’ne, sığla ağacına, tapınaklara, antik kentlere ve krallara, kraliçelere, onların görkemli mozolelerine (anıt mezarlarına) bolca yer veriyor. Sonraları elimden bırakmadan okuduğumu belirtmeliyim. Hem tarihe olan ilgimden, hem de özel Marmaris merakımdan! Teşekkürler Raşit Öztürk.

GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ

$
0
0

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-28-04-2016-h

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-28-04-2016-h

Geçmiş zaman olur ki de, yaşamdan fotoğraf kareleri sunmaya devam ediyoruz. 1970’li yıllara kadar uzanan fotoğraflarda bürokrasi, iş ve siyaset dünyasından enstantaneler yer alıyor.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-28-04-2016-1
YOL DA AÇARIZ EĞLENCE YELKEN DE…
Atilla Aykota, 1970’li yıllarda YSE olarak bilinen, 1980 sonrası ismi Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü olarak değiştirilen kurumun müdürüydü. Dağ-tepe demeden yol açmak için didinen ekiplerin ihtiyacını karşılayabilmek için koşuşturan Atilla Bey, fırsat buldukça da eşi Fatma Hanım ile birlikte eğlenmeyi de ihmal etmezdi. “Yol da açarız, eğlenceye de yelken açarız” diyen Atilla Bey’i de rahmetle anıyoruz.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-28-04-2016-2

PİST ONLARIN
Madem eskilerden başladık bu hafta, devam edelim. İsmi çok sayıda değişen kurumlardan birinin müdürüydü Keramettin Yaren. Onun görev yaptığı yollarda kurumun adı Teknik Zirat Müdürlüğüydü. Sonra Tarım İl Müdürlüğü, son değişiklikle de Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü oldu. 1970’li yıllarda Teknik Ziraat Müdürlüğü yapan Keramettin Bey, eşi Gülten hanım ve dostlarıyla eğlenirken.

gecmis-zaman-olur-ki-yeni-haber-arasi

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-28-04-2016-4

MECLİS GRUBU KARŞILAMA SEREMONİSİNDE
Türkiye’nin bir dönemine damga Turgut Özal’lı yıllardan bir enstantane… Özal, Denizli gezisinde kalabalık bir partili tarafından karşılandı. Selamlayanlar arasında ANAP yönetiminden Salih Okkalıoğlu, Belediye Meclisi üyeleri İsmail Hakkı Öksüzoğlu, Mustafa Yardım ve Erol Yaman da yer aldı. Özal’ın hemen arkasındaki isim ise ANAP’ın kurucuları arasında bulunan Aycan Çakıroğluları.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-28-04-2016-11

GAZETECİ GÖREVDE
Kentte bir etkinlik ve dönemin dönemin Denizli Valisi Gazi Şimşek de konuklar arasında. Denizli Barosu’nun eski Başkanı Adil Demir ile sohbet ederken, bir fırsatını bulan Birsen Bozkurt da haber ve röportaj peşinde.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-28-04-2016-10

BORSA’NIN SIKI TAKİPÇİSİ
Fotoğraf karesinde eşi Birsen Hanım ile birlikte görülen işadamı Raşit Saatçı, paraya yön verme konusunda en çok Borsa’yı kullanır. Fırsat buldukça verileri inceler, iniş-çıkış grafiklerine bakar. Bu nedenle de arkadaşları ona “borsa uzmanı” der.


DENİZLİ’DE SENDİKACILIK DEBA İLE BAŞLADI, DEBA İLE BİTTİ!

$
0
0

denizli-seval-uysal-1-mayis-isci-bayrami-m

1 Mayıs İşçi Bayramı anısına…

Denizli’de sendikacılık DEBA ile başladı, DEBA ile bitti diyebilir miyiz?
Her ne kadar sendikacılık DEBA ile başlamamışsa da, onunla yaygınlaştığı 1974-2009 yılları arasında varlık gösteren Türk-İş’in, DEBA’nın kapanmasıyla işlevini yitirdiği ortada.
Sendikalaşmanın olmama nedeni korku mu?
Büyük ihtimalle evet!
Sendikayı öcü gören refleks 80 öncesine dayanıyor.
1974’te DİSK olmasın diye fabrikasında Türk-İş’i kendi elleriyle örgütleyen Esat Sivri, sendika girmesin diye işyerinin kapısına kilit asan Mustafa Değirmenci, Mehmet Küçüker, sendika karşıtlığını işçilere mektup göndermekte bulan Besalet Küçüker sendika-işveren ilişkisinde ilginç birkaç örnektir sadece.
Şimdi sorabiliriz.
Denizli’de sendika ilk kez hangi fabrikada örgütlendi?

İLK SENDİKA 1954’TE KURULDU

Denizli’de ilk sendika 1954’te Denizli ve Havalisi Pamuklu Mensucat Sendikası olarak faaliyete başladı. Başta il ve işyeri esasına göre kurulmuş olan sendika daha sonra Denizli Mensucat Sanayi İşçileri Sendikası adını aldı. 1961’de TEKSİF’in 4. Genel Kurulunda federasyona üye 23 sendika arasına girerek TEKSİF olarak anılmaya başlandı. TEKSİF Denizli’ye ilk olarak Sümerbank İplik Fabrikası ile girdi. Sümerbank’tan sonra çok kolay yol alamadı. İkinci bir işyerinde örgütlenmek için tam tamına 15 yıl beklemek zorunda kaldı. Bu bekleyiş de Denizli sanayisinin o yıllarda henüz gelişmemesinin ve küçük işletmelerde 5-10 işçinin çalışıyor olmasının payının büyük olduğunu söylemeliyim.

denizli-seval-uysal-1-mayis-isci-bayrami-tekstil-calisanlari

GREV DEĞİRMENCİ’YE FABRİKA KAPATTIRDI
70’lerin ikinci yarısında tüm yurtta olduğu gibi Denizli’de de grevler görülmeye başlandı. 1974’te Cemal Uysal’ın iplik işletmesindeki 100’e yakın işçi greve gitti “Bu işyerinde grev vardır” pankartı asıldı, işçiler davullar eşliğinde halaylar çekti. Grev 15. gününde Mustafa Değirmenci’nin atölyesindeki işçilere sıçradı. Arkadaşı Ahmet Kundak’la birlikte hacca gitmeye hazırlanan Mustafa Değirmenci gitmekten vazgeçti “İşyerimde davul çaldırmayacağım” diyerek ilginç bir planı devreye soktu. Değirmenci bütün işçileri işten çıkarıp, işletmenin kapısına kilit vurdu. Tezgahları güvendiği birkaç işçisine çalışarak ödemeleri karşılığında sattı. Bu olaydan sonra Değirmenciler 1993’e kadar üretime girmedi.

GİPSAN DİSK KORKUSUNDAN AÇILIŞ YAPMADI

1972 yılında iki bakan tarafından temeli atılan Göveçlik İplik Fabrikası’nın 1974 yılındaki açılışı gösterişten uzak, sessiz sedasız geçekleştirildi. Fabrikanın ortakları sendika korkusundan açılış bile yapmamıştı. Çünkü o sırada sendikal hareketler yükselmiş, ülke çapında grevler dalga dalga yayılmıştı. 1952’de kurulan ve 1960-70 arasında alternatifi olmayan Türk-İş, 1967 yılında DİSK’in kurulmasıyla güç kaybetmeye başlamış, 1970 sonrasında da birçok fabrikayı DİSK’e kaptırmıştı. 1974’te 120 bin üyeli Genel-İş’in DİSK’e geçmesiyle birlikte DİSK iyice büyümüştü. GİPSAN ve DEBA’nın üretime başladığı 1974’te Türkiye genelinde toplam 1 milyon 799 bin 998 işçinin 925 bin 133’ü sendikalıydı. Türkiye genelinde 110 grev vardı.

denizli-seval-uysal-1-mayis-isci-bayrami-grev


AMAN DİSK GELMESİN DE!

O grevlerden biri de Denizli’de, DEBA’daydı.

DEBA işçilerinin amacı fabrikada DİSK’i örgütlemekti. Ancak Esat Sivri, kabul etmedi, sendikayı reddetti. Anlaşma sağlanamadı ve işçiler greve gitti. Üretim durdu, fabrikaya “bu iş yerinde grev vardır” pankartı asıldı. Fabrika bahçesine çadırlar kuruldu, davullar çalınarak, halaylar çekildi. İşçilerin eylemi 45 gün sürdü. Esat Sivri işçilerin iş akitlerini toplu olarak feshedip, işyerinde lokavt ilan etti. Grevcilerin dışında yeni işçiler alındı, DEBA 45 aradan sonra yeniden üretime başladı. Bir süre sonra da TÜRK-İŞ’e bağlı TEKSİF sendikasının genel merkezine giderek, sendikacıları fabrikasına davet etti. DEBA işçileri bir gecede sendikalı oldu. DİSK ise o grevden sonra Denizli’de bir daha örgütlenemedi. DEBA’nın patronu Sivri ise sadece kendi fabrikasıyla yetinmemiş, TEKSİF’in Göveçlik İplik’te, Kutsal Tekstil’de örgütlenmesi için girişimlerde bulunmuş o dönem Göveçlik İplik’in sahibi Ali Baysal’ı ve USPAR’ın sahibi İsmail Uslu’yu sendikanın yararları konusunda ikna etmişti.
Çünkü Sivri’ye göre;
“Akıllı sendikacı, işverenin en büyük yardımcısıydı”
Sivri bilmese de, bu söz DİSK Genel Başkanı’na aitti.
TÜRK-İŞ’e bağlı TEKSİF 1980’e kadar Sümerbank, DEBA, Tariş Çırçır ve GİPSAN’da örgütlendi. Sendikal yaşam 12 Eylül askeri darbesiyle kesintiye uğradı ve üç yıl boyunca hiçbir sendikal faaliyet olmadı. 1983’te sendikal mücadele yeniden başladı. TEKSİF yeniden Sümerbank, DEBA, Tariş Çırçır, Göveçlik iplik’te örgütlendi. Ardından Menderes Tekstil, Yeşilova Battaniye, Uspar Tekstil, Boyasan ve Kutsal Tekstil sendikalı oldu.

Selem-Reklam

KÜÇÜKER İŞÇİLERİN EVİNE MEKTUP GÖNDERDİ

1985 yılında Küçüker Tekstil’de örgütlenmek isteyen TEKSİF burada işvereninin sert direnci ile karşılaştı. Besalet Küçüker fabrikada çalışan 300 işçinin çıkışını verdi ve kapısına kilit vurdu.
TÜRK-İŞ bu olayın hemen ardından Türk-İş Genel Eğitim Sekterliği Semineri’ni Denizli’de topladı. Pamukkale’de yapılan seminere Türk-İş Başkanı Şevket Yılmaz da katıldı. O seminere Küçüker ile işçiler arasında arabulucu olması için dönemin valisi ve Belediye Başkanı Ziya Tıkıroğlu da davet edildi. Ancak bu çaba da işe yaramadı.
Bir süre Bir-Emek Fabrikası’nın yerini kiralayan ve üç yıl boyunca üretimi buradan yeni işçilerle sürdüren Küçüker,1989’da da Organize Sanayi’deki fabrika binasına taşındı. İşten atılan işçiler işvereni dava ettiler ve tazminatlarını aldılar. Mahkemede Sait Küçüker’in hakime, “Babam fabrikamıza sendika girmesin dedi. Ben işyerime sendika sokmam” sözleri o döneme damgası vurdu.
O yıldan sonra Küçüker Tekstil’e sendika giremedi. Dahası Besalet Küçüker’in adı Denizli’de sendikaya karşı mücadele veren işverenlerin başında geldi.

80 SONRASI YETKİ ZORLAŞTI

1980 öncesinde sendikaların işyerinde örgütlenmesi için belli bir sayı aranmazken darbe sonrasında sendikanın işyerinde yetki alabilmesi için işçilerin yüzde 51’inin sendikaya yetki vermesi ve bunu noter onaylı yapması zorunlu hale getirildi. Bu sendikanın işini daha da zorlaştırdı. Sendikanın işyerinde örgütlenmeye çalıştığını öğrenen patron, yüzde 51’i aşmasına olanak vermeden üye olan işçileri işten çıkarma yöntemiyle sendikaya fırsat vermiyordu. Buna karşın 1983’te Sümerbank, Tariş Çırçır, DEBA, Göveçlik iplik, Menderes Tekstil, 1990-97 yılları arasında Yeşilova Battaniye, Uspar Tekstil, Boyasan ve Kutsal Tekstil’de örgütlenmiş olan TEKSİF sendikasının 4 bin 100 üyesi vardı. 1997’den sonra işler tersine dönmeye başladı ve 2000’li yıllar sendikacılığa yaramadı. 5 Nisan kararları ve 2001 krizinden sonra sendikalı işçi sayısı düşmeye başladı.

TÜRK-İŞ -SİVRİ DOSTLUĞU 30 YIL SÜRDÜ

DEBA’nın patronu Esat Sivri ile TEKSİF Sendikası arasındaki iyi ilişki tam 30 yıl sürdü. 2008 yılında, toplu sözleşme masasında patronla sendikanın arası açıldı. 2001 yılından itibaren arka arkaya gelen ekonomik krizler nedeniyle sarsılan Sivri, sendikanın istediği 4 ikramiyeyi vermedi, sendika da geri adım atmadı. Bir yıl sonra 2009’da DEBA çalışan 300 kişiyi işten çıkardı ve bir daha açılmamak üzere kapısına kilit vurdu. DEBA’nın patronu haciz ve icralarla boğuştu, oturduğu ev dahil her şeyi satılığa çıktı. 2012 yılında TEKSİF Sendikası, işçilerin içerde kalan 10 aylık maaş ve tazminatları için sokak eylemlerine başladı. 2013 yılında da mahkeme kararıyla DEBA’nın resmen battığı açıklandı.

2000’Lİ YILLAR TEKSİF SENDİKASI’NA YARAMADI
1998 yılında Sümerbank özelleştirildi.
1998 yılında sendikanın Menderes Tekstil’de yetkisi düştü.
2004 yılında Boyasan ve Kutsal Tekstil’de yetki kaybetti.
2005 yılında Yeşilova Battaniye kapandı.
2007 yılında Göveçlik İplik (GİPSAN) krize dayanamayarak kapısına kilit vurdu.
2007 yılında USPAR’da yetkiyi kaybetti.
2009 yılında DEBA kapandı.

SENDİKANIN SON KALESİ DE DÜŞTÜ
2009’da tekstilin amiral gemisi DEBA’nın batmasıyla birlikte, hayatta kalmak için zorlanan sendikacılık can çekişmeye başladı. Global kriz de buna eklenince son darbede vurulmuş oldu. 2008 yılında başlayan ve etkileri 2009 yılında hissedilen ekonomik kriz tekstil sektörünü etkisi altına aldı ve global rekabet, sendikalarla tekstil işverenleri arasındaki uzlaşmazlıkları daha da derinleştirdi. Fabrika sahipleri sendika ve örgütlü işçi çalıştırmak istemez oldu. Sendika örgütlenmek istediği işyerlerinde başarısız olurken, sendikaya üye olan işçiler de işlerini kaybetmeye başladı. Denizli tekstil sektöründe sendikalı işçi kalmadı.

denizli-seval-uysal-1-mayis-isci-bayrami-deba-eylem

GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ…

$
0
0

denizli-gecmis-zaman-olur-ki

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-

Denizli’ye hizmet ettiler, sonra köşelerine çekildiler. Bazıları ise iş hayatına devam ediyor. Arşivimizden çıkan bu fotoğraflarla onları anıyor, sizleri de geçmişe doğru yolculuğa davet ediyoruz.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-1
BULDAN’A 10 YIL HİZMET ETTİ
Hasan Çanakkale… Buldan’ın 15’inci Belediye Başkanı olarak uzun yıllar ilçeye hizmet etti. 12 Eylül sonrası yapılan ilk yerel seçimde (1984) DYP’den belediye başkanı seçilen Çanakkale, 1994’e kadar bu görevde kaldı. Arşivimizi karıştırırken eşi Cennet Hanım ile birlikte dans ederken fotoğrafı elimize geçtiğinde de sizlerle paylaşalım istedik.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-5

UĞURLAMA TÖRENİ
Dönemin Başbakanı Turgut Özal, Denizli gezisini tamamlayıp kentten ayrılıyor. Uğurlamaya katılan protokol ve ANAP’lı yöneticiler, kendisini böyle uğurladı. Fotoğraftakiler (soldan sağa) Halit Tuzcuoğlu, Vali Necati Bilican, Ali Acar, ANAP İl Başkanı Ahmet Yolasığmaz ve Denizli Belediye Başkanı Ziya Tıkıroğlu.

gecmis-zaman-olur-ki-yeni-haber-arasi

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-9

TEMELİ BİRLİKTE ATTILAR
Denizli’ye kazandırılacak Yaşlı Bakımevi’nin Gümüşler’deki temel atma töreninden bir enstantane… Takvim yapraklarında 12 Mayıs 2004 yazıyor. Ali Eskicioğlu, Vali Gazi Şimşek, Gümüşler Belediye Başkanı İbrahim Cinkaya ve işadamı Mustafa Değirmenci, hayır olsun dilekleriyle temeli birlikte attılar.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-13

SAVRULDULAR
Bu fotoğraf bir dönemin güçlü siyasi partileri ANAP ile DYP’nin birleşmesi sonucu kurulan DP’lileri bir arada gösteriyor. Denizli’yi ziyaret eden Genel Başkan Süleyman Soylu ve Denizli teşkilatlarının yöneticileri, daha sonraki süreçte deyim yerindeyse savruldu. Soylu ve Ali Aygören gibi isimler AK Parti’yi, bazıları da MHP’yi seçti. DP’de kalıp politikaya devam edenler de var.

denizli-gecmis-zaman-olur-ki-24

ALKAYA ÇİFTİ BAŞ BAŞA
“Hep iş değil, biraz da kafayı dinlemek gerekir” diyen Semra-Mahmut Alkaya çiftini baş başa yemek yerken görünce anılarda kalan bu fotoğraf çektik. Bizi kırmayan ve objektifimize gülerek bakan Alkaya çiftine sağlıklı ve mutlulukla geçecek bir ömür diliyoruz.

DERİNLERDEKİ GÜZELLİK: MARMARİS

$
0
0

denizli-marmaris-dalgic-deniz-long-weekend-marmaris-h

 

denizli-marmaris-dalgic-deniz-long-weekend-marmaris-h
Long Weekend Marmaris Projesi devam ediyor. Denizli ile Marmaris arasında köprü kuran yolculuk günlüklerimizin 5. bölümünü denize ayırıyoruz. Yeşiliydi, yoluydu; doğası, arısı, balı, körfezi, koyuydu derken bu defa yoldan çıkmanın bambaşka bir güzergahında buluyoruz kendimizi. Deniz ve denizin altı!

Bu kez yolculuğumuzun aktörleri Uğur Hazırlık Okulları Kurucusu, dalış eğitmeni Mustafa Kemal Arslan ve eşi Ayben Arslan ile Denizli Dalgıçlar Derneği Başkanı Mimar Murat Atılgan. Mavinin öteki yüzünü merak edenler için Marmaris’te, denizin altında, öteki mavinin kucağında olacağız bu kez. Denizaltında, dalgıçlarımızın ustalıkla sergiledikleri performanslarını kayda alacağız. Suyun altındaki dünyanın tanığı olacağız!

Sadece o mu? Belki biz de dalmayı, denizi aşağıdan görmeyi, balıkları, bitkileri ve diğer su canlılarını yerinde yurdunda gözleyeceğiz. Kim bilir belki bir denizkızıyla arkadaş olacağız. Balıklar bize yoldaşlık yapacak. Kim bilir?

***
Marmaris Marinası ilçe coğrafyasının en yumuşak yerindedir. Sahili karşınıza alıp sola hafifçe döner, sonra kıyı boyunca irili ufaklı teknelerin sıra sıra dizilişini seyre durursunuz. Sabah saatleriyse eğer, çoğunluk mavi yolculuklara tanıklık edersiniz.

Biz de böyle bir yolculuk hazırlığındayız. Denizli’den birlikte yola çıktığımız dalış ekibimizle açılacak, onların belirlediği rotada gidip, saptadıkları noktada dalış gerçekleştireceğiz. Denizin üstünü de, altını da kaydedip keyfine birlikte ortak olacağız.

denizli-marmaris-dalgic-deniz-long-weekend-marmaris-1
Yola çıkmadan önce tekne sahibi, kaptan ve dalış merkezi sahibi Behçet Kutlu’dan ilk bilgileri alıyoruz. Bize dalış sezonunu, hangi tarihler arasında olduğunu, dalış müşteri portföyünü, dalışa açık bölgelerini, program ve dalış çeşitlerini ve eğitimlerini anlatıyor. Kaptan Behçet Kutlu, “Marmaris’te dalış sezonu nisanın başında başlıyor. Kasım sonunda sezonu kapatıyoruz. Marmaris’te 20’ye yakın dalışa açık bölge var. Diğer bölgeler de var ama dalışa kapalı. Dalışa açık olması için çalışıyoruz. Bizim 3 değişik dalış programımız var. Bir günlük eğlence dalışı yapmak isteyenler oluyor. Onlara uygun dalış bölgelerimiz var. Onun haricinde Türkiye’nin ve dünyanın farklı noktalarında dalış yapmış dalıcılar var. Onlara hitap eden dalış bölgelerimiz var. Birde eğitimler var. Dalış eğitimi alan öğrencilerimize hitap eden bölgelerimiz var” diyerek dalış meraklılarına bilgi veriyor.

denizli-marmaris-dalgic-deniz-long-weekend-marmaris-2

Röportajımızın ardından tekneye biniyoruz. Hareket için hazırlıklar tamamlanıyor ve yola çıkıyoruz. Marmaris dalış ekibinden Çağdaş Ölmez, Kadir Öztülü, Yıldırım Arıcan, Atilla Burak ve Saffet Kutlu bize eşlik ediyor. Denizli ekibi ise Ayben ve Uğur Hazırlık Okulları Kurucusu Mustafa Kemal Arslan çifti ile Denizli Dalgıçlar Derneği Başkanı Mimar Murat Atılgan’dan oluşuyor. Dalış için ilk hedef Kırburun diğer adıyla Rif. Saat 11.00 civarı dalmayı umuyoruz. Yolculuk boyunca heyecanımız bizi terk etmezken, dalış hazırlıkları neredeyse aynı saatlerde tamamlanıyor.

Ama dalış dediğiniz şey öyle kolay değil. Hele can güvenliği sorunu var ya! Hiç kimsenin böyle bir risk almasına izin verilmiyor.

denizli-marmaris-dalgic-deniz-long-weekend-marmaris-3

Yeni dalacak konuk kişiler ve Sedat Kurt dalış için gerekli bilgileri aldı.

denizli-marmaris-dalgic-deniz-sedat-kurt-balik-yemlerken
İlk dalışın verdiği heyecan ile denize dalan Sedat Kurt mavi denizin içinde eşsiz manzaraya eşlik ederken balıklara yem vermeyi de ihmal etmiyor. Ardından Mustafa Kemal Arslan ve Murat Atılgan dalış kıyafetlerini giyip hazırlıklarını tamamladı.

denizli-marmaris-dalgic-deniz-long-weekend-marmaris-4

Artık dalış yapılabilir. Ama bu kadar çabuk değil. Henüz yeni dalacak olanlar var ve onlar ancak bir eğitmen gözetiminde dalabilirler. Bu nedenle kendilerine rehberlik edip temel bilgileri veren eğitmenle birlikte dalmaya hazırlanıyorlar. Günün ilk dalışını bir batık etrafında gerçekleştiren dalgıçlarımız, geçen yarım saatin ardından yüzeye çıkıyorlar. Ekibimiz bu dalışı hem tekneden hem de deniz altından dalgıçlara eşlik ederek izleyip kayda alıyor.

denizli-marmaris-dalgic-deniz-long-weekend-marmaris-6

“Oldukça egzotik, bambaşka bir evren hissi veriyor” diyen ekip üyeleri, kendilerini şaşkınlık ve hayranlık içinde bırakan denizaltını bir de dalgıçların gözüyle aktarmaya çalışıyorlar.

denizli-marmaris-dalgic-deniz-long-weekend-marmaris-7
Oysa burası dalgıçlar için pek tanıdık. Anlaşılan bir tür dalgıç eğitim merkezi. Riski en aza indirilmiş, henüz yeni eğitim alanların dalış pratiklerini arttırmak için sıkça kullanılan bir dalış noktası. Başta balıklar olmak üzere su canlılarının onlarca örneğini görüyoruz su altında. Onların mavi evrende kurdukları yaşam formuna tanıklık ediyoruz. Islak, koyu bir hayat. Ama her bir canlının diğerine saygı duyduğu barış içinde bir hayat. Sizi gördüğünde hemen kaçmayan balıklar şaşırtıcı olmasın. Ne de olsa burası onların dünyası.

denizli-marmaris-dalgic-deniz-long-weekend-marmaris-8

Dalgıçlarımızdan Mustafa Kemal Arslan ve Murat Atılgan sudan çıkıp fazlalıkları bir kenara bırakıyor ve kameramızın karşısına geçiyorlar. Biraz da onları tanımalıyız değil mi? Bize dalgıçlık serüvenlerini, dalış keyfini ve denizaltında gördüklerini kısaca özetliyorlar.

denizli-marmaris-dalgic-deniz-long-weekend-marmaris-9
Bize ilk olarak kendisini anlatan Dalış Eğitmeni Arslan, “1995 yılından bu yana dalış yapıyorum. Denizli’de 7-8 yıldır PAÜ’nün Dalış Kulübünde dalışlarımıza devam ediyoruz. Denizli dalışlara oldukça ilgili bir il. Üniversite bu konu da öncü olarak güzel bir kulüp oluşturdu. Kulüple hemen her yaz Türkiye’nin değişik bölgelerinde dalışlar yapmaktayız. Kaş, Çeşme, Marmaris, Fethiye… Bugün Marmaris’teyiz. Sabah 10 gibi PARADISE teknesi ile denize açıldık. Saat 10.30 gibi Kırburun koyuna geldik. Bu bölgede Alan Express adlı batığımız var ve burada bir su altı turu yaptık. Ardından teknenin altından geçerek sol tarafta güzel bir Rif’imiz var. Marmaris’te dalış yapmanın keyifli yanlarından biri de akşamları çok hoş restoranlar var. Dalıştan sonra hoş bir ruh hali ile deniz kenarında nefis mezeler yiyebilirsiniz. Marmaris dalışlarından hem biz hem öğrencilerimiz her zaman memnun kalmışlardır” dedi.

denizli-marmaris-dalgic-deniz-long-weekend-marmaris-10
Daha sonra kameramızın karşısına geçen Mimar Murat Atılgan, “Mimarım Denizli’de inşaat ve mimarlık faaliyetlerini sürdürüyorum. Denizli’de dernek kurduk su altı sporuyla tüplü ya da tüpsüz uğraşan arkadaşları bir araya getirdik. Başarılı olduğumuzu düşünüyorum. Çok yeni bir dernek olmamıza rağmen amacımız tabi ki sosyal paylaşımlarda bulunmak ancak birinci amacımız sosyal farkındalık yaratmak. Bu nedenle çeşitli ilçe belediyeleri ve sayenizde Marmaris Belediyesi’yle de temaslarımız var. İnşallah çok güzel çalışmalarımız olacak. Bu konuda arkadaşlarımızda çok hevesli. Tahmin ettiğimizden çok üye sayımız oldu. İlk genel kurulumuzu gerçekleştirdik. Arkadaşlar beni başkan seçtiler. Bende sizin ve Mustafa Kemal Hocamın davetlisi olarak buradayım. Marmaris çok güzel herkesi buraya bekliyoruz. Ben Marmaris’i çok seviyorum. Egeliyiz ama Marmaris’i çok seviyoruz” diyerek hem Denizli’de yeni faaliyet gösteren Denizli Dalgıç Derneği hakkında hem de Marmaris hakkında bilgiler verdi.

denizli-marmaris-dalgic-deniz-long-weekend-marmaris-11
Artık demir alma zamanı. Kayalara geçici olarak sabitlenen tekne çözülüp yola çıkmaya hazırlanıyor. Mavi sular köpükler saçarak bize el sallarken, Kırburun’u yavaşça terk ediyoruz. Burnumuzu açığa doğru kırıp açılıyor, sonra bir başka koya doğru dümen kırıyor kaptanımız. Bu defa hedefimiz akvaryum koyu. Yol boyu devam eden sohbet, yeni dalış hazırlıklarıyla sürüyor. Aynı işlem burada da gerçekleşiyor.

denizli-marmaris-dalgic-deniz-long-weekend-marmaris-13

Önce demir atılıyor, ardından bir halatla sahildeki kayalardan birine bağlanıp tekne sabitleniyor. Dalış ekibimiz hazırlıklarını yeniden gözden geçiriyor.

denizli-marmaris-dalgic-deniz-long-weekend-marmaris-14
Dalgıç kıyafetleri giyiliyor, oksijen tüpleri kontrol ediliyor ve kimlerim dalacağı belirleniyor. Güvertede dalmaya hazırlanan ilk dalgıç Mustafa Kemal Arslan. Kendini masmavi suların derinliklerine bırakıyor. Onu Murat Atılgan takip ediyor. Birlikte dalacaklar.

denizli-marmaris-dalgic-deniz-long-weekend-marmaris-15

Önceki dalışta ekibin su altı çekimlerini Sedat Kurt yapmıştı. Şimdi sıra Büşra Kuru’da! Dalmak için hazırlanıyor. Biraz heyecanlı mı ne? Onu eğitmen dalgıç Sefa Kutlu yönlendiriyor. Dalgıç elbisesini giyip son durumu Çağdaş Ölmez tarafından gözden geçiriliyor. Eğitmeni bizzat kontrol ediyor, eksiklerini tamamlıyor. Dalışı pek yalnız olmayacak gibi. Birkaç kişilik dalgıç ekibi onun ilk dalışı için teknenin etrafında, su yüzeyinde bekliyorlar.

denizli-marmaris-dalgic-deniz-long-weekend-marmaris-16

Nihayet törenle suya indi. Bu arada ilk dalanlar Murat Atılgan ve Mustafa Kemal Arslan yüzeye çıkıp tekneye geçiyorlar.

denizli-marmaris-dalgic-deniz-long-weekend-marmaris-18

Bu arada koya yanaşan gezi teknelerinden meraklı gözlerle izleniyoruz.

denizli-marmaris-dalgic-deniz-long-weekend-marmaris-19

Dalgıç ekibinin Akvaryum koyundaki dalış gösterisi de tamamlandı. Teknemiz yeniden demir alıp harekete geçiyor. Sudan çıkanlar ise hem günün hem de denizin tatlı yorgunluğunu çay keyfiyle gidermeye çalışıyorlar.


denizli-marmaris-dalgic-deniz-long-weekend-marmaris-20

İzlediğimiz rota boyunca doğanın ve denizin ortaklaşa yarattıkları harika manzarayı izliyoruz. Fotoğraf çekmeden olur mu?

denizli-marmaris-dalgic-deniz-long-weekend-marmaris-21

Dalgıçlarımız kıyafetlerini değiştirdi. Kurulanıp günlük kıyafetlerini giydiler. Dönüş yolculuğuna rutin bir rahatlama eşlik ediyor. Biz dönerken gezi tekneleri yolcularını alıp dans ve müzik eşliğinde denize açılıyorlar. Marmaris kıyıları görünürken, gün de tamamlanıp akşam seremonisine hazırlanıyor.
Gerek dalgıç dostlarımız, gerekse teknemizin kaptanı hala sabahki dinç ve mutlu hallerini koruyorlar. Bizler yorgunluğu henüz hissetmedik. Ne de olsa burası Marmaris, gün henüz yeni başlıyor!

denizli-marmaris-dalgic-deniz-long-weekend-marmaris-22

Marmaris’in farklı bir dünyasını gördüğümüz deniz altı yolculuğumuz bitiminin ardından dalgıçlarımızdan günün özetini almak için tekrar bir röportaj alıyoruz. Marmaris’in zengin bir denize sahip olduğunu belirten Mustafa Kemal Arslan, “Sabah başladığımız dalış turumuzun sonuna geldik. 2 koyda dalış yaptık. Birinci koyda dalışımızı anlatmıştık ikincisi ise Akvaryum Koyu’ydu. Su mevsime göre iyi olmakla birlikte görüş sınırlıydı. Aslında görüşün net olduğu taktirde size iyi görüntüler aktarılabilirdi. Mevsim ve suyun soğuk olması itibari ile az sayıda balık vardı. Yine de küçük birkaç balık gördük. Marmaris bu anlamda zengin bir denize sahip. Doğru havada ve açık alanda dalış yapmak dalış keyfini artıracaktır diye düşünüyorum” dedi.

Çok keyifli bir gün geçirdiğini ifade eden Murat Atılgan ise, “ Bende çok keyifli bir gün geçirdim. Marmaris Belediyesi’ne çok teşekkür ediyorum. Sedat Bey’in özellikle Mustafa Kemal Arslan Bey’in davetlisi olarak konuk olduk. Çok güzel gün geçirdik, teşekkür ederim” diyerek memnuniyetini dile getirdi.

denizli-marmaris-dalgic-deniz-23
Paradıse Dıvıng Center’ın sıcak kanlı ve güler yüzlü ekibinden ayrılmadan önce günün hatırası için bir kare fotoğraf çekilip vedalaşıyoruz.

TERMAL TURİZM ÜNİVERSİTELERE BIRAKILAMAZ

$
0
0

denizli-yasar-tok-turizm-safak-sahir-H

denizli-yasar-tok-turizm-safak-sahir-H

Denizli bu günlerde sessiz sedasız bir transfer gerçekleştirdi. Sağlık alanındaki transferi gerçekleştiren, Karahayıt’ta faaliyet gösteren Nobel Termal Tıp Merkezi. Transfer edilen ise İstanbul Üniversitesi önceki Rektör Yardımcısı, bir dönem Galatasaray Futbol takımının sağlık ekibinin başkanı, Cerrahpaşa Hastanesi eski dönem başhekimlerinden Prof. Dr. Şafak Sahir Karamehmetoğlu.

Prof.Dr. Şafak Sahir Karamehmetoğlu, Türkiye’nin önde gelen Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon uzmanlarından. Genç bir akademisyen iken Denizli ile kesişen ama devam etmeyen mesleki yolu, nihayet emekliliğinden sonra gerçekleşmiş. Karahayıt Pam Termal Otel bünyesinde geçen yıllarda kurulan Nobel Tıp Merkezi’nde hem deneyimli bir hoca, hem de alanında ünlü bir hekim olarak yer almış. Yakın zamanda yapılan bu transferin ardından, Otel kurucu Müdürü Dr. Turgay Sehil aradı. Hocanın kendilerinde tedavi ve kontrollere başladığını, benim ilgimi çekebileceğini düşündüğü için haber vermek istediğini belirtti.

Doğrusu benim için önemli bir transferdi. En önce turizm konusunda son yıl boyunca yaptığımız geziler, görüşmeler ve yayınlar nedeniyle. Ardından, termal konusunun turizm ile doğrudan ilişkisini bir türlü kavrayamayan turizm ‘ilgilileri’nin ilgisizliği yüzünden. Bir de, son haftalarda termal turizmin yanı sıra, genel olarak sağlık turizminin kör topal algılanan uygulama sahası konusundaki dar bakış açıları nedeniyle.

Hoca’nın Denizli’ye gelişini transfer olarak niteliyorum, rastlantı değil. Kendisi Galatasaray mezunu. Yıllarca Galatasaray Futbol takımının sağlık ekibinin başında bulunmuş ve büyük ihtimalle koyu Galatasaraylı. Benim gibi Çarşı’ya meftun olan Beşiktaşlılar için Galatasaray’dan hoca koparmak önemlidir. Biraz da bunun keyfine bağlı ‘transfer’ diyelim.

Aşağıda Şafak Hoca ile bir öğle yemeğini uzata uzata yaptığımız röportajın kısaltılmışını bulacaksınız. Ama ileride daha farklı bir boyutta kendisini bu sütunlara misafir edeceğimizi şimdiden not etmeden geçmeyelim.

denizli-yasar-tok-turizm-safak-sahir-2

EMEKLİ VE ‘DENİZLİLİ’

Hocam önce sizi kısaca tanıyalım mı?

Ben Profesör Şafak Sahir Karamehmetoğlu. Galatasaray Lisesi mezunuyum. Daha sonra Çapa Tıp Fakültesi’nden doktor olarak mezun oldum. Sonra da Cerrahpaşa da öğretim üyesi olarak devam ettim. 30 yıl Cerrahpaşa’da çalışıp emekli oldum. Şimdi Denizli’ye taşındım ve burada, Karahayıt Nobel Termal Tıp Merkezi’nde görev yapmaktayım.

Buradaki model benim çok hoşuma gitti. Türkiye’de ben böyle bir model görmedim. Bir termal otelde tıp merkezi ile entegre şekilde çalışıyorlar, sinerji oluşturuyorlar ve her ikisi de yararlanıyor. Bu modelin Türkiye’ye yeni ufuklar açabileceğini düşünüyorum.

Hocam sizin Cerrahpaşa’daki çalışmalarınızda idari göreviniz neydi?

Üç yıl Cerrahpaşa’da başhekimlik yaptım. Tabi orası 180 dönüm arazi üzerine kurulu, 5000 kişinin çalıştığı çok büyük bir kompleksti. Dahası orası bir üniversite has tanesiydi. Üniversite hastanelerinin yaşadığı sorunlarla birlikte Cerrahpaşa bunların en ağırlarından birini yaşadı diyebilirim. Hacettepe borç açısından birinci sırada, biz ikinci sıradaydık. İyi ki onlar vardı. Yoksa birincilik bizimdi.

FİZİK TEDAVİ VE TERMAL AYRILMAZ

Sizin uzmanlık alanınız neydi?

Benim alanım Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanlığı. Bu alanın içinde fizik tedavi var, rehabilitasyon bölümünde ise felçli hastalar söz konusu. Adı geçen alanlarda bizim branşımız etkili.

Termal unsuru bu tedavi süreçlerinde nasıl bir yere sahip?

Aslında termal tam da bir fizik tedavi yöntemidir. Sanıldığı gibi ayrı düşünülmemeli. Hem su sıcak hem de içinde mineraller var. Yani bu bildiğimiz ilaç tedavisi değil. Bir fizik tedavide nasıl elektriği kullanıp elektroterapi uyguluyorsak ağrı kesici olarak, aynı şekilde kaplıcayı da böyle kullanıyoruz. Genellikle hastalık varsa tek başına kullanmayı tavsiye etmiyoruz. Ama hastalık yoksa, sağlıklı kişide tek başına uygulamanın sakıncası yok.

Hocam Denizli’ye geliş sizin için galiba birazda taşrada dinlenme olacak emeklilikten sonra. Ama bir sağlık merkezinden de ayrı kalmıyorsunuz. Tam da sizin uzmanlık alanınıza uygun kurulmuş bir merkezdesiniz. O halde netleştirelim. Burası bir termal merkez mi, bir tıp veya sağlık merkezi mi, Nedir?

Herhangi birini tek başına kullanmak eksik bırakmak olur. Resmi adımız Özel Nobel Tıp Merkezi. Ama Termal bir otel ile entegre çalışıyoruz. Yani bu unsurların hepsi var burada.

7 tane fizyoterapistimiz var ve bunların hepsi farklı egzersiz yaptırıyorlar hastalara. Mesela omurilik felcinin, mesela hamileliğin ve diğerlerinin hepsinin egzersizleri farklıdır ve her biri için bizim fizyoterapistimiz mevcut.

camlik_sonbahar_24x30_ilan

“AĞZIMIN PAYINI ALDIM”

Sizin burada bir idari göreviniz olacak mı?

Ben Cerrahpaşa’da ağzımın payını yeterince aldım. O nedenle artık idari görev istemiyorum. Ama devamlı olarak önerilerimi idareye sunuyorum.

Yani tecrübe ve deneyiminizden faydalanıyorlar.

Evet, tecrübe ve deneylerimi aktarıyorum fakat resmen idari bir görev almıyorum, almak ta istemiyorum.

Denizli Turizmi açısından bakarsak burada termal sizin için ne ifade ediyor ve bulunduğunuz merkezin buradaki rolü ve önemi ne?

Futbolcuya sormuşlar, “hayatınızdan memnun musunuz” diye. O da yanıtlamış, “hem sevdiğimi işi yapıyor, hem de para kazanıyorum. Daha ne isteyeyim” diye. Ben emekli olup kenara çekileyim diyen biri değilim. Benim idolüm Mimar Sinan’dı. 90 küsur yaşında Selimiye Camii’ni bitirdi. Ben de buraya daha çok çalışmak için geldim. Burada gerçekten yapacak çok iş var. Bir bakıyorum bir anda saat beş, beş buçuk oluvermiş. Günler çok çabuk geçiyor. Burası çok güzel bir yer. Hem oteli, hem kaplıcası var. tek sorunumuz yeraltından bir kaplıca bağlantı yolumuzun olmayışı. Kış aylarında bu sorun oluyor. Başkaca bir eksiklik görmüyorum.

BU MODEL ÖRNEK OLMALI

Termal ve turizmi birlikte sürdüren bölgelere örnek bir model olarak nasıl buldunuz?

Çok güzel bir model. Buna hem ihtiyaç var, hem de bu tür modeller zorunlu. Burası da bu konuda başı çekecek.

Türkiye de bu tür merkezleri imkanlarının olabileceği, termal kaynakların verimli kılınabileceği yerler var, Pamukkale gibi. En verimli olanı da bölgede İzmir Balçova tesisleri sanırım. Ama gerek Balçova ve gerekse Nobel gibi örnek merkezler yaygın olarak kurulamıyor. Neden?

Türkiye’nin 2002’den beri uyguladığı bir sağlık sistemi var. Bunun olumlu yanlarıyla beraber olumsuz yanları da var. Bu sistemin fiyatlarında 16 yıldır belirgin bir artış olmadı. Ama bu süre içinde çok şey arttı. SGK bu fiyatları kendisi belirliyor. Bir maliyet hesabı da yok. Bu bizim için çok önemli bir sorun, çünkü sağlık turizmi için yurt dışından gelen, yerli hasta ile arasındaki fiyat farkına itiraz ediyor. AB müktesebatına göre de büyük bir sıkıntı oluşuyor. Halbuki Türkiye’de sağlık sistemini kurtaracak olan, bence sağlık turizmidir. Çünkü şu anda SGK’nın kurduğu sistemden halk memnun görünse de sürdürülebilir değil. Bu sistem devam edemez. Çünkü cari açık çok fazla! 2002’dei sağlık harcamaları 7 milyardı. Şu anda 88 milyara ulaştı. Katlayarak gitmeye devam ediyor. Sürdürülmesi çok zor. Zaten bazı haklarda kısıtlama başladı. O nedenle devletin politik olarak sağlık turizmini desteklemesi lazım. Şu anda göremiyoruz ama devlet ister istemez buna yönelecektir.

denizli-yasar-tok-turizm-safak-sahir-1

SAĞLIK TURİZMİ ÜNİVERSİTE İŞİ DEĞİL

Mevcut kapasitesi ile Pamukkale turizmine ve sağlık turizmine yetecek merkez var mı bu bölgede?

Yok, biz şu anda kendi merkezimizi genişletiyoruz. Orası ve iki ayrı havuzumuz daha ilave olacak. O da yetmez. Burada büyük bir potansiyel var, sadece bizim değil, başka otellerin de benzer modellere yönelmesi lazım.

Hocam gelelim kritik soruya. Cerrahpaşa’da 30 yıl çalıştınız, başhekimlik yaptınız. Buradasınız ve buradaki sağlık turizminin durumunu ve olanaklarını değerlendirmiş olmalısınız. Burada da Pamukkale Üniversitesine bağlı bir termal tedaviyi de içeren sağlım ünitesi çalışmaları var. Yatırım için kaynak hazır, proje ve tadilatı askıdan indi. Birkaç yıldan beri Üniversite rektörü her sonbaharda ‘kazma vuracağım’ diye söz verip işi geçiştiriyor. Son olarak birkaç gün önce aynı demeci vermiş yine. Bu kısmı bilgi olması için açıkladım, geçelim. Soru şu: Böyle bir ünite burada ihtiyaç mı ve üniversite bünyesinde olması muteber sayılmalı mı? Verimli olabilir mi?

Ben Cerrahpaşa’da başhekimlik yaparken bu çok tartıştığımız bir konuydu. Nasıl sağlık turizmi yapabiliriz diye çalıştaylar da yaptık. Ama sonunda geldiğimiz yer şu oldu: Biz sağlık turizmini Cerrahpaşa da yapamayız. Fiziksel şartlarımız, organizasyonumuz, personelimiz uygun değil, yabancı dil bilen personel yok vs. Dolayısıyla bu işi yapmamaya ve çok fazla girmemeye karar verdik. Ama tam tersi oldu, bize yabancı turistin en fakir ve en yoksul olanı gelmeye başladı. Sonra paralarını alamaz olduk. İlgili devlet konsolosluğunu arıyoruz, ben ödemem diyor. Zarar ettik.

Sağlık turizminin üniversiteye yansıyan yüzü böyle oldu. Bunu iyi yaptığını söyleyen üniversite hastaneleri var, özellikle transplantasyon konusunda ama onlarda aslında zor durumda ve bazen usul dışı işler yapmak zorunda kalıyorlar. Çünkü siz o hastaya otelcilik hizmetini veremiyorsunuz. Üniversite hastaneleri kamu ihale kanununa tabi olduğu için oradan kaliteli bir sonuç çıkmıyor. Ben hep THY örneğini veririm, halka açıldı dünyanın en iyilerinden oldu. Ben de Cerrahpaşa’ya aynı imkanları verin biz de dünyanın en iyilerinden olalım dedim, kabul etmediler.

ŞEHİR GÜZEL AMA DÜZENSİZ

Denizli’ye daha önce geldiniz mi?

Ben bu bölgeyi çok seviyorum. Daha önce de bir otel ile görüşmeye gelmiştim. O zamanlar henüz Yardımcı doçenttim. Kısmet bu güneymiş Denizli de oturuyorum. Buranın halkı çok cana yakın. Sadece şehir neden bu kadar düzensiz diye merak ediyorum.

Ovada hiçbir şeyin şekli şemali görünmüyordu, yağmur yağdı, bu sabah her yerin yemyeşil olduğunu gördüm ilk defa. BU hava kirliliği sorunu da acile ele alınmalı.

Denizli’de henüz kurumsal olarak taşları yerine oturmamış bir termal ve sağlık turizmi var. Bundan sonra gelişmeler nasıl bir seyir izleyebilir ve sizin bu sürece katkınız ne olacak?

Burada sağlık turizminin gelişmesi lazım. Üniversitelerin burada önemli bir katkı vermesini beklemek haksızlık olur çünkü onlar çok farklı şartlarda çalışıyorlar. En başta mevzuat onları engelliyor. O nedenle iş özel sektöre düşüyor. Devlet katkısıyla burası sağlık bölgesi ilan edilebilir. Buradaki modeli de yaygınlaştırabiliriz. Hastane ve otel entegrasyonları çok önemli. Bu bölgedeki dinamiğin geleceğini böyle görüyorum.

SAĞLIK YÖNETMELİĞİ YETERSİZ

Mevcut sağlık yönetmeliği bu durumu kolaylaştıracak mı sizce?

Kaplıca yönetmeliği var. Buraların mevzuata da entegre olması lazım. Büyük ihtimalle klinik oteller adı altında bu mevzuatta toplanacak ve buna göre şekillenecekler. Şu andaki mevzuat yetersiz. Onun böyle entegre sistemler için daha kapsamlı hale getirilmesi lazım.

İyi haber şu, bu hafta Sayın Sağlık Bakanı buraya gelip sistemi inceleyecek ve modeli görecekler. Yanında büyük ihtimalle aile ve sosyal politikalar Bakanı olacak. Konu hakkında da bir çalıştay yapılacak. Başbakan’ın programı uyarsa o da gelecek.

denizli-yasar-tok-turizm-safak-sahir-3

KARAMEHMETOĞLU KİMDİR ?

Prof.Dr. Şafak Sahir Karamehmetoğlu 1956 Rize doğumlu. Galatasaray Lisesi’ni 1968-76 yıllarında tamamlamış. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Doktor olarak mezun olduktan sonra Doğubeyazıt sağlık ocağı tabipliği, ardından askerliğini yapmış. Uzmanlığını İÜ. Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı’ndan almış. Aynı fakültede öğretim görevlisi olarak başladığı akademik kariyerine Yard. Doçent, Doçent ve Profesör olarak devam etmiş. İngilizce ve Fransızca bilen Karamehmetoğlu evli ve biri kız biri erkek iki çocuk sahibi.

Meslekte birçok yurtdışı deneyimi ve bilimsel yayının yanı sıra, 2002-2006 arası Galatasaray Spor Kulübü Futbol Şubesi Doktorluğu, İÜ Stratejik Araştırma Merkezi Müdürlüğü, 2009-2013 arası Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Başhekimliği ve YÖK Eğitim Komisyonu Tıp Çalışma Grubu üyeliği yapmış. Son olarak İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcılığı görevi yapan Karamehmetoğlu, emekliliği sonrası Denizli’ye taşınmış olup halen Nobel Tıp Merkezi’nde çalışmakta.

 

Dedeler rotası ile Buldan dağlarında yürümek…

$
0
0

denizli-gezenin-gunlugu-zeki-akakca-dedeler-rotasi-ile-buldan-a-yurumek-h


Farklı bir rotadan, farklı bir Buldan seyretme ayrıcalığı …
Bilinenin dışından çevreye bakmak, farklı bir sunumla ilgi uyandırmak, farklılığın farkını görüp göstermekse amaç farklı hareket etmek kazanç… 

denizli-gezenin-gunlugu-zeki-akakca-dedeler-rotasi-ile-buldan-a-yurumek-1

“Bir farklı rota, bir farklı bakış, bir farklı sunuş” olsun düşüncesiyle Buldan ilçe merkezinde ünlü Buldan simitleriyle kahvaltımızı yapıp yollara koyulduğumuzda mevsimin adı “bahar” zamanın adı ise; günün ilk saatleriydi. Bulunduğumuz yer; Buldan yöresinde “İçme dedesi” olarak bilinen ilçe merkezinin güneyine düşen dağların arasında bir noktaydı.

denizli-gezenin-gunlugu-zeki-akakca-dedeler-rotasi-ile-buldan-a-yurumek-2

Neden içme dedesi? Sorumuza karşılığı rehberimizden alıyoruz; Buldan çevresinde çıkan mineralli (gazlı) suların bir bölümünün kaynağı burasıymış ve yakın zamana kadar bölgeye insanlar şifa amaçlı ziyarette bulunup bu sudan içerek sağlıklarına kavuşmaya çalışırlarmış. Belki bu nedenle de kutsal atfedip burada bir dede/ermiş/evliya olduğuna inanmışlar ve tepenin üzerine birde minik mezarlık yapmışlar.

denizli-gezenin-gunlugu-zeki-akakca-dedeler-rotasi-ile-buldan-a-yurumek-3
Yürüyüşe başladığımız bu noktadan sonra da farklı görüntülerle karşılaşıyoruz. Daha üst rakımlarda başka su kaynakları, kurumdenizli-gezenin-gunlugu-zeki-akakca-dedeler-rotasi-ile-buldan-a-yurumek-4uş çeşmeler görüyor ve yolumuza devam ediyoruz.

Yılın bu zamanında mantar bulmak ümidiyle dağlara kırlara çıkan insanlarla da selamlaşıyoruz arada sırada. Bazılarında az da olsa kuzu göbeği mantarı olduğuna tanık oluyoruz. 

Zaman ilerlerken bizim ilerleyişimizde sürüyor ve Buldan ilçe merkezi ve yakın çevresindeki yerleşim alanlarını çıplak gözle izlediğimiz güzel noktalara ulaşıyoruz. Seyrine doyum olmayan bu yerlerden Güney ilçesinin alt bölümleriyle köylerini, Buldan ve Sarayköy ovasının bir kısmını, Yenicekent’i, Tripolis’i ovadaki üzüm bağlarını da görüyor keyifleniyoruz.

denizli-gezenin-gunlugu-zeki-akakca-dedeler-rotasi-ile-buldan-a-yurumek-6
Devamlı tırmanarak yol alıyor olmamız bizleri biraz yorsa da küçük molalarla bu olumsuzluğu güzelliklerle dengelemeye çalışıyoruz. Yukarılardaki mezra tarzı yerleşimleri de görüp günün asıl noktalarından biri olan “Kumralı Dedesi” ne çıkmak için ulaşacağımız noktaya geldiğimizi anlıyoruz.

denizli-gezenin-gunlugu-zeki-akakca-dedeler-rotasi-ile-buldan-a-yurumek-7
Bu noktada karşımıza Babadağ-karcı dağları ve doğu da Honaz dağını da gördüğümüz bir “bel” “geçit” çıkıyor. Burada mola veriyoruz. Dedenin olduğu yere ulaşmak biraz zorlu ve havanın da sıcak olduğunu belirterek çıkmakta sıkıntı duyabileceklere bu noktada beklemelerini söyleyerek Kumralı dede ye doğru yol alıyoruz. 

denizli-gezenin-gunlugu-zeki-akakca-dedeler-rotasi-ile-buldan-a-yurumek-8
İnişli çıkışlı kısa sayılacak bir mesafeyi yürüyerek ve tabii ki bir tarafta Menderes vadisi ile Aydın ilinin ilçe ve köylerini diğer tarafta Sarayköy ve Denizli il merkezine bitişik olan Çürük su ovalarını seyrederek kat ediyoruz.

denizli-gezenin-gunlugu-zeki-akakca-dedeler-rotasi-ile-buldan-a-yurumek-9
Nihayetinde ulaştığımız “Kumralı Dede” nin bulunduğu zirve tam anlamıyla bizlere bir görsel şölen sunuyordu. Uzunca bir dağ yapısının doğu ucundaki bu noktadan tüm ovayı seyretmek ayrıcalık oluyor bizim için. Buradaki mezarlık ve ağaçlar ile çiçekler ve hatta böcekler farklılığa fark katıyordu. (kaplumbağasından, kerten kelesine çekirge den karıncasına kuşlardan diğer canlılarına kadar)

denizli-gezenin-gunlugu-zeki-akakca-dedeler-rotasi-ile-buldan-a-yurumek-10
Burada bir anı fotoğrafı alarak ve tabii ki izimiz dışında başka bir olumsuzluk bırakmadan geldiğimiz yoldan geri dönüp arkadaşlarımızla buluşuyoruz. Zira yolumuz daha çok uzun ve hava sıcak zamanı ekonomik kullanmak durumundayız. Kumralı dede ziyareti sonrası rehberimiz Kenan Türkmenoğlu bizi Aydın bölgesini yakından izleyebileceğimiz bir rotadan yürüterek hem sportif hem görsel açıdan doyurucu bir rotaya sokuyordu.

denizli-gezenin-gunlugu-zeki-akakca-dedeler-rotasi-ile-buldan-a-yurumek-11

Buharkent yarınlarındaki Kızıl dere Jeotermal sahasının hemen üstlerinden geçerek biraz daha uzaktaki Menderes ovasındaki termal sıcak su alanlarına da çıplak gözle seyrederek yürüyorduk. Arada karşılaştığımız koyun sürüleri ve yeni filizlemekte olan meşeler arasından sıcağa rağmen öğle saatlerinde ana molayı vereceğimiz bir su başında duruyoruz. 

denizli-gezenin-gunlugu-zeki-akakca-dedeler-rotasi-ile-buldan-a-yurumek-13

Sıcak ve yorgunluktan biraz uzaklaşmak için çam ağaçları altlarına seriliyor yemeklerimizi yiyor ve dinleniyoruz. Çeşme başındaki su alma sırası ve doğal kaynak suyuna ulaşmış olmanın keyfine birde keklik sesleri eklenince tam anlamıyla bir doğal terapi alıyoruz sanki.

denizli-gezenin-gunlugu-zeki-akakca-dedeler-rotasi-ile-buldan-a-yurumek-15
Zamanın çağrısına uyarak tekrar yola düştüğümüzde vişne ve ceviz bahçeleri arasından yürüyerek sabah önünden ve doğu yönünde tırmandığımız dağın bu defa arkasından dolanarak batı yüzüne geçiyor ve Buldan’ın batı cephesine geçmiş oluyoruz. Buradan da farklı güzellikler sunan yöre hem yürümek hem farklı flora-fauna güzelliklerine tanık olmak adına pek doyurucu geliyor bizlere. Çatak yol kavşağına çıkıp aracımızı uzaktan gördüğümüzde biraz keyifleniyoruz. 

denizli-gezenin-gunlugu-zeki-akakca-dedeler-rotasi-ile-buldan-a-yurumek-16
Günün bu saatlerinde yürüyüş başlangıcında zaman kalırsa yapabileceğimizi söylediğimiz Yayla gölü ziyaretimiz için de zaman kalıyordu. Şimdi araca binip doğruca yeşil ve mavinin dansına tanık olacağımız yayla gölüne ulaşmak gerekiyordu. 

denizli-gezenin-gunlugu-zeki-akakca-dedeler-rotasi-ile-buldan-a-yurumek-17

Biraz yorgun ama daha çok keyifli bir zaman dilimi sonrası katılımcı arkadaşlarımızla dinlenmek için günün son saatlerini Yayla gölünde geçiriyoruz.

denizli-gezenin-gunlugu-zeki-akakca-dedeler-rotasi-ile-buldan-a-yurumek-19

Yayla gölü her zamanki güzelliği ile selamlıyordu bizi. Kazlar, ördekler yeşil bir doğa ve gök mavisi suyu ile yayla gölünün güzellikleriyle baş başa bırakıyoruz bedenlerimizi-benliğimizi…

denizli-gezenin-gunlugu-zeki-akakca-dedeler-rotasi-ile-buldan-a-yurumek-18
Farklı bir rotada farklı bir zaman dilimi yaşamak ve farklılığın farkına varmak için çıktığımız yolculuğumuzu yayla gölünün çarpıcı güzelliğinde noktayı koyup evlerimize dönüyoruz, bir başka güzellikte beraber olmayı umduğumuz dostlarımızla…

denizli-gezenin-gunlugu-zeki-akakca-dedeler-rotasi-ile-buldan-a-yurumek-20
Nasıl gidilir: Buldan a toplu taşıma araçları ile Buldan ‘a ulaşıp bölgeye yürünebilir. Dönüşte de yine ilçe merkezine gelerek aynı şekilde dönüş gerçekleştirilir. Ama yayla gölü seçeneği de konuya dahil olursa o zaman özel araç tercih edilmelidir.
Konaklama: İstenirse ilçede bulunan restore edilmiş mekanlarda konaklamak mümkündür.

Ne yemek gerek: Buldan simidi başta denenmelidir.İlçe merkezindeki lokantalarda yöresel yemekler (balcan soğan ve benzeri gibi) yenebileceği gibi özellikle otlu pideleri ve keşkek-aşure seçenekleri de göz ardı edilmemeli. Ekşi mayalı ve tam buğdaylı (sarı buğday) ekmekleri denenmelidir. Mevsimine göre yöresel yemeklerden tatmak mümkündür. Yayla gölünde kebap ve bakraç yoğurdu önerilir.

Alış- veriş: Ev tekstili ve el ürünü dokumaları Buldan’ın ayrıcalığıdır. Tezgah seslerini dinlemek isterseniz ilçe merkezinde kaybolmayı deneyin.

Yöreyi bilmiyorsanız mutlaka rehber almanız önerilir.
Buldan çadırlı kamp, günübirlik geziler, yürüyüşler, ve doğa gezileri ile kültürel değerleri tanımak için yapılacak tüm faaliyetlere uygun bir seçenektir. Detay bilgiler Buldan belediyesi ve kaymakamlığın Web sitelerinden alınabilir.

Viewing all 548 articles
Browse latest View live